
Gaile 515: Editörün Notu
Basın, ya da günümüz tabiriyle medya… Ali Kişmir’in yazmış olduğu bir yazı ve sonrasında açılan dava, Kıbrıs’ta basın özgürlüğü sorununu yeniden gündeme getirdi.
Basın, ya da günümüz tabiriyle medya… Ali Kişmir’in yazmış olduğu bir yazı ve sonrasında açılan dava, Kıbrıs’ta basın özgürlüğü sorununu yeniden gündeme getirdi. Bulunduğumuz coğrafyadaki ülkelerin çoğuna göre “kısmi” olarak iyi olmanın normalleştirilmeye çalışıldığı bu günlerde, özellikle Kıbrıs’ın kuzeyinde basın ve ifade özgürlüğünü dosya konusu yapmak istedik. Kıbrıs’ın kuzeyinde basının bugünkü tablosuna bakınca insan ister istemez karamsar bir ruh haline bürünüyor. Medya sahipliği, ifadenin sınırları, otosansür, ekonomik sıkıntılar, gazetecilerin iş güvencelerinin olmaması, sorunların sadece birkaçı. Kıbrıslı Türk Basın Tarihi’ne bakıldığında, örnekler çoğaltılabilir.
Adanın İngiliz İdaresi’ne geçmesinin ardından, Osmanlı Devleti’ne yönelik eleştirileri sebebiyle Akbaba mizah gazetesinin Osmanlı Devleti’ne girişi yasaklanmıştı. Daha sonra, özellikle “ulusal dava” adına tehdit edilen, öldürülen gazeteciler oldu. Özker Özgür’ün yazmış olduğu “Babalar” yazısı yüzünden Yenidüzen gazetesi mahkûm edildi. 1988 yılının Ocak ayında beş gün beş gece süren direniş sonrasında bu karardan dönüldü. 2000’li yıllarda gazeteciler yeniden suçlanıp tutuklandı. Bugün devam eden Ali Kişmir davası, bu örnekler düşünülünce, ne yazık ki, bir sürpriz değil.
Dünyanın gün geçtikçe aşırı sağa kaydığı bir ortamda basın özgürlüğü, aslında herkes için hayati bir önem taşıyor. Gazetecilerin haber(ler)e ulaşma, edindiği bilgileri kamu çıkarı için paylaşması demokrasilerin olmazsa olmazıdır. Tüm bunların ışığında, Kıbrıs merkezli olsa da, dünyadaki sorunlar ile bağlantılı olan bir ‘(Kıbrıs’ta) basın ve ifade özgürlüğü’ dosyası hazırladık. Ancak sadece Kıbrıs ile sınırlı da kalmadık. Okurlarımızı bu konu üzerine biraz olsun düşündürebilirsek, ne mutlu bize.
‘İfade özgürlüğü nedir ve sınırları nerede başlar, nerede biter?’ tartışması hakkında, 1990’lı yılların sonunda iletişim hukuku dersinde Prof. Dr. Ersan İlal’ın söylediği bir söz vardı: “Yirminci yüzyılda ifade özgürlüğü demek, evde, kahvehanede düşüncelerinizi ifade etmek değildir. Yirminci yüzyılda ifade özgürlüğü, düşüncelerinizi kitle iletişim araçlarında dile getirebilmek ve sonrasında başıma bir şey gelecek mi diye düşünmemektir.” Yirmi birinci yüzyılda da durum çok farklı değil: İletişim araçlarında, sohbet ederken düşüncelerimizi başımıza bir şey gelebilir, dava açılabilir diye düşünmediğimiz, düşünmek zorunda olmadığımız gün tam anlamıyla ifade özgürlüğünde bahsedebileceğiz.
Gaile Yayın Kurulu
Ahmet Güneyli
Emel Kaya
Hakan Karahasan
Hakkı Yücel
Yılmaz Akgünlü
Ağ Editörü ve Kapak Tasarımı: Hüseyin Özbarışcı
Yayıncı: yeniduzen.com
