Geçici İşçi, Memur ve ‘Eroğlu Deftere Yazdı’
Yazıma önce bazı rakamlar vererek başlamak isterim. Güncel Geçici memur ve işçi tartışması bağlamında… Personel Dairesinden talebim üzerine aldığım listeler çok önemlidir.
İstihdam tarihleri itibarı ile aldığım bu listelere göre, günümüzde Devlette Geçici işçi statüsünde çalışan insan sayısı toplam olarak 1433 kişidir. Geçici memur olarak çalışan insan sayısı da 1210 kişidir.
Çok ilginçtir, bu insanlar siyasi erk tarafından işe alınmıştır. Ama işin ilginç yanı, başta 20 yıllık Başbakanlık da yapan Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu olmak üzere, hangi hükümet döneminde olursa olsun, bakanlık, milletvekilliği, müsteşarlık parti yetkilisi olmuş insanlar, hatta bu dönemlerde iktidarları desteklemiş, ister yazar, isterse sivil toplum örgütü yöneticisi olsun çeşitli kesimlerden, bu gerçeğe dönük olarak bir değerlendirme görmedim. Sorumluluk ve bununla ilgili özeleştiri veya savunma görmedim.
Bunu hata olarak yorumlayanlarda da incelemeye dayalı bir açıklama da görmedim. Rakamlara dayalı bir inceleme de yok. Aksine herkesler elini yıkamış ve ne bu hal diye sormaktadır.
Bakın, bir dönem Başbakanlık yapmış bir kişi olarak elbette ki sorumluluktan asla kaçmadım. Eleştiri ve saldırılara da açıkça cevaplar vermekten ürkmedim.
Şimdi bu 366 kişilik Kurultay istihdamı tartışmalarına bağlı olarak, yılların hükümet sorumluluğunu yüklenmiş olan, 30 yıl bu ülkeyi yöneten ve siyasi tarihimize "torba" kadro olgusunu da getirmiş olan siyasi erk sahiplerinin, bugün,konu ile ilgili olarak susmaları da kabul edilebilir değildir.
Üstelik "torba" kadrodan yararlanıp kamu görevlisi olanların ki sayıları iki binin üzerindedir, şimdi "yan kapı " söylemini ele alan genellemeci yaklaşımlar içinde olması da doğrusu beni şaşırttı. Evet, artık yan kapılar tamamıyla kapatılmalıama dün de bütün açıklığı ile konuşulmalıdır.
SAYILAR...
Bu çerçevede, Personel Dairesinden aldığım bu listeler üzerinde yalnızca Başbakanlıkta yapılan istihdamların sayısını, dönemine göre vermek isterim. Kim ne yaptı, neden yaptı, nasıl yaptı, ne kadar yaptı sorularına da cevaplar bularak konu ele alınmazsa, başımıza çok şeyler gelecek.
Çünkü günümüzde, ayni zamanda insanların içinde, "bakın UBP'ye neler yaptı da, siz iktidar oldunuz ve onların onda birini destekçilerinize yapmadınız sözlerine " herkes gibi bende muhatap olmaktayım. Bu ciddi ciddi ele alınamazsa, artık bunsuz siyaset yapmak olanaksız olur.Şimdi Personel Dairesinin verileri ile olaya bakalım. Yalnız Başbakanlık'taki rakamları ele alalım.
2004 Nisan 2009'a kadar olan CTP 'nin büyük ortak olduğu dönemde
"A. Geçici İşci olarak istihdam edilen insan sayısı toplam olarak: 19 kişidir
B. Geçici Memur olarak istihdam edilen insan sayısı ise: 10 kişidir
2009'dan 2013, 28 Temmuz'una kadar, UBP'nin tek başına iktidarında Başbakanlığa istihdam edilen kişi sayısı ise;
A. Geçici işçi olarak istihdam edilen insan sayısı: 105 kişidir
B. Geçici memur olarak istihdam edilen insan sayısı ise: 303 kişidir Bunların 244 kişisi 2013 yılında istihdam edilmiştir.
"Hata samur kürk olsa kimse giymek istemezmiş " diyen bir Ata sözümüz vardır. Bu yüzden hatalara dair konuşmak ve sorumluluk yüklenmek zordur.Şimdi bunun tek sorumlusu Irsen Küçük mü? Hani o Bakanlar Kurulunun üyeleri,İlçe Başkanları, parti yöneticileri,milletvekilleri onların gıkı çıkıyor mu? "Vur vur inlesin Irsen Küçük dinlesin"
Ayrıca hataları gizlemenin ve sürekli olarak tekrarlanmasına yol açmanın bir nedeni de hatanın genelleştirilmesi, böylece bunun talebe dönmesidir.
Eğer bu, istismarsa kimse kusura bakmasın, 4,5 yıllık bir hükümet döneminde 19 kişi ve 10 kişinin istihdamı ile 3,5 yıllık bir dönemde de 105 kişi ile 303 kişinin istihdamını, "aynıdır" hikayesi ile ele almak, meseleyi ve hatayı örtmek çabasından başka bir şey değildir.Sorumlu davranmayı değersizleştirmektir.
Hele, "CTP, beş bin kişi istihdam ettiydi " demagojisi ve yalanı ile yola çıkıp,kendi yanlışını gizlemeye çalışmak ve buna karşı da sesiz kalmakta, yanlışın gizlenmesine destek olmaktan başka bir şey değildir.
Ha bizim hatamız yok mu? Evet var. Bunu da açık kalblilikle yazmak gerekir.
Istihdamda, bunlar sınırlı sayılarla olsada, Geçici işçi ve memur istihdamlarını, açık münhal ilan etmeden yapmak olarak ifade edebilirsiniz . Bunu eleştirebilirsiniz. Ama gerçeği de söyleyerek bunu yapabilirsiniz.
Çünkü CTP erke gelince, kamuya girişi, Kamu Hizmeti Komisyonunda yapılan sınavlarla yaptı.
Binlerce istihdam, bu sınavlar sonucu gerçekleşti. Destek aldığımız insanlardan da bu yüzden çok eleştiri aldık.
Ama herkes elini vijdanına koyarak değerlendirme yapmalıdır. Çünkü,o dönemde yapılan kamuya sınavla girişte, pek çok,açıkça siyasi partisini belli etmeyen insan yanısıra,CTP'li UBP'li TDP' li DP ' li YKP ' li Barakadan, yani her görüşten insan,sınavları geçerek kamuya girdi.
O sınavlarda başarı gösterip kamuya giren UBP Belediye Başkanlarının,örgüt yetkililerinin, milletvekillerinin evlatlarının isimlerini yazmam etik olmaz.
Ama bu konuda konuşurken vicdanları ile çelişki içinde olmaları onları da yüceltmez.
Evet kamuya girişte uygulanan bu sınav sistemi doğru idi ve çok önemli ilk ve en doğru metottu. Ama UBP erke gelince, bunu da sahte imzalarla ve diğer rezilliklerle maf etti. Bu sınavla kamuya istihdam işi o zaman bizi çok, ama çok zora soktu. Oy aldığımız kesimlerden çok eleştiri almamıza yol açtı.
Ayrıca muhaliflerimiz, ister sağda,isterse solda, olsun tabanımıza," bak gördünüz mü yıllarca CTP' nin peşinde koştunuz, şimdi da sınav çıkarttılar, siz dışta kaldınız,bakın filan UBP'ci DP'li, TDP' li işe girdi " diye de çok ajitasyon yaptılar. Maksat CTP'ye zarar vermekti.
Bu arada, parti içinde de bu dalgalanmaya bağlı olarak bazı kadrolarımız direngenlik gösteremedi.
Bunun üzerinden parti içi siyaset yapmakta, kolaycılık olarak görüldü. İşte bu yüzden belli sayıdaki istihdamı, özellikle işçi ve geçici memur kadrolarında açık münhal ilan etmeden,ama yasal süreçlere bağlı olarak yaptık.Bu da bize zarar verdi.Giren,giremeyen davası çıktı.Girene,"ben aldım seni, girmeyene de o almadı seni", edebiyatı ile konum elde etmek yanlışı bize de bulaştı.
Ama ne isterse olsun, biz devlet imkanlarını istismar etmedik. Eğer UBP'nin 2012 de ve 2013 te yaptığı sorumsuzluğu, 2008 de aynen yapmış olsaydık, 2009 seçimlerinde seçimi yüzde otuzlarda bitirmez, çok daha fazla oy alarak iktidara yeniden gelirdik.
Ama ülkede 2009' dan ,2013'e giderken yaşadığı yıkımı bizim elimizde yaşardı.
Evet, kolaycı, genellemeciliklerden çıkıp,esas özlü temel meseleleri aşmak gerektiği artık net olarak ortaya çıktı. .Artık herkes, kolaycı çözümlerin ve imaj yaratarak,ya da ötekinin hataları üzerinden siyaset yaparak, memleketin temel sorunlarına çözüm gelemeyeceğini her halde görmüştür.
Esas olanın statükonun nasıl aşılacağına dair özlü siyaset üretmek olduğunu,herkes görmelidir.
EROĞLU DEFTERE YAZDI.
Günümüzde bu Geçici Memur tartışması ile ortaya çıkan durumda ne denmektedir? UBP gelir, CTP gelir bunlar hep bu hatayı yapar.
Ama kimse sormaz, bu ülkede CTP, 2,5 yıl 1994 -1996 yıllarında ve 2004-2009 Nisan ayına kadar geçen zamanda, şimdi de, 28 Temmuz 2013' ten başlayıp, günümüze kadar devam eden hükümet dönemi içinde iktidarda olmuştur.
Ama 1976'dan 2014'e kadar süren 38 yıllık çok partili siyasi yaşamımızda 30 yıl, bu ülkede yönetim sorumluluğunu hep UBP yüklenmiştir.
Ama bu gerçeğe karşın, ne kadar kolay bir tanımlamadır bu, UBP gider,CTP gelir, al birini çal ötekini ifadesi.
Böylece yılların oluşturduğu statükonun tüm sıkıntılarının ve hatalarının gerçek sorumlusu da bir güzel gizlenmiş ve üstelikte sorumluluk da herkese yayılmış olur.
İşin ilginç bir diğer yanı da, UBP yetkilileri ve vekillerinin de bu söylemi desteklemeleri ve kendi 30 yıllık iktidar sorumluluğunu üstlenmeyip, bu söylemin arkasına saklanmalardır.
Bunun bir nedeni ise gerçekte UBP'nin siyasi ve ideolojik formasyonunun çökmesidir.Çünkü onlar eskiden statükonun koruyucusu ve yaratıcısı olarak ısrarla,KKTC' yi sonsuza kadar yaşayacakları tezi ile hareket edip, Fedaral çözümü ret ediyorlardı. Bu arada da çözümün çözümsüzlükte olduğu tezini işliyorlardı.
Ama bu, hayatın,dünyanın ve Kıbrıs'ın gerçeğine uymayan siyaset ve buna bağlı olarak yaratılan ekonomik,siyasi ve idari yapı,bu statüko rejimi kendini tüketti. Bunun üzerine UBP, derin savrulmalar içerisine girerek, en nihayetinde altını hala doldurmadıkları bir şekilde,günümüzde hem CB, hemde hükümette oldukları dönemde, çözüme, hata Federal çözüme tepki göstermemeye ve sureten de olsa desteklediklerini söylemeye başladılar. Bu yüzden ideolojilerini ve siyasetlerini kaybettiler.Artık yarattıkları statükoyu da savunamaz oldular.
Ama yerine başka bir şey koyamadıkları içinde,bu defa siyasi varlıklarını, yine eski statüko metotları ile sürdürmeye devam etmeye çalıştılar.
İşte bu 366 krizinin ana nedeni budur. Bunun artık toplumda,hatta kendi tabanlarında dahi tepki ile karşılanması üzerine, bu kez döndüler, hatalarını ve yanlışlarını gizlemek için "CTP de yaptıydı" edebiyatının arkasına saklanmaya çalıştılar.Buna bu kez siyasette genellemeci yaklaşımın kolaycılığında yol almak isteyen çeşitli toplum kesimleri de katıldı.
Bu yüzden de hatanın tartışılması genelleştirilerek, özden uzaklaştırılmak istendi. Ayrıca kolaycı yol olan ortacılık cazibesinde de "hepsi aynidir " deyip, CTP' de hatalıdır kolaycılığında dengeli aydıncılık konumu elde etmek için genellemeci yaklaşımlar içine girmek de çok cazip oldu.
Baksanıza, bu statükocu anlayışın uygulamalarını savunmak için UBP yönetimi, kendini de inkar ederek,CB Eroğlunun koltuğunun altına girmeyi marifet saydı. Kurultay istihdamlarını meşrulaştırmak için Kurultaylarında eleştirdikleri Eroğlunun arkasına saklandılar. Bilsinler ki Kurultay döneminde olanları,bir kere kesindir . Eroğlu deftere yazdı.Onun indinde bu yalakalıklarda onları kurtaramayacaktır.