1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Gebertsinler sizi ilahim Tangrım,  gılımı gıbırdatırsam sizin gibi olayım
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Gebertsinler sizi ilahim Tangrım,  gılımı gıbırdatırsam sizin gibi olayım

A+A-

Bir zamanlar, Omorfo’da, karısını sopayla yol ortasında döven bir adamı durdurmak istemiştim… 
Adam bana da girişince, haliyle “nefs-i müdafaa”ya geçmiş, adamı “badadez” etmiştim!
18 yaşında değildim o günlerde…
Kadını yerden kaldırmış, birkaç komşusunun da yardımıyla evinin önünde bir sandalyeye zar zor oturmasına yardımcı olmuştum…

-*-*-

Yıllar sonra Londra’da, bir ilkokulun ders çıkış saatinde sıkışan yolda, karşı taraftan gelen araç içerisinde, bir adamın, sonradan karısı olduğunu öğrendiğim kadını saçlarından tutup, otomobilin içinde resmen tartakladığına tanık olmuştum.
Adama korna çalıp uyarmaya çalıştığım anda, fırlayıp dışarı çıkmış ve onlarca kişi içerisinde niye korna çaldığımı sorup, üzerime yürümüştü.
Ayıptır söylemesi adam Türk’tü…
Birinci olaydaki adam Kıbrıslı Türk’tü… O’nu da atlamayalım…
İkinci olaydaki adamı da yine “insan dövmekten hoşlanırmışım” sonucu çıkmasın ama aramızdaki aşırı sıklet farkının da avantajıyla “kızarmış bullez”e döndürmüştüm!

-*-*-

“Vay be ne adam dövermişim” diye övünmek niyetinde olmadığımı tekrarlamak istiyorum.
Kesinlikle kavgayı sevmem ve anında kaçarım…
Ama bahsettiğim her iki olayda, “ezilen” iki kadın söz konusu ve üstelik “sana ne lan” diye üzerime yürüyen iki de adam!

-*-*-

Neyse, her iki olayın sonucunda ne oldu biliyor musunuz?
Dayak yiyen kadınlar, beni polise şikayet etti!
Sebep mi?
“Bu ayı kocamı dövdü”!

-*-*-

Elbette her iki şikayetin arkasında “korku” vardı…
Ve her iki şikayetin arkasında, kesinlikle “şiddet tehdidi” vardı…
Psikolojik şiddet vardı…
Kısacası, “kadına şiddet” olayının gerçeği söz konusuydu.

-*-*-

Faiz Sucuoğlu ve UBP’nin son dönemde yaşadığını bu iki örnekteki “aile içi şiddete” benzettim…
Ortada kesinlikle bir şiddet söz konusu!
Hak hukuk tanımayan, yasa bilmeyen, Anayasa dinlemeyen, demokrasiyi miklemeyen bir grup Türkiyeli memur, kelimenin tam anlamıyla Faiz Sucuoğlu’nu ve parti içi demokrasiyle birlikte elbette KKTC demokrasisini dayaktan geberttiler!
Sucuoğlu’nu tuttukları gibi sokağa attılar!
Her türlü tehdit ve şantajı, kim bilir belki de fiziksel şiddeti bile uyguladılar!

-*-*-

Ve benim gibi bir çok “UBP’li olmayan” ya da “UBP’ci olmayan” ama bu ülkeyi çok seven insanlar,
tıpkı o kadınlara yapılanları da hazmedemediğimiz gibi, “nedir be amma bu rezalet?” diye sorup, gerek Sucuoğlu’na, gerekse UBP’ye “resmen”; evet kelimenin tam anlamıyla “resmen” sahip çıktık!

-*-*-

Ve tıpkı o olaylarda olduğu gibi, gerek Faiz Sucuoğlu gerekse bir yığın UBP’li, belki de ya da kesinlikle teşekkür etmeleri gerekirken, “neredeyse”, bizden ya da benden şikayetçi oldular!

-*-*-

Bunun sebebi mi?
Bunun sebebi kesinlikle aile içi şiddetin çok ürkütücü olması ve UBP ile Sucuoğlu’nun mağduriyetinin, bu şiddet karşısında çaresiz olmasıdır!
Neden çaresizdirler?
Tıpkı dayak yedikleri adamı döven beni şikayet eden o zavallı kadınlar gibi, zayıftırlar, baskı altındadırlar, her türlü şiddete maruzdurlar, aldatılmaktadırlar, dövülmektedirler ve gerçek demokrasiye çok ihtiyaçları bulunmaktadır!

-*-*-

UBP’nin ama en başta da Faiz Sucuoğlu’nun bu yaşadıklarımızı kabul etmesi, vekillikten de siyasetten de istifa etmemesi kabul edilemezdir…

-*-*-

“Cumhurbaşkanı” sıfatlı kişinin de üç beş ne idüğü belirsiz Türkiyeli memurdan sabah akşam benzer “dayağı” yiyerek, “hiçbir şey yokmuş gibi” davranması, kabul edilmez olmanın ötesinde son derece acıdır ve üzücüdür…

-*-*-

Siz hala bizlere “Rumcu, federasyoncu, Türkiye düşmanı” gibi salakça saldırmayı sürdürün!
Siz, hala polise gitmeye çekinin…
Çok üzgünüm ve özür dilerim ama bir Kıbrıs atasözünde denildiği gibi; “gebertsinler sizi ilahim Tangrım, gılımı gıbırdatırsam sizin gibi olayım”… 

 



Tatar, kendisine selam verecek tek bir Kıbrıslı bulursa şanslıdır!


Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na, sosyal medya paylaşımları nedeniyle "kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret", "Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak" ve "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlarından 4 yıl 11 ay 20 gün hapis cezası Yargıtay tarafından onandı…
Bu kararın onandığı dün, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, kendisini protesto eden hayvan üreticisi dört kişiyi tutuklattı…
TDP Genel Başkanı Mine Atlı’yı da polise şikayet etti…

-*-*-

Türkiye’de ne varsa bizde de o mu olacak?

-*-*-

Vallahi şikayetim yok!
Kimsenin şikayeti de endişesi de olmasın!

-*-*-

Ersin Tatar, dilediğini tutuklatsın, hatta hapse attırsın!
Dilerse “vurdursun” da!
Yakışır şu andaki yalakalık seviyesine!

-*-*-

Ancak diyeceğim şudur; Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’nın 85 milyon vatandaşı var…
Eminim “dünyalığını” da çoktaaaan halletmiştir…
Selam almış almamış çok da umurunda değildir!

-*-*-

Bizim Tatar’ın “dünyalığı” da gayet sağlamdır; gözü olanın gözü da çıksın ama bu ülkede öyle 85 milyon insan yoktur…

-*-*-

Yarın, o görev süresi bitecek…
Er ya da geç, Ersin Tatar oturduğu koltuğu beraber götüremeyeceği için, mutlaka ya indirilecek, ya mecburen inecek!
Ve bu gidişle, kendisine selam verecek tek bir Kıbrıslı dostu kalmayacak…
Şu anda kaldı mı ki?
Hiç sanmıyorum!
Din görevlileri destek verdi ya adama…
Bir da abidik gubidikler…

-*-*-

Haaa üzülüyor mu?
Bu arkadaş üzülmeyi bile bilmiyor…
 


mmm-021.jpg

İngiliz Yüksek Komiseri değişti... Pakistan asıllı, OBE ünvanlı İngiliz Müslüman diplomat Irfan Siddiq (Fotoğrafta) yeni Kıbrıs Cumhuriyeti Yüksek Komiseri oldu. Yeni görevine atanmadan önce bir yıl süreyle Yunanca eğitimi alan İngiltere’nin Azerbaycan eski Büyükelçisi Siddiq, başka bir diplomatik göreve atanan Stephen Lillie’in yerine, Ağustos ayında Ada’ya gelecek.

Bu yazı toplam 3536 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar