1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Ganimetin Yüzleri
Ganimetin Yüzleri

Ganimetin Yüzleri

Artık yaşadığımız topraklardaki egemen anlayış, Kıbrıs'ın güneyinde bırakılan malların da, kuzeyinde yerleştirilen ve dağıtılan malların da Kıbrıslı Türklere ait olduğu anlayışıdır. Ganimet, kirli zihinlerde böylece aklanmakta, temizletilmektedir.

A+A-

 

Besim Baysal
[email protected]

Yaşadığımız toplum bir organizmaysa eğer, biz bu organizmanın içten içe nasıl çürüdüğünü birebir yaşadık. Geceden sabaha yasaların, kuralların nasıl değiştiğini, bir devletten başka devlete, bir siyasetten başka siyasete nasıl geçildiğini gördük.

20 Temmuz 1974, Kıbrıslı Türkleri adanın tüm bölgelerinden kuzeye homojen bir şekilde toparladı. 200 bin kadar Kıbrıslı Rum’un boşaltmak zorunda kaldığı yerler için göçmen olmuş olmamış hemen herkesin iştahını kabartacak bir ortam yaratıldı. Önceleri ganimet kendini; üzerine "Tutulmuştur" yazan evlerin paylaşılması şeklinde dışa vurdu. Taşınır taşınmaz hayal edebileceğiniz tüm eşyalar, tarlalar, evler, fabrikalar, dükkanlar Kıbrıslı Rumlardan kalan her şey paylaşıldı. Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu o güne kadar hiç görmediği elektrikli ev eşyalarına sahip oldu.   Koltuklar, dolaplar, çatallar, bıçaklar yeni evlilere çeyiz oldu. Kapılar, pencereler söküldü, köyden köye taşındı. Sadece Kıbrıs içinde değil, ta Türkiye'ye kadar taşındı. Ganimet 70'li yıllardan 90'lı yılların sonuna kadar devam etti. Maraş, hala ganimetin bu ilk dalgasının devamı şeklinde gözümüzün önünde bazılarının iştahını kabartmaya devam etmektedir. Sadece tek bir "gancelli" açarak, 50 yıldır çürümekte olan oteller, evler, dükkanlar, yollar ve sokaklar, gözünü hırs bürümüş ganimetçileri gün yüzüne çıkarmaya yetti. Demek ki, bu noktada ganimetin bu ilk dalgasının varlığının azalmadan devam ettiğini söylemek gerekir.

Güney Puanı nedir?

Kıbrıslı Türkler, çatışmaların ve savaşın acı yüzü olan göçle 1974'ten çok önceleri tanışmış, daha 1950'li yılların sonunda Taksim'i uygulamaya geçirmek isteyen TMT’nin aldığı kararlarla kendi toplumuna evini, köyünü terk ettirmişti. Çeşitli şekillerde ve geçerli bir sebep olsun olmasın, bu politikalar, 1963 sonrası iyice gün yüzüne çıktı. 1974 ise Taksim'i yasadışı şekilde hayata geçirdi. Evini, tarlasını, dükkanını güneyde bırakan Kıbrıslı Türklere taşınmaz mallarının karşılığında Kıbrıslı Rumların malları için önceleri geçici kullanım hakkı diyebileceğimiz "Tasarruf Belgesi" verildi. Daha sonra bir gecede "İskan Topraklandırma ve Eşdeğer Mal Yasası" (İTEM) çıkarılarak Kıbrıslı Rumların mallarına tapu dağıtılmaya başlandı. Bu işlemler için güneyde mal bırakan Kıbrıslı Türklere bıraktığı mala karşılık tamamen inisiyatifle miktarı belirlenen, adaletsizliğin ve eşitsizliğin ayyuka çıktığı "Eşdeğer Puanı" ya da halk arasında "güney puanı" denilen puanlar dağıtıldı. Dağlar, taşlar, ormanlar, ovalar, evler ve dükkanlar kısacası taşınmaz her şey bu puanların alabileceği paketlere dahil edildi. Bu uygulama ile “Tasarruf Belgesi” verilen malların miktarının oldukça üzerinde araziler ganimetleştirilmiştir.

Mücahit Puanı nedir?

1963'ten 1974'e kadar geçen sürede Kıbrıslı Türk erkeklerin çok büyük bir kısmı değişik şekillerde mücahitlik görevi yapmıştı. Bu dönemde mücahitlik yapan kişilerin mücahitlik süreleri bire iki hesaplanarak 30'lu yaşlarda 30 yıldan emekli edilme hakkı kazanmalarına olanak sağlamıştı. Ayrıca, mücahitlik süreleri için de aynı "Eşdeğer Puanı" gibi yine puan hesaplanarak, "Tutulmuştur" yazılan evlere "mücahit puanı" karşılığında "tapu" verilerek ganimete tüy dikilmiştir. Kıbrıslı Rumların dağıtılan mallarının büyük bir kısmının karşılığı olmadan dağıtılması, İTEM yasası ile de bu taşınmaz mallara tapu verilmesi, tüm dünya tarafından bilinmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti bu konuda AİHM'de mahkum edilmesine ve tazminat ödemesine rağmen bu sürecin en büyük destekçisidir. Bunun en büyük sebebi, Türkiye'den Kıbrıs'ın kuzeyine yerleştirilen ve Kıbrıslı Rumlardan kalan malların dağıtıldığı kitleler üzerindeki politik manevralarla açıklanabilir. Dahası, söz konusu durum, 1974'ten bugüne Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli müdahale şekli olmaya devam etmektedir.  Türkiye Cumhuriyeti'nin ganimet dağıtımında en önemli taraf olduğu; Türkiye'den gelerek yerleştirilen kitlelerin hangi partiye hangi adaya oy vereceğini bugün dahi belirlemesiyle, çok daha iyi anlaşılmaktadır.

“Rum’un malı benim malım; benim malım benim malım.”

AİHM'deki davalardan sonra Kıbrıs'ın kuzeyinde bir iç hukuk yolu yaratılmıştır ancak bunun esas muhatabı Türkiye Cumhuriyeti olmaya devam etmektedir. Mal-mülk konularını yerelde çözmek üzere “Taşınmaz Mal Komisyonu” kurulmuştur. Kıbrıslı Rumların başvuruları alınıp mallarından feragat etmeleri karşılığında tazminatları ödenerek ganimetin hukuksal zemine geçişi sağlanmaktadır.

Artık yaşadığımız topraklardaki egemen anlayış, Kıbrıs'ın güneyinde bırakılan malların da, kuzeyinde yerleştirilen ve dağıtılan malların da Kıbrıslı Türklere ait olduğu anlayışıdır. Ganimet, kirli zihinlerde böylece aklanmakta, temizletilmektedir.

1990'ların sonuna kadar, Kıbrıslı Rumlardan kalan hemen her şey paylaşılmıştı. Üzerine “devlet” kurulan ganimet sistemi tıkanmış ve yalpalamaktaydı. Fabrikalar kapatılmış, sökülmüş, satılmış ve hatta bazıları makineleri ile birlikte Türkiye'ye taşınmıştı. İşsizlik bir yandan, bankalar krizi diğer yandan, toplumsal yapıda büyük sarsılmalar yaşandı. Bu sıkışmışlık, bizi ganimetin yeni yepyeni yüzleriyle tanıştırdı.

Kumarhane ve gece kulüpleri ile başlayan kısa yoldan para kazanma furyası, inşaat patlaması ile devam etti. Sahiller ve alçak orman arazileri Türkiye Cumhuriyeti sermayesi ağırlıklı olmak üzere dağıtılmaya başlandı. Üniversite inşaatları, hastane inşaatları bunlara yönelik arazi parsellemeleri tavan yaptı.

Eğitim ve sağlık yatırımları vergiden muaf tutulduğu için hem ülke içindeki sermayenin hem de TC sermayesinin Kıbrıs’a ilgisi artarak devam ediyor. Ancak bizimki gibi sömürge altındaki bir toprak parçasında öğrencileri ve hastaları müşteri olarak gören bir sistem, bu kadar yaygınlaşıp çürüyebilirdi. İnşaatlarda, kumarhane ve gece kulüplerinde, hatta yol kenarlarında bile öğrenci olarak ülkemize gelen insanları çalışırken görebiliriz.

Yaşanılan çarpık düzen, ganimetin yeni yüzleri olarak kendini göstermektedir. Trafik kazalarıyla mahkemelere taşınan ve ardından gelen çeşitli tutuklamalarla gazetelere konu olan astronomik fiyatlı lüks araçların belirsiz kişilerce kullanıldığı haberleri dikkat çekmektedir.

Bu topraklarda yaşayanlar, çeşitli ticari işletmelerin kurulduğu ve bozulduğu, başka başka yerlerde aynı kişilerin yeni işletmeler kurduğu, başka merkezlerden buralara getirilen paraların aklanarak hesaplara yatırıldığını biliyorlar. Her şeyin insanların gözleri önünde yapıldığını biliyoruz. Bu sistem, hiç çalışmadan hayatını devam ettiren, lüks evlerde, lüks arabalarda yaşayan yüzlerce belki binlerce insan yaratmıştır.  Çürümenin boyutları bu satırların tahayyül edebildiğinden kat ve kat fazladır.

Sokaklara yayılan, kaldırımları işgal eden işletmeler, komşusunun, akrabasının arazisine bile bile tel çekenler, kamu arazisine bahçesini genişletenler, torpille kamu arazilerini kiralayanlar, evkaf mallarını belirli kişilere dağıtanlar, tüm bunlara göz yuman kamu kuruluşları ve belediyeler (ve hatta izin vermesi) sayesinde, bütün algımız altüst edilmekte ve belki de dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir bilinç yaratılmaktadır.   

Kamusal ve özel alanlara saygı ve hassasiyet ortadan kaldırılmıştır. Yol kapatmak, kaldırım işgal etmek, kaldırım işgallerini onaylamak, mahalle içinde ses yükseltici ile izinsiz ve geç saatlere kadar müzik yayını yapmak, garaj girişlerine, köşelere, yol içlerine trafiği engelleyecek şekilde araç park etmek, kat sınırlamasına ve trafik kurallarına uymamak gibi yasal ve meşru olmayan birçok şey hak olarak görülmektedir.

Geldiğimiz noktada, ganimet bir kültür haline gelmiş, toplumun en geneline çeşitli şekillerde nüfuz etmiş birçok farklı şekilde günlük hayatımızda var olmaya devam etmektedir.

Bu haber toplam 4115 defa okunmuştur
Gaile 492. Sayısı

Gaile 492. Sayısı