1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Garo ve Ararat
Garo ve Ararat

Garo ve Ararat

Garo ve Ararat

A+A-

ÇOCUK GÖZÜMDE KIBRIS VE ANILAR -10-

 


Erdinç Gündüz

Mahallede bir gün, ayaküstü sohbetlerimizden birinde, Türkiye’nin en yüksek dağı hangisi sorusu atıldı ortaya. Haluk “Ağrı Dağı” cevabını verdi. Garo “Onun adı Ararat.  Ermenistan’dadır” deyiverince sohbet tartışmaya dönüştü. Gittikçe de alevlenip şiddetlendi.
- Ararat Ermenistan’da değil.
- Ermenistan’da...
- Ararat Türkiye’de. Ermenistan, arkasında, altında kalıyor.
- Hayır Ararat Ermenistan’da...
- Garo… İddia etme. Size yanlış öğretmişler. Arararat Türkiye’de.
Başka birisi daha giriyor tartışmaya.
-  Tartışmayın. Ansiklopediye bakalım, doğrusunu öğrenelim.
Haluk kendi evine koştu, Garo kendi evine. Biraz sonra ellerinde birer ansiklopedi ile geldiler.  Garo’nun elinde Ermenice, Haluk’un elinde Türkçe bir ansiklopedi vardı. Garo “Ararat şimdi Türkiye’deymiş. Aslında Ermenistan toprağıymış ama Türkler savaştan sonra almışlar. Şimdi Türkiye’de kalmış...” dedi.
Yeni bir tartışmanın öncesinde olduğumuz apaçık ortadaydı. Haluk cevap vermeye hazırdı.
- Ermeniler Türkleri arkadan vurmuşlar. Sonra bir süre için Türkiye’nin içlerine girmişler.  Ama daha sonra hepsini geriye atmış Türkler. Ama Ararat hiçbir zaman Ermeni toprağı olmamış.”
Arada geçen Kazım Karabekir  ismi ve bakışlarını değiştirmişti Garo’nun. Patlamaya hazır bir bomba haline gelmişti sanki.
- Kazım Karabekir’i çok iyi biliyorum. Bilmeyen Ermeni de yok. Onun da Ermenileri nasıl kestiğini sadece kitaplar yazmaz. Benim anneannem oralardan kaçarak geldi Kıbrıs’a. Hep anlatır bize. Türklerin Ermenileri nasıl kestiğini...
- Benim dedem de orada askerlik yaptı. Kazım Karabekir komutanlarıydı. O da anlatırmış Ermenilerin nasıl kalleşlik yaptığını.....
- Bu yalan...
- Asıl seninki yalan...
Çok kızmıştı Haluk. Garo’nun üstüne yürümeye başlamıştı. Garo da sinirlenmiş durumdaydı. İkisini de zaptetmek mümkün olmadı. Yumruklar, küfürler... Zorla ayırdık. O günden sonra da Haluk ile Garo hiç konuşmadılar.

***

Bu olay sonrasında Ermenilerin, Anadolu’dan kovulmaları konusunda ne kadar hassas olduklarını öğrenmiş olmuştum. Kitaplar, ansiklopediler karıştırdım günlerce. Hepsinde de Doğu Savaşı’ndan, Ermenilerin kalleşliğinden, Ermenilerin Doğu Anadolu işgalinden söz ediyordu. Ama hiçbiri de Türklerin Ermenileri katlettiklerinden söz etmiyordu.
Okuduklarıma inandım ve güvendim. Bir tartışmaya hazır hissetmeye başlamıştım kendimi.

***
Bir hafta sonu, akşam üzeri. Garo’nun evi önündeki balkonda oturuyorduk. Ayda ve Şake de vardı.
- Neneniz nereden gelmişti?
- Kars taraflarından...
- Ne zaman?
- Savaşda Türkler zorla kovmuşlar. Nenemle dedem de Kıbrıs’a gelmişler.

Dedeleri ölmüştü. Neneleri ise, artık yürümekte de güçlük çeken  yaşı 90’ın üzerinde bir kadındı. Türkçeyi çok güzel konuşurdu. Zaten, Ermenice konuştuğunu hiç duymamıştım.  Hep hayret ederdim. Bizim hiç bilmediğimiz yahut kullanmadığımız Türkçe kelimeler de kullanırdı arada bir.
- Nenen Ermenice bilmez mi?
- Çok az. Genellikle Türkçe konuşur o...
- Siz Türkçeyi ondan mı öğrendiniz?
- Evet... Ama bizim evde zaten hem Ermenice hem de Türkçe ana dil gibidir.
- Peki Türkler gerçekten kesmişler mi Ermenileri? Neneniz anlatıyor mu?
- Anlatır bazan. Hepsini zorla toplamışlar ve buralardan gideceksiniz demişler.
Yüzbinlerce kişiymişler. Yollara çıkmışlar ama nereye götürüldüklerini bile bilmiyorlarmış. Yol boyunca çetelerin saldırılarına uğramışlar sık sık. Çoğu yollarda öldürülmüş veya açlıktan ölmüş.
- Askerler mi yapmışlar bunu? Yoksa çeteciler mi?
- Galiba çeteciler. Ama çoğu yerde askerler de seyretmişler.
- Sonrası yok. Sağ kalmayı başaranların bazıları Suriye’ye bazıları daha ötelere
gitmiş. Bazıları da Kıbrıs’a gelmiş.
- Nenen özlüyor mu doğduğu yerleri?
- Her anlatmaya kalktığında ağladığına göre herhalde özlüyor..
- Türkçe kitaplarda yazmıyor bu anlattıklarınızı...
- Ermenice çok kitap var ama bu konuda...
- Hangisi doğruyu yazdı acaba?
- Bizimkiler doğru..
- Yani bizimkiler yanlış mı?
- Bilmem...
- Yani siz Türkleri sevmiyor musunuz?
- .......... ?
- Ben de Türküm. Beni sevmiyor musunuz?
- Sen başka...
- Neden?
- Senin ne ilgin var o zamanlar olanlarla?
- Şimdiki Türklerin ne ilgisi var o zaman olanlarla?
- Var... Onlar Türkiyeli...
- Türkiyeli de olsa. Şimdikiler o zaman yaşayanların torunları. Bu konuyu hiç
bilmiyorlarsa da şaşırmam...
İlginç bir tartışmaydı. Ama doğru dürüst cevap verilemeyen o kadar çok soru
vardı ki.. Türklere karşı gizli bir antipatileri olduğu açıktı. Ne söylesem, yıllar yıllar önce olup bitmiş bazı şeyleri unutmaları mümkün görünmüyordu. ‘Kin’ denebilir miydi acaba buna?

Bu haber toplam 1809 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 254. Sayısı

Adres Kıbrıs 254. Sayısı