“Geciken adaletin tek sorumlusu yargı değil”
Lefkoşa Barosu Başkanı Avukat Arzu İzveren, ‘Geç gelen adalet, adalet değildir’ derken bunun tek sorumlusunun mahkemeler ve yargı olmadığına işaret etti…
“Geç gelen adalet, adalet değildir ama bu gecikmeden sadece mahkemeler, yargı sorumlu değildir... Yalnızca mahkemenin hükmünü vermesiyle değil, verilen hükmün uygulanması, icra edilmesiyle adalet gerçek anlamda sağlanmış olur... Önce dava aşamasında, tebliğde, sonra da hüküm aşamasında ve icrada sıkıntı vardır.”
“Ülkemizde yargı bağımsızlığı ciddi şekilde korunmaktadır, ülkemizde yargının bağımsızlığıyla ilgili bir tehdit görmem. Yargı, Anayasa’dan kaynaklı olarak bağımsızdır ve sistem müdahaleye kapalıdır ve bu sistemi, bağımsız yapıyı bozmamak adına korumamız gerekir”
"Yürürlükteki mevzuat çerçevesinde mahkemelerimiz önüne gelen adli vakaları adil, tarafsız bir şekilde çözüme ulaştırmaktadır. Bir suça ne kadar ağır ceza verilse, eğitim, rehabilitasyon yoksa cezalandırmadan beklenilen sonucu alamazsınız. Bu noktada eleştirilmesi gereken bir diğer husus cezaların yetersizliği değil, mevzuatta bazı eksikliklerin kendini göstermesidir”
“Hukukçu bir başbakanımız, hukukçu bir içişleri bakanımız ve hukukçu milletvekillerimiz olmasının hem avukatlar, hem de toplum açısından bir şans olduğuna inanıyorum. Bu dönemde meclisten beklentimiz, çoğu soruna çare üretmesidir. Beklentimiz büyük, beklenti yüksek olduğu için hükümetin ve milletvekillerinin işi zor, ama olumlu gelişmeler, dönüşümler olacağına inanıyorum.”
Ödül Aşık Ülker
Lefkoşa Barosu Başkanı Avukat Arzu İzveren, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda gelen eleştirilerin yersiz olduğu söyleyerek, “Ülkemizde yargı bağımsızlığı ciddi şekilde korunmaktadır, ülkemizde yargının bağımsızlığıyla ilgili bir tehdit görmem. Yargı, Anayasa’dan kaynaklı olarak bağımsızdır ve sistem müdahaleye kapalıdır” dedi.
İzveren, mahkemelerin yürürlükteki mevzuat çerçevesinde adil, tarafsız bir şekilde çözüme ulaştığını belirterek, bazı yasaların revize edilmesi gerektiğini ancak eğitim ve rehabilitasyon olmadan sadece cezalandırma ile beklenilen sonucun elde edilemeyeceğini kaydetti.
“Geç gelen adalet, adalet değildir” diyen İzveren, gecikmelerden sadece yargının sorumlu olmadığını anlatarak, adaletin yalnızca mahkemenin hükmünü vermesiyle değil, verilen hükmün uygulanması, icra edilmesiyle gerçek anlamda sağlanmış olduğunu belirtti.
Avukat Arzu İzveren şunları söyledi:
“Hukukçu bir başbakanımız, hukukçu bir içişleri bakanımız ve hukukçu milletvekillerimiz olmasının hem avukatlar, hem de toplum açısından bir şans olduğuna inanıyorum. Bu dönemde meclisten beklentimiz, çoğu soruna çare üretmesidir. Beklentimiz büyük, beklenti yüksek olduğu için hükümetin ve milletvekillerinin işi zor, ama olumlu gelişmeler, dönüşümler olacağına inanıyorum.”
Suç ve suçlu profillerindeki çeşitliliğin nedeni?
Soru: Suç ve suçlu profilindeki çeşitliliği ve artışı neye bağlıyorsunuz?
İzveren: Ülkedeki nüfusun nüfus planlaması yapılmadan değişik kültürlerden gelen insanlarla hızlı ve kontrolsüz bir şekilde artması, ekonomik sıkıntıların artış göstermesi, devlet imkanlarının nüfusa göre yetersiz oluşu ve bu imkanların adil ve eşit şekilde ülke nüfusuna dağıtılmaması, yatırımlar bağlamında turizm, ekonomik, eğitim ve sosyal içerikli yatırımlar konusunda planlamanın yetersizliği veya planlamanın olmaması, ülkedeki alt yapıların yetersizliği veya eksikliği, çalışma hayatında yeterli denetimlerin yapılmaması, ki Çalışma Bakanlığı bu konuda doğru bir adım atarak, çalışma başlattı ve yine ülkeye giriş ve çıkışlarda yeterli denetimin olmaması, bütün bu saydığımız hususlar insanların kişiliğini, psikolojisini, yaşam tarzını, kişisel ilişkilerini, sosyal yaşantılarını ve ekonomik ve iktisadi gelişimini önemli ölçüde etkilemektedir. Bu hususlardaki zafiyet ve yetersizlikler ülkede suçları arttırmakta, suç ve suçlu profillerinin çeşitliliğine neden olmaktadır ve bu eksiklikler her geçen gün adli vakalar olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Yetersiz cezalar verildiği eleştirisine katılmıyorum”
Soru: Yasaların yetersizliğini zaman zaman siz avukatlar dile getiriyorsunuz. Cezaların yetersiz olduğuna dair eleştiriler de oluyor. Sizin düşünceniz nedir, ne yapılmalı?
İzveren: Mahkemelerimiz, yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında en iyi bir şekilde görevlerini yerine getirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla yetersiz cezalar verildiği eleştirisine katılmıyorum. Yürürlükteki mevzuat çerçevesinde mahkemelerimiz önüne gelen adli vakaları adil, tarafsız bir şekilde çözüme ulaştırmaktadır. Bir suça ne kadar ağır ceza verilse, eğitim, rehabilitasyon yoksa cezalandırmadan beklenilen sonucu alamazsınız. Bu noktada eleştirilmesi gereken bir diğer husus cezaların yetersizliği değil, mevzuatta bazı eksikliklerin kendini göstermesidir. Örneğin revize edilmeye muhtaç olan yasalarımızın günümüz koşullarına göre revize edilmesi gerekmektedir. Yine mevzuatımızda eksik olan örneğin bilişim suçları yasası gibi yasaların bir an önce hayata geçirilmesi lazım. Değişen suç ve suçlu profilini kapsayacak gerekli yasalar mevcut değildir. Mahkemelerimiz yürürlükteki mevzuata göre kararlarını üretirler. Buna bağlı olarak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda gelen eleştirilerin de yersiz olduğu görüşündeyim.
“Yargının bağımsızlığıyla ilgili bir tehdit görmem”
Soru: Son dönemde, özellikle 22 Ocak sonrasında yaşanan olaylarda yargının baskı altına alınmaya çalışıldığını gördük. İlk defa bir yargıca polisten koruma talep edildi. Türkiye’de yargının karşı karşıya olduğu sıkıntıları görüyoruz. Burada da böyle bir tehdit söz konusu mudur?
İzveren: 22 Ocak sonrasında sosyal medya üzerinden tehditleri gördük. Biz bunların tamamen karşısındayız; bunlar asla kabul edilemez. Kimse kendisini kanunların üzerinde göremez ve yargı mensuplarına saldırı, onları etkileme veya müdahale etme hakkına sahip değildir. KKTC Anayasası ve yasalardan aldıkları yetkiyle yargıçlar görevlerini hiçbir organ, makam, kişinin etkisi altında kalmadan tarafsız ve bağımsız bir şekilde yerine getirme gayreti içerisindedir. Ülkemizde yargı bağımsızlığı ciddi şekilde korunmaktadır, ülkemizde yargının bağımsızlığıyla ilgili bir tehdit görmem. Yargı, Anayasa’dan kaynaklı olarak bağımsızdır ve sistem müdahaleye kapalıdır ve bu sistemi, bağımsız yapıyı bozmamak adına korumamız gerekir. Yargının bağımsızlığı şu anda Anayasa tarafından korunmaktadır. Sistemin değişmemesi gerekir. Yasama, yürütme ve yargı birbirinden bağımsız olarak çalışır.
Yargının yargıç, savcı ve avukat olmak üzere 3 bacağı vardır. Yargıç bacağı açısından 22 Ocak sonrası yaşanan olayı da dikkate alarak tehlike şu açıdan olabilir, özellikle ceza davalarına bakan yargıçların güvenliği ile ilgili emniyet güçleri daha temkinli davranmalıdır. Örneğin Ağır Ceza Mahkemesi’nde ciddi suçlar yargılanmaktadır, sanığın ve ailesinin tepkilerini kestiremezsiniz. Mahkeme binalarımızda fiziksel yapısı dolayısıyla güvenlik zafiyeti vardır. Yargıçlar baskı altına alınamaz, bağımsızdır. Sadece yargıçların görevleri esnasında tehdit edilmeleri gibi olaylarla karşılaşmamaları için emniyet güçlerinin daha dikkatli olması gerekir.
Güvenlik zafiyeti...
Soru: Güvenlik zafiyetinin nedeni nedir?
İzveren: Mahkeme binasının yapısı nedeniyle bu zafiyet kendini göstermektedir. Binanın her tarafı açıktır ve eski eser niteliğinde olduğu için ihtiyaca cevap verecek fiziki değişiklik de yapılamamaktadır. Mahkemede görevli güvenlik memurlarının görevlerini icra ederken daha özenli ve dikkatli olmaları gerekmektedir. Mahkeme binasına kamera sistemi kurulması; mahkemeye giriş ve çıkışların denetim altında tutulması gerekmektedir.
“Geç gelen adalet, adalet değildir ama bu gecikmeden sadece mahkemeler, yargı sorumlu değildir...”
Soru: Yargının önünde çok fazla dosya var ve davalar uzun sürede sonuçlanıyor. Geç gelen adalet, adalet midir?
İzveren: Geç gelen adalet, adalet değildir ama bu gecikmeden sadece mahkemeler, yargı sorumlu değildir. Doğrudur, mahkemelerimizin önündeki dosya sayısı fazla, ancak bu dosya sayısının fazlalığı kanaatimce davaların uzun sürede sonuçlanması ile doğrudan etkili değildir. Davaların uzun sürede sonuçlanması ile doğrudan etkili etken öncelikle davaların tebliği sorunudur. Keza yalnızca mahkemenin hükmünü vermesiyle değil, verilen hükmün uygulanması, icra edilmesiyle adalet gerçek anlamda sağlanmış olur. Dolayısıyla şunu söyleyebilirim, önce dava aşamasında, tebliğde, sonra da hüküm aşamasında, icrada sıkıntı vardır. Sistemde bazı düzenlemeler, değişiklikler yapılması ve sorunlara bir nebze de olsa çözüm bulunabilmesi için şu anda çalışmalar var ve devam etmektedir. Yapılması planlanan değişikliklerin yapılması ile tebliğ ve icrada bir rahatlama yaşanacağına inanmaktayım. Çözüm veya iyileştirme amaçlı atılan her adım bizim için önemlidir.
Tebliğ ve icralarda yaşanan diğer bir sıkıntı da sağlıklı adres kayıt sisteminin olmamasıdır. Tebliğde yapılacak her iyileştirme davanın erken sonuçlanmasına etkili olacaktır ancak sağlıklı adres kaydının olmaması, sonuçlanan davanın icrasının yapılmasında veya hükmün semeresinin elde edilmesinde ciddi sıkıntılar yaratmaya devam edecektir. Dolayısıyla sağlıklı adres kaydının olmayışı da adaletin erken tecelli etmesi sürecini uzatıyor. İçişleri Bakanlığı’nda bu konuda bir çalışma olduğunu biliyoruz, bunun da kısa sürede tamamlanmasını bekliyoruz. Bunun yanında yine icra aşamasındaki bir diğer sorun, icra edilen eşyaları muhafaza altında tutacak bir depo olmamasıdır. İcra edilen eşyalar düzgün muhafaza edilmediği zaman bu eşyalar açık artırmada da değerini bulamaz. Bunun yanında kanaatim icra ile mal satışı sisteminde bir takım değişiklikler yapılarak satışların internet ortamında daha uzun süre tutularak açık arttırmaya çıkarılması gerekmektedir. Yine taşınmaz icralarının gerçekleşmesi açısından açık artırma ile tapu satışlarında da gecikmeler yaşanmaktadır, Tapu Dairesi yetkililerinin verdiği bilgiye göre, orada da personel eksikliği vardır. Tüm bunların yanında kanaatimce bu süreç içerisinde yaşanan denetim zafiyetleri de süreçleri uzatmaktadır.
Bunun yanında mahkemelerimizde işleyişin çoğunluğu fiziksel güçle yapılmaya çalışılmaktadır, teknolojiden çok fazla yararlanılmıyor. E-devlet sistemine bir şekilde bütün bölümlerin adapte olması lazım. Örneğin alınan emirlerin ilgili devlet kurumuna gönderilmesi e-devlet sistemi ile olması halinde hem fiziksel güç kullanımı azaltacak, hem de zamandan tasarruf edilecektir. Biliyorsunuz bazı meselelerde zaman çok önemli, acil aldığınız bir emri ilgili yere ulaştırma sırasında gecikme olması geriye dönüşü imkansız zararlara sebep olabilmektedir.
“Herkes istediği eğitimi alır”
Soru: Avukat sayısının çok olmasıyla ilgili ne söyleyebilirsiniz, ne yapılabilir?
İzveren: Herkes istediği eğitimi alır, bunu engelleyemezsiniz. Ancak orta öğretimden itibaren rehber öğretmenlerin öğrencileri ve velilerini ülkenin ihtiyacı olan kadrolar ve eleman açısından bilinçlendirmesi gerekir. Bunun yanında kanaatimce eğitimi aldıktan sonra yeterli iş imkanı sağlanırsa veya avukatların yapması gereken işleri avukatların yapması durumunda mevcut sayı çok olmayabilir de. Örneğin, ülkemizde gerçek anlamda olmayan ancak varmış gibi görünen bir noterlik mesleği vardır. Gerçek bir noterlik sisteminde noterler avukattır, hukukçudur. Bizde ise noter adı altında çalışanlar veya görev yapanlar aslında sadece tasdik memurudur ve dolayısıyla yaptıkları işlemler ile kanaatimce görev ve yetkilerini aşmaktadırlar. Avukatın yapması gereken işleri “noter” adı altında tasdik memurları yapmaktadır. Noterlik kavramını yasal düzenleme ile doğru zemine oturtursak avukatlara iş imkanı yaratabiliriz. Bunun yanında yine emlak sektöründe de sözleşmelerin avukat tarafından yapılması yasa gereğidir, bu husus Emlakçıların Kayıt ve İşlemleri Yasası’nda düzenlenmiş olmasına rağmen bu kural da maalesef her zaman uygulanmıyor. Konuyu daha da açmak gerekirse, avukatların yapması gereken veya yapabildiği bazı işlerin başka sektörde görevli kişiler tarafından yapılması zaman zaman sıkıntılar da yaratmaktadır.
Soru: Sanık hakları ne derece yeterlidir ve gerektiği şekilde kullanılabilmekte midir?
İzveren: Bir suçla suçlanıp, yargılanan herkes masumiyet karinesi altında bazı haklara sahiptir. Çağdaş bir hukuk devletinde olması gereken, tutuklanan kişinin, ki bu kişi kendisine dava okunmadan halen zanlı konumundadır, tutuklandığı anda avukatıyla irtibata geçmesi için kendisine fırsat tanınması, ifade verirken avukatının da yanında olması gerekmektedir. Birçok meselede buna fırsat verilmediğinden dolayı şikayetler gündeme gelmektedir. Bununla birlikte gerek güvenlik zafiyetlerini önlemek, gerekse soruşturma esnasında şaibeleri ortadan kaldırmak maksadıyla Polis Genel Müdürlüğü’ne kamera sistemi kuruldu, ancak bu yeterli değildir. Zanlıların, sanıkların tutulduğu yerlerde de kamera sistemi olması ve ifade alınması sırasında da ifadesinin kayıt altında alınması gerekir.
Şartlı tahliye...
Soru: Şartlı tahliye konusunda yaşanan sıkıntılarla ilgili değerlendirmeniz nedir?
İzveren: Geçtiğimiz günlerde şartlı tahliye konusunda yaşanan sıkıntılardan dolayı Merkezi Cezaevi’nde bir takım olaylar gerçekleşti. Mahkumlar açlık grevi adı altında eylemde bulundular. İlk olarak şunu belirtmeliyim; şartlı tahliye tüzüğümüz yetersiz. Şartlı Tahliye Tüzüğü’nün yetersiz olmasından veya revize edilmesi gerektiğinden dolayı İçişleri Bakanlığı, Barolar Birliği ve İnsan Hakları Vakfı’ndan görüş talep etti. Bildiğim kadarıyla Barolar Birliği bu konuda ciddi bir çalışma yapıp görüşünü iletti. Çıkan görüşler çerçevesinde tüzüğün en doğru, en düzgün şekilde elden geçirileceğine inanıyorum ama bence sistemin değişmesi gerekir. Mevcut sistem yargının verdiği bir karara müdahale niteliği taşımaktadır. Bunun değişmesi gerekir. Sistemi değiştiremiyorsak da en iyi şekilde iyileştirilmesi lazım. Yapılan çalışmada çıkan görüş şartlı tahliye için özellikle cezaevi psikoloğunun raporu olması gerektiği yönündedir. Çünkü mahkumlarla birebir diyaloğu olan ve mahkumların gerçek anlamda düzelme gösterip göstermediğine, suçunu gerçek anlamda idrak edip etmediğine, rehabilite olup olmadığına cezaevi psikoloğu karar verebilir. Şartlı tahliye sonrasında da kişinin denetlenmesi gerekir. Yine şartlı tahliye başvurusu reddedilince ancak 6 ay sonra yeniden başvuru hakkı var ama bu süre de çok uzundur. Dolayısıyla söylemek istediğim sistem sıkıntılı, ama mevcut sistem korunacaksa bile bazı düzenlemelerin yapılması gerekir.
“Cezaevinde kötü muamele iddiasının dikkate alınması gerekir”
Soru: Cezaevi koşulları ve cezaevinde kötü muamele iddiaları konularında Lefkoşa Barosu olarak bilgi istediniz mi?
İzveren: Cezaevindeki son olaylardan sonra Barolar Birliği çatısı altında idare ile tutuklular, mahkumlar arasında bir nevi arabuluculuk rolü üstlenme isteğimizi ilettik. Bizden talep edilmesi durumunda, işbirliğine her zaman hazırız. Cezaevinde kötü muamele iddiası zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Bu çok ciddi bir iddiadır. İdarenin bunu hassasiyetle dikkate alması ve bu tip iddiaları ciddiyet ve titizlikle araştırıp, gerekli önlem ve tedbirleri alması gerekmektedir.
Yine cezaevinde fiziksel yetersizlikten dolayı da ciddi sıkıntılar vardır. Mevcut cezaevinde mahkumların veya hükümsüz tutukluların en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılamak güçleşmiştir. Bunların yanında şu anda cezaevinde kapasitesinin üzerinde mahkum veya hükümsüz tutuklu olması oradaki personel veya gardiyanlar açısından da bir çok sorun yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Şu anda yeni bir cezaevi binası yapılmaktadır, kanaatimce bu herşeyi çözmese de bir iyileşme olacaktır. Atılan adımlar vardır, bunları görmezden gelemeyiz. Hükümetler de bilinçlendi... Takip edip göreceğiz.
“Beklentimiz yüksek”
Soru: Şu anda hukukçu bir Başbakan var, hukukçu milletvekili sayısında artış var. Bu dönemde meclisten beklentiniz nedir?
İzveren: Hukukçu bir başbakanımız, hukukçu bir içişleri bakanımız ve hukukçu milletvekillerimiz olmasının hem avukatlar, hem de toplum açısından bir şans olduğuna inanıyorum. Bu dönemde meclisten beklentimiz, çoğu soruna çare üretmesidir. Beklentimiz büyük, beklenti yüksek olduğu için hükümetin ve milletvekillerinin işi zor, ama olumlu gelişmeler, dönüşümler olacağına inanıyorum.