Füze, karpuz ve Suriye
Daha önce "füze" yazmadım. Bir hatam olursa af ola (!)
Malum, Suriye'ye kuş uçsa, kısa sürede gidecek kadar yakınken "Suriye savaşını" herhangi bir Avrupa kentinden izler gibi izledik.
Bunu eleştirmek için söylemiyorum, ne yapabilirdik ki.
Bir kere dünya devleti değiliz.
Her şeyimiz sınırlanmış, sınırlarımız çizilmiş.
Yeşil Hat'taki dikenli tellerden bahsetmiyorum.
Başka sınırlarımız var bizim.
Dünya devleti olmadığımız için birçok şey mizahi geliyor şimdi.
Mesela Başbakan Tatar'ın "Suriye'yi dikkatli olması noktasında uyardık" demesi komik geliyor hepimize…
***
O Suriye ki, bütün dünya devlerinin üzerinden en ağır silahlarını çalıştırdığı Suriye.
Dünyanın en son teknoloji silahlarının- araçlarının kullanıldığı Suriye.
Biz "uyardık" onları, bir daha olmasın ha dedik.
Evet uluslararası hukukun dışında olmamız, sesimizin de uluslararası arenada olmamasına da yol açıyor.
Bir nevi yokuz, yok hükmündeyiz vesselam.
Peki garantörümüz?
Fark ettiniz mi bilmem, bu füze olayında pek de ses etmedi Türkiye.
'S 200' denen demir yığını, alevler saçarak Gaziantep'e düşseydi?
Ya da Ankara ovalarına?
Böyle bir sessizlik içerisine girer miydi Türkiye.
Bilmiyorum.
***
Ancak Suriye savaşı çok değişkenli bir denklem.
Türkiye bu çok karmaşık yapıda değişik ittifaklar içinde.
Mesela uzun süredir Esad'a karşı bir duruşu var, ama son dönemde Esad'ın en büyük destekçisi Rusya ile flörtte…
Esad'a karşı ÖSO grubunu silahlandıran hatta onlarla birlikte hareket eden Türkiye, ABD tarafından silahlandırılan Kürt gruplarla da savaş halinde…
Suriye'nin bir kentinde Rusya tarafında, diğer kentinde ABD yanlısı olabiliyor Türkiye'nin pozisyonu.
İdlib keza öyle… En karmaşıklarından…
İsrail ile de kanıksanmış bir karşıtlığı var Türkiye'nin ancak Suriye'ye olan son saldırıda karşı da durmuyor.
O nedenle son olayda biraz da sessiz.
Böyle bir halet-i ruhiye içinde 'anamız'.
***
S 200'ün Mağusa'nın üzerinden süzülerek Mesarya'yı aşarak, dağdaki KKTC bayrağının yakınlarına kadar gelmesi elbette teknik olduğu kadar siyasi olarak da yorumlanmalıdır.
Bizler bunun yorumlarını yapacak noktada değiliz.
Ancak şunu söyleyebiliriz; bizdeki askeri ve siyasi unsurlar böylesi bir şoku göğüsleyecek profesyonellikte değil.
Bunun içerisine hepsini koyabilirsiniz.
Adadaki TSK varlığı zaman zaman tartışılsa da Kıbrıs'ın kuzeyde "insan yığını" bir askeri varlıktan söz edebiliriz.
Bunları "daha teknolojikleri gelsin" babında söylemiyorum.
Ancak görüntü ve manzara kendini belli ediyor.
Füzenin düştüğü andan itibaren başlayan amatörlükler silsilesi de aynı hallerin bir ürünü.
Başbakan'ın "abartmayın" sözünden tutun, olay mahallinden geçen koyunlara kadar her şeyimizle amatör bile olmadığımızı kanıtlayan saatler yaşadık. Ağlarken gülmek gibi bir şey!
Sessiz bir köyümüze düşen koca bir cisme hemen o dakikadan gidip elle dokunduk!
Kameralara konuşma yapmaya meraklı Cumhurbaşkanı bile gece gece dağa çıkıp üzerinden dumanlar çıkan metal yığınının yanına gitti ve açıklama yaptı.
Sonrasında da arkası geldi vesselam.
Evet olağanüstü durumda olağan dışı hallerimiz eteklerimizden döküldü.
Füze mi? Neyse ki Başbakan Suriye'yi uyardı, bir daha olmayacakmış (!)
Şimdi herkes karpuzunu alıp denize gidebilir.
İyi tatiller…