Gaile 514: Editörün Notu
Maalouf’un söylediği gibi: “Zaman müttefikimiz değil bizim, yargıcımız. Şu an zaten cezamızın erteleme sürecini yaşıyoruz.”
Amin Maalouf 2009 yılında yayımlanan ‘Çivisi Çıkmış Dünya’ kitabına “Pusulasız bir halde girdik yeni yüzyıla” cümlesiyle başlar ve “Daha ilk aylardan başlayarak, dünyanın hepten çivisinin çıktığını düşündüren kaygı verici olaylar meydana geliyor; üstelik bunlar birçok alanda gerçekleşiyor -entelektüel dünyanın, finans dünyasının, iklimin, jeopolitiğin, etiğin çivisi çıkmış durumda..” diye devam eder.
Hatırlayalım: Öncesinde büyük altüst oluşların yaşandığı ve buna bağlı oluşan kaotik ortama rağmen ve hatta belki tam da bu yüzden, -öyle çünkü bu, yaşanmış deneyimlerden çıkarılacak derslerin de katkısıyla, potansiyel olarak yeni imkânları ve fırsatları sunan, ‘yeni başlangıçlar’ için bir zemin demekti aynı zamanda-, geçmiş dönemin felaketlerinin aşılacağı, barış içinde, daha adil, daha özgür, daha yaşanası bir ‘dünya’nın inşa edilebileceği umuduyla girilmişti yeni yüzyıla. Ne yazık ki o umut çok sürmedi, ‘pusula’ çabuk yitirildi. Yeryüzü cenneti kurma düşü, yeryüzü cehennemine dönüşen bir kâbus oldu. O gün bugündür de o kâbus devam ediyor. İstendiği kadar iyi niyet ve umut temennileri dile getirilerek başlaması istenmiş olsun –âdettendir-, hakikat apaçık ortada: 2025 de hanidir devam edegelen ve giderek daha da azgınlaşan o cehennemî gerçek ile başladı. Hangisini söylemeli? Çok uzağa gitmeden, hemen yanı başımızda, kan gölüne çevrilmiş ve darmadağın olmuş Ortadoğu, üzerine göz dikenlerin pay kapma iştahlarını artıran darmadağın edilmiş haliyle ve de başka bölgelerde yaşanan felaketleri ikincil bırakacak dehşetiyle o hakikati haykırıyor.
Evet, “dünyanın çivisi çıkmış” durumda.
Eğer böyleyse -aksini kim inkâr edebilir- bu durumda soru kendini dayatıyor: Ne yapmalı? Önce şunu söyleyelim: Bu durumda ‘felaket tellallığı’ yapmakla yetinmek ne kadar beyhude bir uğraşsa; Bloch’un “insan ırkının tanıdığı en aptallaştırıcı şey”, ona “en büyük kötülükleri yapanlardan biri” dediği ‘yalancı umut’ pompalamak da hakikati gizlemekten öteye işlevselliği olmayan sahtekârlıktan başka bir şey değil.
Maalouf’un, bu soruya, her şeye rağmen “şimdiki zamana burun” kıvırmadan, ama mevcut tablonun dehşetini de derinden hissederek ve dünyaya-hayata-insanlığa karşı duyduğu sorumluluğun da gereği olarak verdiği yanıt şu: “Bu kitabı yazmamdaki amaç, (….) geç kalındığını, ama çok geç kalınmadığını söylemek. Çöküşü ve gerilemeyi önlemek amacıyla bütün gücümüzle harekete geçmemenin bir intihar, bir suç olduğunu söylemek. (….) Düşünce ve davranış alışkanlıklarımızı kökünden değiştirme, hayali gerçeklerimizi kökünden değiştirme ve öncelikler ölçeğimizi yeniden oluşturma cesaretinin gösterilmesi gerektiğini dile getirmek.”
Uzatmak gereksiz, hayatın bütün alanlarını kapsayan sorunlu bir dünyada yaşadığımız aşikâr. O dünyada -hem de Ortadoğu denen ateş çemberinin hemen yanı başında, hatta neredeyse içinde- yer alan bir ada ve o adanın insanları olarak hepimizin bu sorunlardan kendi payımıza düşenleri yaşıyor olduğumuz da bir gerçek. Böyle olduğu içindir ki, dünya ve hayat ve de insanlık adına, daha iyiyi, adil ve yaşanır olanı inşa etme mücadelesinde bizim payımıza düşen sorumluluklar da var.
Gaile dergisi bu bağlamda kendi payına düşen sorumluluğu, bugüne kadar, becerebildiği oranda, yerine getirmeye çalıştı. Yeni yılda bunu daha da geliştirerek yapmaya, yaşanan kimi aksaklıkları gidererek -en başta son dönemlerde aksayan ayda bir yayınlanma ritmini yeniden gözeterek-, içerik ve katılım yoğunluğunu nicelik ve nitelik olarak artırmaya çalışarak devam edecek.
Dünyanın bugünlere gelendeki hâl-i pür melali karşısında, az ya da çok fark etmez, sorumlulukları es geç geçme, zamanı erteleme lüksü artık yok.
Maalouf’un söylediği gibi: “Zaman müttefikimiz değil bizim, yargıcımız. Şu an zaten cezamızın erteleme sürecini yaşıyoruz.”
Gaile Yayın Kurulu
Ahmet Güneyli
Emel Kaya
Hakan Karahasan
Hakkı Yücel
Yılmaz Akgünlü
Ağ Editörü ve Kapak Tasarımı: Hüseyin Özbarışcı
Yayıncı: yeniduzen.com