Gazetecilik Meslek İlkeleri
Bilindiği gibi, Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği, Dış Basın Birliği, Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği, Haber Kameramanları Birliği, Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği ve Bayrak Radyo Televizyon Kurumu Çalışanları Sendikası tarafından imzalanan Medya Etik Kurulu Deklarasyonu bir süre önce kamuoyuyla paylaşılmış ve ardından deklarasyonda öngörüldüğü şekilde Medya Etik Kurulu oluşturulmuştu.
Başkanlığını üstlendiğim Medya Etik Kurulu olarak yaptığımız toplantılarda Gazetecilik Meslek İlkeleri başlıklı bir metin üzerinde çalıştık ve bu metni, Deklarasyonla birlikte medya kuruluşlarının yöneticileriyle paylaşmaya başladık. E-posta adreslerine ulaşamadığım medya kuruluşları kalmış olabilir. O nedenle, Medya Etik Kurulu kararlarına esas teşkil edecek Gazetecilik Meslek İlkeleri’ni bu sayfadan da yayımlamaya karar verdim.
Kısa bir süre sonra Medya Etik Kurulu olarak medya kuruluşlarını ziyaret edip, Deklarasyona imza koymalarını isteyeceğiz. Medya kuruluşlarının, Medya Etik Kurulu’na imzalarıyla destek vereceğini umut ediyorum.
İlkeler
1. Gazetecinin temel görevi, gerçekleri nesnel bir biçimde, çarpıtmadan, sansürlemeden aktarmaktır.
2. Gazeteci, demokratik değerlere ve insan haklarına aykırı yayın yapmamalıdır.
3. Haber, yorum ve görüşler okur ve izleyicinin yayının niteliğini anlayabilmesini sağlayacak biçimde, açıkça birbirinden ayrılmalıdır.
4. Basın yayın organları masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır. Yargı süreci devam eden davalarda iddialar ve savunmalar adil ve dengeli biçimde aktarılmalıdır.
5. Zanlıların, sanıkların ve mahkûmların yakınları, işlenen fiille açıkça ilgili bulunmadıkça ve olayın doğru anlaşılması için gerekli olmadıkça teşhir edilmemelidir.
6. Çocuklarla ilgili suçlarda, zanlı, sanık, mahkûm, tanık, mağdur ya da maktul statüsünde olan 18 yaşından küçüklerin açık isimleri ve fotoğrafları yayımlanmamalı, bu çocuklarla, ebeveynlerinin veya hukuken çocuktan sorumlu olan diğer kişilerin izni olmadıkça röportaj yapılmamalıdır.
7. Cinsel dokunulmazlığa, kadın ve çocuk istismarına ilişkin suçlarda, mağdurun açık ismi ve fotoğrafları yayımlanmamalı; kimliğini ortaya çıkaracak yayınlardan kaçınılmalıdır.
8. Yayımlanan haber, görüş ve yorumlarda, bir insanın davranışının veya işlediği suçun, haber konusu olayla doğrudan ilgili olmadıkça, onun ırkından, milliyetinden, dinî veya mezhepsel inancından, cinsiyetinden, cinsel kimliğinden, cinsel yöneliminden, yaşından, engelinden veya başka bir özelliğinden kaynaklandığını ima eden vurgular yapılmamalıdır.
9. Tıp alanında, doğruluğu bilimsel düzeyde kanıtlanmamış yöntem ve ilaçların kullanılmasını teşvik etmeye yönelik yayın yapılmamalıdır.
10. Hastanelerde araştırmalar yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmeli ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmelidir. Yetkili kişinin ve hastanın (onun izin veremeyecek durumda olması durumunda yakınının) izni olmaksızın, hastane ve benzeri kurumlarda hiçbir yolla ses ve görüntü alınmamalıdır.
11. Tekzip ve cevap hakkına saygı gösterilmelidir.
12. Üstün kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında belge, fotoğraf, ses veya görüntü alınmamalıdır.
13. İntihar olayları hakkında, haber çerçevesini aşan ve okuyucu veya izleyiciyi etki altında bırakacak, özendirici nitelikte ve genişlikte yayın yapılmamalıdır. Olayın ayrıntılarından ve uygulanan yöntemin tarifinden kaçınılmalı, olayı gösteren fotoğraf, resim veya film yayımlanmamalıdır.
14. Gazeteci, kendi çabasıyla elde etmedikçe, bir haber kaynağının verdiği bilgi ve belgenin yayımlanacağı tarih konusundaki tercihine uymalıdır.
15. Şiddeti haklı gösteren, özendiren ve kışkırtan, nefret ve düşmanlığı körükleyen nitelikte yayın yapılmamalıdır.
16. Irka, milliyete, etnik kökene, cinsel kimliğe, cinsel yönelime, dile, dine ve mezhebe yönelik ayrımcılığı teşvik edecek yayın yapılmamalıdır.
17. Gazeteci, haber ajanslarından veya başka medya kuruluşlarından alarak doğrudan kullandığı veya geliştirdiği haberlerde kaynak belirtmelidir.
18. Gazeteci, mesleki saygınlığa gölge düşürecek türden etkinliklerden ve görevlerden uzak durmalıdır.
19. Habere konu edilen veya edilmesi düşünülen kişi ve kurumlardan, hediye, maddi çıkar veya ayrıcalık kabul edilmemelidir.
20. Gazeteci, elde ettiği bilgileri doğrulatmak için çaba göstermelidir.
21. Gazeteci, kişi ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde aşağılayan, hakaret içeren ifadeler kulllanmamalıdır.
22. Özel yaşamın gizliliği esastır. Üstün bir kamu yararı olmadıkça veya kişinin rızası alınmadıkça özel yaşamın gizliliğini ihlâl eden habercilik yapılmamalıdır.
23. Gazeteci, gizlilik sözü verdiği haber kaynağını açıklamamalıdır. Kaynağın kamuoyunu açıkça yanılttığı durumlarda gizlilik ortadan kalkar.
24. Gazeteci, haberde yapılan yanlışı en kısa sürede düzeltmekle yükümlüdür.
25. Haberde, konuşmalardan ve demeçlerden yapılan alıntılarda bağlam saptırılmamalıdır.
26. Üstün kamu yararı olmadıkça, gizli kamera, izinsiz ses kaydı, kimlik gizleme ve benzeri yöntemlerle haber araştırmaktan kaçınılmalıdır.
27. Kaza ve cinayet haberlerinde kan ve şiddet unsurları içeren fotoğraf ve görüntüler yayımlanmamalıdır.
28. Haber formatına bürünmüş reklamlarda, bu yayınların reklam olduğu açıkça belirtilmelidir.
29. Gazeteci, bir haberin yayımlanması veya yayımlanmaması karşılığında maddi veya manevi çıkar peşinde koşmamalıdır.
30. Gazeteci kimliğini taşıyan herkes, gazeteciliğin evrensel ilkelerine uymaya özen gösterir.
***
Sansürlenecek yazı yoksa sansür de yoktur!
İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’nı koruma amaçlı gösterilerle başlayan olayların olumsuz sonuçlarından biri de gazeteciliğin aldığı darbe oldu. Radikal’in 2 Ağustos tarihli haberine göre, Gezi olayları başladıktan sonra 81 gazeteci işini kaybetti. İşini kaybedenlerden biri de, Türkiye’ye okur temsilciliği kurumunu getiren Sabah gazetesi okur temsilcisi Yavuz Baydar’dı. Gazete, Yavuz Baydar’ın son iki yazısını sansürleyerek, sansür tarihine adını yazdırmayı da başardı. Neyse ki internet gazeteleri var ve sansürlenen yazılar bu mecralarda okurlara ulaşabiliyor.
Yavuz Baydar, 24 Haziran’da yayımlanması gereken ama sansürlenen, “Girdaplı su, tehlikeli kulaçlar” başlıklı yazısında, “Eğer haberciliği, gazetecilik dediğimiz mesleği sınırlar ötesi bir kimlikte ve her zaman risklerle yüklü olarak görüyor ve üstüne titriyorsak, Gezi Parkı olayları sonrasında, bazılarımızın yabancı medyayı şeytanlaştırmasından endişelenmek zorundayız. Zahiri komplolar üzerinden, yılların kurumsallaşmış uluslararası haber kuruluşlarını bir torbaya doldurup ötekileştirmenin zararı büyük olur ve uzun vadede ülkelerin aleyhine sonuçlar verir…” demiş.
22 Temmuz’da yayımlanmak üzere gazeteye gönderdiği ve yine sansürlenen “Bu köşe ne için var” başlıklı ikinci yazıda Yavuz Baydar, ombudsmanlığın ne olması gerektiğini anlatıyor. “Ombudsmanlık ne kendini beğendirmek üzerine işler, ne de gazetenin avukatlığı üzerine… Gazetelerin editörleri, veya köşeleri 'kurtarılmış alan' gibi gören yazarları, hoşa gitmeyen somut eleştirilere kurumsal görev tanımı gereği yer verdi diye ombudsmanları hedef tahtasına oturttukları, hele yazılarına müdahale ettikleri anda sadece hoşgörüsüzlük sergilemekle kalmaz, binilen dalı kesmeye başlarlar: Olan kurumun itibarına, saygınlığına, imajına, algısına olur.”
Yavuz Baydar’ın iki yazısı sansürlendikten sonra, basında sansürün kaldırılışının yıldönümünde (24 Temmuz) işten atıldığını da not edelim. Başlığa dönersek, sansürlenecek yazı yoksa sansür de yoktur.
NOT: Sansürlenen yazılar T24 isimli internet gazetesinde yayımlandı.