Gabira-lık...
Zaman; bizim gibi genelde geçmişine sadece milliyetçi söylemlerden başka, kültürel, örf-adetlerine ve en önemlisi dil’ine yeterince önem vermeyen toplumlar için, belli bir süre sonra, ne olduklarını unuturken, ne konuştuklarının ve bu konuşma dilinden önce başka bir şekilde konuşur olmanın geçmişini bilmemek demektirr. Böyle olunca da; bugün konuşulan dildeki tanımlar, isimlendirmelerin; asırlardır Kıbrıs Türk Dili’nde varolduğunu varsayarak “eğreti kök” ile bu “eğretiliği” kendi çocuklarına da aktararak devam edecek. Bununla da kalınmayacak; Kıbrıs Türk Diline asırlardır yerleşimiş olan özgünlüğümüz tamamen ortadan kalkacaktır.
Elbette konuşma dilimiz; toplumda en anlaşılır şekilde olması önemlidir. Bu; tüm dünya dillerinde var olan çeşitliliktir. İngilterenin falan bölgesinde konuşulan İngilizce ile BBC’de spikerlik yapan kişinin İngilizce dili arasındaki en büyük fark; milyonlarca insana hitap etmek durumunda olan BBC spikerinin, herkesin anlayabileceği ve dilbilgisine uygun şekilde konuşmak zorunluluğudur.
Konumuza dönersek; “Gabira”; fazla kızarmış, kararmış ekmek anlamındadır. Elbette bizim yaştakiler bunu biliyor. 1974 öncesi varolan ve 1980’lere kadar bilinmeye ve kullanılmaya devam eden; Kıbrıs Türkçesindeki sözcükler, bugün gitgide kaybolmaktadır. Gerek televizyonların gerekse yazılı ve internetlerin dörtbir yanımızı çevirdiği bu dünyada, sadece konuşma dilimizdeki sözcükler değil, yazım alanındaki internet mesaj “kültürüyle” kirlenmiş durumdadır. “lütfen” yazmaktan sıkılıp “ltf” yazıyoruz örneğin. Ya da “teşekkürler” diyeceğimize “tsk” gibi...
Gabira ve gabiralıklar, özellikle ’74 öncesi ya odun sobalarının, mangalların üzerinde ya da “gaz ocağı” dediğimiz mutfak ocağındaki bir “başın” üstüne konur, ekmekler öyle kızartılırdı. Sadece ekmek mi? Kıbrıslının mutfağında kendine özgü bir yer edinen hellim ve zeytin de, bu “gabiralığın” üzerinde kebap edilirdi. Bugün baktığımızda, bu gabiralıkların çinkodan ve amiyandodan (aspes) yapıldıklarını görür “kansorjen mi?” diye sormazdık eskiden. Hani bir başka güzel kokardı gabiralar, şimdiki gibi modern “toaster”lerin içine sıkışıp, iki tarafı birden cam ısıtıcılarla ruhsuz bir şekilde “gabira” olmuyorlar artık. Zaten şimdikiler “gabira” değil, “kızarmış ekmek “oluvermişler. Ha bir de bizim Kıbrıslı bunu inceltip Türkiyeleştirecek ya, bazan “kabira” dediği de olur...bu arada “K” harfini kullandığınızda bunun Türk Dil Kurumundaki karşılığının; ayakkabıların altına çakılan demir çivi olduğunu da bilelim... belki de kararmış ekmekler bu çivilerin rengine benzetilmiştir, kim bilir...
Kısacık bir araştırayım dedim, “Gabira”nın Latince’de yer alan “Guberia” kelimesine bir benzerliği var. “u” harfini biliyorsunuz İngilizce’de “a” olarak da okuyabilirsiniz. Latince’de Latin muşmulasıymış...
Bugün kabiralık üzerinde kestane de yapıyoruz. Hani 1974 öncesi ben kestane pişirdiğimizi pek hatırlamıyorum ama bugün; “gabiralıkta kestane” yapıyoruz. Geçmişle bugünü harmanlamış gibi...