‘Garantör’ün bozduğu Anayasal düzen
Ana muhalefet genel başkanı, hukukçu kimliği ile de tanıdığımız Tufan Erhürman ciddi bir iddia ortaya koydu: “Bu protokol anayasal düzeni değiştirme çabasıdır.”
Anayasal düzeni değiştirmenin karşılığı bana göre darbedir!
Sivil darbe…
TC Başkan Yardımcısı Fuat Oktay ve dönemin KKTC Başbakanı Faiz Sucuoğlu imzası ile ada yarısında “sivil darbe” yapılmıştır.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde “Anayasal Düzen” bozulduğu zaman “garantör” ülkelere müdahale hakkı veriliyordu. KKTC düzeninde ise anayasal düzeni “garantör” bozuyor!
Kim müdahale edecek şimdi?
Elbette toplum!
Gencinden yaşlısına, işçisinden çiftçisine, öğrencisinden eğitimcisine, doktorundan bakkalına, esnafından sanayicisine…
Kıbrıs’ı yurt bilenler müdahale edecek.
Varlığına, demokrasisine, iradesine, kültürüne, özgürlüklerine ve değerlerine sahip çıkacak herkes!
Yurtseverlerdir bu düzenin garantörü!
Çokluk ya da yokluk!
"Ercan'ı dünyaya açalım" diyorlar, Tatar bakıyor.
İşte bu pasif siyasete tepki göstermeliyiz, o fotoğrafa değil...
Tatar'ın "seçtirilmiş" olmasına ve demokrasiyi, iradeyi, temsiliyeti "görünmez" yapmasına isyan etmeliyiz.
Siyasetine dair eleştirilecek onca unsur varken, yöresel bir etkinliği “alay” konusu yapmak bana gereksiz geliyor.
Böylesi bir yaklaşımla Tatar'ı değil sadece, kendi kültürlerini yaşatmak gailesi ile bir araya gelen insanları da yaralıyorsunuz.
***
Bir de özel hayata dair göndermelerle yapılan eleştirileri kabul edemiyorum.
Siyasi yanlışlar perdeleniyor böylece!
***
Tatar'la birlikte demokrasimiz tam bir enkaza dönüşüyor.
Dünyadan görünmez olduk.
Kim ağzını açsa "Türkiye" diyor artık...
Kıbrıslı Türkler "taraf" olmaktan çıkıyor giderek...
Kıbrıs çözümüne dair süreci batırdığı bir yana iç siyaseti de birbirine kattı.
Ne söylediyse yalan oldu.
Parça parça bölündük, gerildik, kutuplaştık.
Başbakan'ın talebine rağmen Maliye Bakanı'nı görevden alamadı.
Kendi partisinde yüzde 8 oy alan ismi Başbakan yaptı, hem de parti kararını beklemeden...
***
Kıbrıslı Türkler "lidersiz" kaldı.
Dünyanın önünde itibarımız sıfırlanıyor.
İki sene oluyor göreve geleli, “yeni siyaset” dediler, kim umursadı sahi?
Tek bir ülke destek vermedi.
En “dost ülkeler” bile!
"Ercan'ı, Mağusa Limanı’nı dünyaya açmak" gibi bir öneri var masada ve susuyor Tatar!
"Talimat" bekliyor Ankara'dan...
"Git" deseler, gidecek.
“Otur” deseler oturacak.
“Kalk” deseler kalkacak.
İşte buna olmalı tepkimiz, o yöresel anıya, fotoğrafa değil..
***
Cumhurbaşkanlığı Kurumsal İletişim birimi kendi süreçlerini gözden geçirebilir, fotoğraf servisleri ya da basın bildirileri anlamında çok daha profesyonel bir çalışma yapılabilir.
Yine de bu değil dert…
Yurdumuzu yitiriyoruz, asıl bunu konuşmamız gerekiyor.
Kıbrıslı Türkleri uluslararası hukuk, siyaset ve ticaretin tümüyle dışında bırakan tavrına tepki göstermeliyiz Tatar’ın…
“Yöresel Anadolu Kültür Festivali”ne katılan insanları da ikna etmemiz gerekiyor, Kıbrıs’ın dünyayla bütünleşeceği ortak bir geleceğe…
Kıbrıs ülkesinin hepimize yettiğini göstermeliyiz.
Kıbrıslı, Türkiyeli, Maronit, Rus, İngiliz, bu özel coğrafyanın tüm kültürleri ve etnik kimlikleri kucaklayarak, eşitlikle dünyaya bağlanabileceğini anlatmalıyız.
Ankara ve Tatar’ın siyasetinde “çokluk” değil “yokluk” olduğunu haykırmalıyız önce!
İSTİKRAR
“Ekonomi dibe vurdu, açlık sınırına gelindi” diyor, atanmış Başbakan Ünal Üstel.
Hemen ardından da ekliyor: “Ülkede yıllardır istikrarlı hükümetler kurulamadı.”
Bu “ezber” yalan!
Statica Araştırması’na yansımıştı en son…
1976’da beri 544 ayda 413 ay Ulusal Birlik Partisi hükümette kaldı.
45 senede yüzde 76 oranında UBP iktidarı var.
Bu talan ve yalan düzeninde son derece “istikrarlı” imzası var UBP’nin!
Nüfus!
Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ Altuğra, Meclis kürsüsünden “hızla ve kontrolsüz artan nüfus” yorumu yaptı, sağlık merkezlerinin bunun gerisinde kaldığını söyledi.
Tespit doğru!
İyi de…
Yeni protokolde hem “yurttaşlık” işinin kolaylaştırılması var.
Hem de iş için adaya gelenlerin şartsız şurtsuz “tezgah” açması!
Nasıl olacak o zaman?