Gaipten Haberler…
Crans-Montana’dan sonra tarafların siyasi atışması ve dalaşması, ki buna diplomasi kibarlığı ile ‘suçlama oyunu’ diyorlar, bütün hızı ile devam ediyor. Ancak, kesin olan sonuç da şu: Konferans başarısız oldu, orada toplananlar Kıbrıs sorununu çözemedi...
Kıbrıslı Rumların çoğunluğunun BM ölçütlerinde bir çözüme halen soğuk olduğu ayan – beyan belli… Olası bir referandumda halkından onay alamayacağını bilen Anastasiadis de görüşmelerde uzatmalara oynadı; sonunda yüzüne – gözüne bulaştırdı ama olsun… O şimdi aday; maksat hasıl olmuştur… Seçilir mi belli değil; Rum statükocularının kendi kahramanları aday iken ona niye oy versin, çözüm destekçileri de bütün bu yaptıklarından sonra ona niye oy versin?!…
Bu aşamada tarafların çözüm ve barış güçleri, mütevazi ve iç siyasetteki hassasiyetleri de gözeten tavırlarla, mücadeleye devam edeceklerine dair açıklamalarda bulunuyor. Büyük laflar yok, ne olur – ne olmaz ürkekliği var. BM ölçütlerinde çözüme bağlılık ve inanç var ama ona nasıl ulaşılacağına dair eylem planı yok…
Bu aşamada tarafların statükodan mutlu güçleri, bütün hırçınlıkları ile alışagelmişi yapıyor: büyük büyük atıp-tutmalar, B ve C ve hatta Z’ye kadar planlar, KKTC’nin tanınması, iki devletli çözüm, BM parametreleri değişsin, Kıbrıslı Türkler Türkiye ile göbek bağını kessin, Rum lider yeniden görüşme masasına oturabilir ama kendi dedikleri kabul görürse, doğal gaz araması ertelensin - ertelenmeyecek, ertelenmezse şu olur – bu olur…
Kuzey’in statükocuları Crans-Montana sürecinde Akıncı’yı her gün çarmıha geriyordu; sonuçta süreç çökünce ise Akıncı kahramanları oldu çünkü Rum uzlaşmazlığını dünyaya kanıtlamış… Bunu söyleyenler Kıbrıslı Türklerin eski görüşmecileri… Tuhaf bir durum… Eskiden onlar Anastasiadis gibi yapıp, dünyaya Türk uzlaşmazlığını gösteriyordu ve belli ki Rum uzlaşmazlığını dünyaya göstermenin kendileri için iyi bir gelişme olacağını hiç akıl edememişler; şimdi Akıncı’dan öğrenince sevindiler, mutlu oldular… Allah neler yaratmış, ne cezası vardı bu Kıbrıslı Türklerin yani?!.
Neyse, şimdiden sonra neler olabilir? Bütün bu atıp-tutmaların hiç biri de olucu değil, gerçekçi değil… Toz toprak oturunca, Kıbrıs’ın iki tarafının siyaseti Kıbrıs sorunu denen bir sorunun hala daha kendi özel nitelikleri ile var olduğunu ve kendi özel niteliklerine bağlı olarak çözülebileceğini yeniden kabul edince, “nerde kalmıştık?” deyip, A- planı doğrultusunda yeniden yürümeyi konuşmaya başlayacak.
Değişiklikler elbette ki olacak ama kozmetik… Eroğlu – Anastasiadis ikilisinin 11 Şubat 2014 ortak mutabakat belgesi ortadan kalkacak; her iki tarafın dönem liderinin de “parametreler değişti ve yeni parametrelerde çözüm için görüşmeleri başlatmaya mutabık kaldık” diyecekleri yeni bir metin çıkacak… Yeni dönem liderlerinin görüşmelere farklılıkla başladıkları imajını yaratmak için ve “eskisinin devamı değil – benim istediği gibi oldu” diye takdim edebilecekleri, yuvarlak yuvarlak kavram ve cümlelerden oluşan bir içerikle yeni bir metin… Bunun başlangıç vuruşu da 2020’de Akıncı yeni seçilen KKTC Cumhurbaşkanı’na görevi devrettikten sonra olacak. Malum, Akıncı “üzgünüm, benden bu kadar, yapacağım bir şey kalmadı, yeni nesile başarılar dilerim” dedi ya, 2020’de KKTC CB yeni biri olacak; nesil konusunda kararı halk seçimde verecek.
Ve masaya dönecekler… Türkiye ve Yunanistan’ın rolleri ne mi olacak? Uyumlu olacak, çünkü artık Kıbrıs’ın denizlerindeki doğal gazı çok-uluslu şirketler çıkarmaya ve tüketim pazarlarına sunulmaya hazır bir aşamaya gelmiş olacak ve bu faaliyetlerini barışçıl bir iklimde sürdürebilmeleri için onların emperyalist devletleri de Türkiye ve Yunanistan üzerindeki tüm etki gücünü kullanmış olacaktır. Ekonomik sorunlarını 2020’ye kadar çözemeyecek olan bir Yunanistan’ın ve sınırları içende ve dışında çalkantılarla boğuşmaya devam ederken bir de yeni anayasa uyarınca 2019’da yeni Cumhurbaşkanı seçimi krizi yaşayacak olan bir Türkiye’nin ‘uysal’ olmasını sağlamak pek de zor olmayacağa benziyor.
Bu arada neler olabilir? BM’nin Kıbrıs’taki İyi Niyet Misyonu operasyonu dar ve pasif bir yapıya girer, yeni bir özel temsilci atanmaz. Türk tarafının BM parametrelerini değiştirme girişimleri BM Güvenlik Konseyi’ndeki Rusya tarafından hiç konuşturulmaz. Kıbrıs Rum tarafı süreç içinde tek kazançlı çıkan tarafın Türkiye olduğunu, siyasetlerinin adayı bölünmeye sürüklediğini izaha muhtaç olmayan şekilde görecek ve Kıbrıs Türk tarafının gevşek federasyon taleplerine dahi katılımcı olmak zorunluğunu duyacak. Kıbrıs Türk tarafı, 2020’ye kadar Türkiyelileşmiş Kıbrıs Türk tarafı olmamaya direnerek, 2020’den sonra başlayacak görüşmelere ‘yeniden Kıbrıslı Türk’ olma vizyonu ile sarılacak… Çözüm pek de uzak olmayacak…
Gaipten haberler gibi oldu değil mi?! Siyaset, geleceğe dair vizyon koymak ve ona ulaşmak için misyon yüklenmek ve misyonu yerine getirmek için de uğraş ve mücadele ile yapılır; gaipten haberler siyasetin doğasıdır.
Bütün mesele ‘gaip’i yönetebilecek siyaset yapabilmekte…