Galatya gölündeki kazılarda beş “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldı…
Kayıplar Komitesi’ni kutluyoruz… Arkeologlarımıza “kolay gelsin” diyoruz…
Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Ofisi’nden edindiğimiz bilgiye göre Galatya gölünde Kayıplar Komitesi tarafından yürütülmekte olan çalışmalarda beş “kayıp”tan geride kalanlara ulaşıldığı öğrenildi.
Kayıplar Komitesi kazı ekibi çalışmalarını devam ettiriyor.
11 yıl önce gölde yapılan bir kazıda burada bir toplu mezar bulunmuş ve 11 “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar toplu mezardan çıkarılmıştı.
Henüz o günlerde bir okurumuz, bu toplu mezarın hemen yanında ikinci bir gömü yeri olduğunu Kayıplar Komitesi yetkililerine söylemiş ve 11 yıl boyunca sürekli olarak bu konuda ısrarlı olmuş, kazılacak olan yerin derin kazılması gerektiğini de ısrarla vurgulamıştı. Ancak köydeki son derece gergin atmosfer nedeniyle ilk toplu mezar kazısı biter bitmez, ekip buradan ayrılmak durumunda kalmıştı…
Okurumuz, bir şahit olarak 2008’den itibaren bildiklerini bizimle de paylaşmış ve bu bilgileri bu sayfalarda yayımlamıştık.
Okurumuz ilk toplu mezar yanındaki ikinci gömü yeri hakkında bildiklerini 2010 yılında Kayıplar Komitesi yetkilileriyle de paylaşmış, Kayıplar Komitesi görevlilerine ve bize bu alanı bizzat göstermişti.
11 yıl boyunca bu konudaki ısrarından asla vazgeçmeyen ve sürekli bu alanın kazılması gerektiğini söyleyen şahidimize sonsuz teşekkürler diyoruz. Bu alandaki bilgileri derinlemesine araştırarak ve yeni bir şahit bularak bu alanda kazı yapma kararı alan Kayıplar Komitesi’ne de çok teşekkür edip bu başarılarından ötürü onları kutluyoruz, kazı ekibinde çalışan tüm arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara da “Çok kolay gelsin” diyoruz.
Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üyesi Nestoras Nestoros: “Galatya gölünü, ezelden beri kayıpların olası bir gömü yeri olarak dikkate aldık…”
“Kalıntıların tespiti, Gülden Plümer Küçük’le ortaklaşa değerlendirme yapmamız ardından gerçekleşti…”
Lefkoşa, 6 Nisan 2017 (T.A.K): Kayıp Şahıslar Komitesi üyelerinin, 2006 yılından bu yana “büyük bir keşifle karşı karşıya bulunduğu” Karpaz bölgesinde yürütülen kazılarda, Kıbrıslırum “kayıplar”a ait kalıntılar tespit edildiği haber verildi.
Kayıplara ait kalıntıların, “Galatya” (Mehmetçik) gölünün kuzeyindeki bir bölgede tespit edildiğini yazan Simerini gazetesi, bu kalıntıların 4 Kıbrıslırum kayba ait olduğuna inanıldığını, öte yandan kalıntıların sayısının artmasının da ihtimal dahilinde bulunduğunu kaydetti.
“Kalıntıların tespitinin, eldeki bilgilerin Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk üyesi Gülden Plümer Küçük’le ortaklaşa değerlendirme yapılmasının ardından” gerçekleştiğini belirten gazete, Kıbrıslırum üye Nestoras Nestoros’un Kıbrıslırum Haber Ajansı’na (KİPE) açıklamalarına yer verdi.
“Geçmişte de bölgede kazılar yapıldığını ve kalıntılar tespit edildiğini ancak başka bir gömü yerine dair bilgilere sahip olduklarını” dile getiren Nestoros, “Eldeki bilgileri ortaklaşa değerlendirerek ve yeni, modern teknolojiyi kullanarak, başarılı bir sonuca ulaşmalarının mümkün hale geldiğini” ifade etti.
Öte yandan, gazete, “elindeki bilgilere” dayanarak, Türkiye takımlarından Galatasaray’ın bahse konu bölgede büyük bir arazi satın aldığını iddia etti.
Gazete, Kıbrıslı Rumlara ait arazilerin, iki yıl önce Fenerbahçe ve Beşiktaş’a tahsis edildiğini de ileri sürdü.
Kıbrıslırum Başkanlık Komiseri Fotis Fotiu ise açıklamasında, Kıbrıslırum hükümetinin kayıplar konusuna ilişkin olarak çabalarını yoğunlaştırarak, durmaksızın çalıştığını sözlerine ekledi.
Fileleftheros ise haberinde, “Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Galatya gölü bölgesinde bir Kıbrıslı Rum’a ait kemikleri aradığını ve şu ana kadar dört kişiye ait kalıntılar tespit edildiğini” haber verdi.
Gazete “meselenin ilginç olan tarafının, 2006 yılında bahse konu yerde 11 kişiye ait kalıntılar bulunması olduğuna” da işaret etti.
Habere göre, Kıbrıslırum üye Nestoras Nestoros ise, gazetenin bir sorusuna karşılık, “Kıbrıslırum tarafının Galatya gölünü, ezelden beri kayıplara ait olası bir gömü yeri olarak göz önüne aldığını” söyledi.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 6.4.2017)
1963 yılında Lefkoşa’da hisar üstünde bir evde “Teşkilat”ın adamları tarafından şişlenerek ve vurularak öldürülen Plutis Yeorgiadis, Singer dikiş makinelerinin Lefkoşa sorumlusuydu… Çağlayan Çocuk Bahçesi’nin arka merdivenlerine atılarak orada bırakılmıştı…
Bir Singer satıcısının ölümü… (2)
1963 yılında Lefkoşa’da hisar üstünde bir evde “Teşkilat”ın adamları tarafından şişlenerek ve vurularak öldürülen Plutis Yeorgiadis, Singer dikiş makinelerinin Lefkoşa sorumlusuydu… Onun bir resmini bulabilmem için sevgili arkadaşım Hristina Pavlu Solomi Patça’nın yardımını istedim ve Leymosun’da yaşayan kızı Stallo’dan Plutis Yeorgiadis’in iki fotoğrafını alarak bana gönderdi… Ona da, babasının fotoğraflarını bizimle paylaşan Stallo Hanım’a da çok teşekkür ederim…
Aslında Plutis Yeorgiadis’in kızları Hriso ve Stallo’yla bir buluşma ayarlamıştık ancak bu gerçekleşemedi çünkü buluşacağımız gün bir yakınım kalça kırığıyla hastaneye yatırılınca, bu randevuya gidemedim… Ondan sonra da Plutis’in sevgili kızlarıyla bir türlü iletişim kuramadık – bunun nedeni bazı çekinceleri olabileceğiydi çünkü çok küçük yaşlarda babaları bazı Kıbrıslıtürkler tarafından öldürülmüştü… O nedenle bir Kıbrıslıtürk gazeteciye hemen güvenmelerini bekleyemezdik onlardan… Daha fazla üstelemeden ben de Plutis Yeorgiadis’i tanıyan başkalarıyla konuşmaya giriştim… Bunlardan birisi de Plutis Yeorgiadis’in Singer’deki patronu Hristodulos Evgeniu’ydu…
Plutis Yeorgiadis’in bir diğer arkadaşı olan ünlü iş insanımız Tekin Birinci hemen Bay Evgeniu’yu arayarak randevu aldı… Birlikte Makarios Caddesi üzerindeki işyerine gittik: Burası Singer dikiş makinelerinin merkeziydi… Bay Evgeniu, ileri yaşına rağmen işinin başındaydı…
Karısına araba sürmeyi Tekin Birinci alıştırmıştı – ahbaplıkları uzun yıllar öncesine dayanıyordu. Tekin Birinci, Singer dikiş makineleri bayisi olarak Bay Evgeniu’yla iş ilişkilerini yıllarca sürdürmüş, barikatların 1963’ten sonra kapalı olduğu dönemlerde dahi, Bay Evgeniu için özel izin çıkarılarak Türk tarafına geçerek Singer’le ilişkilerini yürütmesi sağlanmıştı. Onu barikattan arayıp dolaştıran da her zaman Tekin Birinci olmuştu…
Bizi çok iyi karşıladı, röportajımız bittikten sonra mutlaka yemeğe götürmek istedi – ben işe dönmek istiyordum ancak Tekin Birinci abimiz “Ayıp olur” dediği için birlikte öğle yemeğine gittik…
Bay Evgeniu bize şunları anlattı:
“Plutis Yeorgiadis Kitrealı’ydı (şimdiki adıyla Değirmenlik – S.U.) Singer dikiş makinelerinin Lefkoşa mağazasının yöneticisiydi. Pek çok Kıbrıslıtürk arkadaşı vardı… Türk tarafına geçerek gezer ve ev ev satış yapardı, Ahillea diye bir yardımcısıyla… Kıbrıslıtürkler bizim en iyi müşterilerimizdi.
Plutis çok hoş bir insandı, herkesle çok dostça ilişkileri vardı. Arkadaşlarının çoğu Kıbrıslıtürkler’di. Lefkoşa’da, Neapolis (şimdiki adıyla Yenişehir – S.U.) bölgesinde yaşıyordu…
Ben Singer’e katıldığım zaman o sanırım 15 yıldır Singer’de çalışmaktaydı.
Normalde her gün Türk tarafına geçerdi…
Ben 1969-1979 yıllları arasında Singer’in bölge direktörü olmuştum ve İsrail’den de sorumluydum, yani her iki haftada bir İsrail’e gidiyordum…
Kıbrıslıtürkler’le iyi ilişkilerimiz vardı… Atmosfer iyiydi, Yüksek Mahkeme yargıcı Üfet Emin, avukat Menteş Aziz, Erdoğan Kani arkadaşlarımdı… Orhan diye bir doktor arkadaşım vardı, bir diğer doktor arkadaşım daha vardı… Barclays bankası müdürü Turgut, benim çok yakın arkadaşımdı… Arkadaşım Menteş Aziz’le birlikte Ankara ve İstanbul’a ziyaretler gerçekleştirmiştik…
1963’e gelince… Plutis Lefkoşa mağazamızda, bense ofisteydim. Ofis ile mağaza iki ayrı işyeriydi… O günlerde ofisimiz Uzunyol’daydı ancak girişi arka taraftandı…
Plutis’in öldürüldüğü haberi herkesi şaşkına düşürmüştü… Herkes ama herkes bu konuda hayrete düşmüştü çünkü Plutis’in Kıbrıslıtürkler’le son derece iyi ilişkileri vardı… Plutis’in sadece dostları vardı… Öyle iyi bir insandı ki…
Plutis öldürüldükten sonra bir gün polis beni aradı ve birisinin morga giderek onun kimliğini teşhis etmesi gerektiğini söyledi.
Bize, Plutis’in öldürüldüğü hakkında bilgi vermişlerdi… Tek hatırladığım şey, polisin benden morga giderek onu teşhis etmemi istemesi oldu…
Lefkoşa Genel Hastanesi’ne gittim. Plutis’in yüzü darmadağındı, sanırım onu yüzünden vurmuşlardı. Ancak böğürlerinde açılmış delikler vardı, sanırım onu şişlemişlerdi de…
Yüzü tanınmayacak halde olduğu halde ben onu tanıdım…
Morgtakiler bana farklı ölüleri gösterdiler ve ölüler arasından Plutis’i tanıyıp kimliğini teşhis ettim.
Öldürüldüğü gün neden Türk tarafına gitmişti? Çünkü müşterilerini ziyaret ediyor, toplaması gereken paraları topluyordu…
Onu teşhis etmeye gitmek beni şoke etmişti, o nedenle fazla bir şey soramadım… Plutis’in eşi Elli, cenazeyle ilgileneceklerini söylemişti… Eşinin adı Elli’ydi, onu hatırlıyorum…
Tekin Birinci iş hayatına bizimle birlikte atıldı… Bir şöför okulu vardı ve mağazası çok genişti… Eşim Avgi Timbu’da dünyaya gelmişti, babası öğretmendi, Timbuluydu… Annesi ise Lemitu köyündendi… Eşim Avgi’nin sürüş ehliyeti vardı ancak araba sürmüyordu. Tekin Birinci ona araba sürmeyi alıştırdı…
Tekin Birinci’nin şöför okulunun bulunduğu geniş mağazaya bazı ikinci el araç gereç de koymuştuk, elektrikli aletlerdi bunlar… Sonra da Singer için en iyi iş insanına dönüştü… Kardeşi Ergin öğretmendi, daha sonra öğretmenlikten vazgeçerek Singer dikiş makineleri satmaya başlamıştı…
Singer ailesi Kıbrıslıtürkler’i çok severdi… Her dönem onlarla çok iyi ilişkilerimiz oldu…
1963 sonrası ben Türk tarafına geçerdim Tekin’le birlikte, daha sonra Ülfet’le birlikte… Arabamla Türk tarafına geçmek üzere özel iznim vardı… 1974 yılına kadar böyle devam etti. Ancak 1974 sonrası artık Türk tarafına geçemedim…
1963 fasariyaları çıkmadan birkaç gün evvel Lurucina’daydım… Mağusa’ya da giderdim, Mağusa’da Singer satan bir mağaza vardı ki onlar da Tekin Birinci’ye bağlıydı… Türk tarafına çok satış yapıyor, çok para topluyorduk bu satışlardan… Çok müşterimiz vardı… Türkler’le açık hesaplarımız vardı – her dönem 65 bin Kıbrıs Liralık açık hesabımız vardı Kıbrıslıtürkler’le ve 1974’e kadar her yere gidebiliyorduk…
Şimdi Singer hala var ama eskisi gibi satışı yok…
1974’te darbe olduğunda İsrail’deydim, oradan da İstanbul’a toplantıya gidecektim.
Cumartesi darbe olmuştu – Salı günü İsrail’de bir toplantıya gidiyordum ve Perşembe günü de İstanbul’a geçecektim – dünya çapında Singer’in Başkanı olan kişiyle bir toplantımız vardı… Bunu ertelemek zorunda kaldım… Aksi halde, işgal esnasında İstanbul’da kısılacaktım!
Singer’in İstanbul’da bir fabrikası vardı…
Singer’in Başkanı benden İstanbul’a giderek dikiş makineleri için ürettikleri kabinlere bakmamı, onlara kabinler hakkında yapılan çizimleri ve nasıl üretileceğini izah etmemi istemişti.
Bu kabinleri üretmeye başladılar, iki model ürettiler, ben de bir sipariş verdim – bu sipariş bize 1974’te Temmuz sonu gönderilecekti… Bu sipariş asla bize ulaşamadı…”
DEVAM EDECEK