Galatya gölünün sırları… 1
Lefkoşa’da, ara bölgede, Dayanışma Evi’nin kafesinde oturup sketto – sade – kahve içiyoruz. Tahta bir masada karşılıklı olarak tahta sandalyelerde oturuyoruz… Hava boğucu bir sıcak… Cenazeden henüz döndük ve henüz ayrılmak istemiyoruz – Hristina, buraya oturup birer kahve içmemizi önerdi çünkü tam olarak ne yapacağımızı bilemiyorduk…
Kahvemizi içerken aramızda Galatya gölü uzanıyor – o Galatya gölü ki çok şey biliyor ama sırlarını çok derinlerde gizliyor..
Bir gün önce bazı insan kalıntılarının bulunduğu o göl… Defalarca Hristina’yla birlikte ziyaret edip olası gömü yerleri göstermiş olduğumuz göl…
Tam olarak bilemiyoruz ancak Hristina’nın babası ve erkek kardeşinin de gömülü olduğunun söylendiği göl… 1974’te Hristina’nın babası ve erkek kardeşi Komikebir’den alınıp Galatya’ya savaş esiri olarak götürüldü ve bir daha geri dönmediler… Galatya’da “kayıp” edildiler…
Bazı EOKA-B gruplarının yarattığı Muratağa-Atlılar-Sandallar’daki toplu mezarlar ortaya çıkınca, bir tür “intikam” dalgası yayılmaya başladı ve Galatya’daki savaş esiri Kıbrıslırumlar da, EOKA-B’nin işlediği suçların “bedelini” ödedi… Bunu haklı çıkarmak mümkün değil ancak EOKA-B’nin o üç köyde yarattığı toplu mezarlar, “intikam” için bir tür “tetik” görevi görmüştü… Öldürülenler arasında Yalusalı genç hakim Takis Hacınikolau da vardı… O da Yalusa’dan Galatya’ya savaş esiri olarak götürülmüştü ve ondan geride kalanlar Galatya gölünde 11 Kıbrıslırum’un bulunduğu toplu mezardan çıkarıldı…
Bugün Takis Hacınikolau’nun eşi Agni’nin cenaze törenine gittik, 80 yaşında hayata veda etti… Cenazeye Hristina’yla birlikte gittik ve şimdi de oturmuş Dayanışma Evi’nde kahve içiyoruz… Kahve içiyoruz ve aramızda Galatya gölü uzanıyor…
Bir gün önce Galatya gölünde bulunan iki “kayıp”tan geride kalanlar, daha önce Hristina ve Luis’le birlikte gittiğimiz bir bölgede ortaya çıktı… Luis bir şahit bulmuştu ve şahidin anlattıklarına göre bize kabaca bazı “kayıplar”ın nereye gömülmüş olabileceğini göstermişti – toprak bir yola tırmanmış ve göle yukarıdan bakmıştık…
Daha sonra Kayıplar Komitesi yetkilileriyle de bu bölgeye Temmuz 2010’da yeniden gitmiştik, tam beş yıl önce… Şimdi de Luis’in bulduğu şahidin söylediklerinin doğru olduğu ortaya çıkıyor çünkü onun işaret ettiği bölgede iki “kayıp”tan geride kalanlara ulaşılmış…
Luis, “Komikebir’in Zengini” diye bilinen Andreas Pavlos Loizu’nun oğlu… Luis’in babası da, Hristina’nın babası ve kardeşi gibi “kayıp”…
Beş yıl önce Luis bizimle birlikte Galatya yöresinde “kayıp” babasına ilişkin araştırma yapmaya gelmişti…
Luis’in babası Karpaz’ın en zengin adamlarından birisiydi ve çok cömert bir insandı… Neredeyse iki metreye yaklaşan boyuyla, neşesiyle, hayatı kucaklamasıyla herkesin sevdiği, saydığı bir insandı… Maraş’ta Florida Oteli’nin sahibi olan ailenin kızı Sofulla’yla evlenmişti… Daha sonra gidip Sofulla’yla da tanışacaktım, masmavi gözleri vardı Sofulla Hanım’ın, bembeyaz saçları ve Komikebir’in ve Maraş’ın zengini bu kadın, küçücük bir göçmen evinde ömür tüketiyordu… Pallaryotissa’daki minik göçmen evinde gülümseyerek karşılayacaktı beni…
Hristina’nın ailesi de Komikebir’in zenginleri arasındaydı, biri yağ, biri un değirmeni olmak üzere iki değirmenin, çok geniş arazilerin, tarlaların sahibiydiler… Hristina’nın babası Pavlos için her dönem en az 60-70 kişi çalışırdı ve bunların çoğu da Komikebirli, Krityalı ve Livadyalı Kıbrıslıtürkler’di… 1974’te Hristina’nın babası ve erkek kardeşi tutuklanıp Galatya’ya götürülecekti – hapis tutulanlar arasında son kalanlar Hristina’nın babası ve kardeşi olacaktı.
Luis’in babası Andreas Pavlos Loizu, esir değiş-tokuşu için Lefkoşa’ya götürülecek ancak her nasılsa gerisin geri Komikebir’e gönderilecekti ancak hiçbir zaman köyüne varamayacaktı çünkü yolda bir yerlerde öldürülüp “kayıp” edilecekti…
DEVAM EDECEK