Geçim reklamcılık, tutku müzik…
Geçim reklamcılık, tutku müzik…
Stella Aciman
O uzun yıllardan beri burada; hem çalıyor, hem söylüyor… Üstelik çok eğlendiriyor. Sahne hâkimiyeti, izleyiciyle muhabbetti çok kuvvetli. Derinlikli bir sesi var, şarkıları farklı yorumlayabiliyor ve dinleyiciyi kavrayabiliyor. Bir eğlence gecesi tanıdım O’nu ve sizlerle de tanıştırmak istedim bu genç yorumcuyu… Barış Aksoy!
Yolunuz buralara nasıl düştü?
Adanalıyım… 2004 yılında Kıbrıs’a geldim. Klasik olacak ama müziğe ilgim küçük yaşlarda başladı. Önce enstrümanlara ilgi duydum, sesim de iyiydi. Müzisyenlerin çok olduğu bir mahalde büyüdüm ben. O yüzden şanslı sayıyorum kendimi. Klarnet, keman sesine uyanırdım sabahları. Çocukluğumdan itibaren müzik eğitimi almayı çok istemiştim ama olamadı. Okullu değil alaylıyım ben yani. Bu işin mutfağından yetiştim, hep iyi müzisyenlerle çalıştım.
Enstrüman çalıyor musunuz?
Perküsyon çalıyorum.
MÜZİĞİN YANINDA BAŞKA İŞ…
Sadece müzik mi?
Gönül hep müzik olsun istiyor ama işin maddi yönü var, sorumluluklar var. Dolayısıyla başka bir iş yapmak zorunda da kalıyorum. Ama 10 yıldır her Cuma ve Cumartesi günleri en az iki mekanda müzik yapıyorum. Çalışmadığım günler sayılıdır.
Ne tür müzik yapıyorsunuz?
Türk Sanat Müziği’ni hem çok seviyorum hem de temelimde var. Bunun yanı sıra güncel pop, arabesk ve fantezi müzik de yapıyorum.
Size eşlik edecek müzisyen bulabiliyor musunuz?
Aslında müzisyen konusunda çok sıkıntı çekiyorum çünkü müzik bir ekip işi. Bir orkestranın sürekliliğini sağlamak için işlerin yoğun olması gerekiyor. Bugün 6-7 tane müzisyeni bir arada tutmak, onların ihtiyaçlarını karşılamak maddi külfet getirir. Keşke olabilse… Hayalim ve hedefim bunu gerçekleştirmek. Yıllardır bu işi yapıyorum ama hala beni tamamlayacak güzel bir orkestram yok. Bazen bir araya geliyoruz ama kimsenin kimseyi bekleme gibi bir lüksü yok. O yüzden yerine göre 2-3 müzisyenle çalışıyoruz. Genelde klavye, keman, ritim saz kullanıyoruz.
REKABET
Kimler gelir sizi dinlemeye?
Her kesimden insan geliyor. Yani işçisi de, memuru da amiri de…
Peki, son günlerde işleriniz nasıl?
Ekonomik krizin çok büyük etkisi oldu. Restoranlar arası büyük rekabet var. Bu iş yalnız müzikle yürümüyor. Garsonundan, yiyeceğine kadar gidiyor. Hepsi birbiriyle bağlantılı... Fiyat politikalarında istikrar olmadığı için, rekabet kaliteye kötü bir şekilde yansıyor. Mesela bir yer, her şey dâhil 60TL fiyat veriyor. Bu durum alışkanlığa dönüştü artık. Parası olan insan bile gazeteleri açtığında direkt fiyatlara bakıyor.
Haftada kaç gün çalışıyorsunuz?
Hafta sonları 2 gün… Cuma ve Cumartesi geceleri, iki yerde sahneye çıkıyorum… Cümbüş taverna ve Le Meyhane’de sahne alıyorum.
HEP MÜZİK
Memnun musun?
Hayallerimiz, hedeflerimiz var… Şarkı söylemekten çok memnunum, bu işin maddi boyutu olmasa da müzikten kopamam, çocukluğumdan beri benim tutkum müzik. Çocuklar ne yapar? Çıkar sokakta oynar, ben hep bir yerlerde ya müzik dinlerdim ya enstrüman çalan bir abinin yanında onu dinlerdim. Albüm aldığım zaman hangi sanatçılar söylemiş, bestesi kime ait, kemanı, klarneti kim çalmış onlara bakardım, en büyük hobimdi bu. Müzikten asla kopamam. Müziği sadece bir kazanç, bir gelir elde etme olarak bakarsanız bu farklıdır, benim müzikle olan ilişkim çok farklı. Çıkıp bir yerde şarkı söylemesem bile mutlaka her hafta sonu bir müzisyen arkadaşın evinde toplanıp müzik yaparız, müzikten konuşuruz. Benim için vazgeçilmez, en büyük hobim.
Hedefinizde neler var?
Çok büyük hedefler koymadım kendime bu işe başladığımda ama biraz önce bahsettiğim gibi bu piyasada az çok tanınıyoruz, adımız duyuldu, elimizden geldiğince o beğeninin üzerine bir şeyler katmak için uğraşıyoruz. Benim hayalim, hedefim, bulunduğum toplumun içinde “bu çocuğun sesi güzel, güzel müzik yapıyor, helal olsun, ne güzel yorumluyor” denmesidir. Sınırları aşmak gibi bir hedefim yok, bulunduğumuz toplumun içinde anılabilirsem ne mutlu bana. Bunu da başarmak kolay değil ama ben mücadele edeceğim.
REKLAMDAN SONRA MÜZİK
KKTC’ye geldiğinden beri hep müzisyenlik mi yaptın?
O zamanların en popüler sanatçılarına hem vokal yapardım hem de ritim sazlar çalardım. Türkiye’de de yapıyordum zaten. İnsanların beğenisiyle ilgili tabii bu da… Beğendiler, alkışladılar, bir adım daha öne atıldım zamanla. Ben aslında işimi yaptım, halk da bunu gördü. Sesimle gönüllere tercüman olmaktı zaten hedefim. İnsanları eğlendirmek önemli, ben de eğlendiriyorum, eğlence işin içine girince biraz farklılaşıyor, işin temelinde insanların eğlenme isteği var.
Türkiye’de kimlerle çalıştın?
Yerel sanatçılarımızla çalıştım.
Buraya gelme kararını nasıl aldın?
Ben reklam işiyle uğraşıyorum aynı zamanda, reklamcıyım. Burada tanınmış bir firma, o zamanlar benim Adana’da çalıştığım işyeriyle irtibat içindeydi. Kıbrıs’taki firma beni yönlendirdi, gel bizimle çalış dediler. Kırmadım geldim ama müzik hep işin içindeydi. O zamanlar müzik ekstraydı, hayatımızı devam ettirmek için de reklamcılık tabii ki. Buraya ilk geldiğimde de o firmada işe başladım, “hacı hacıyı bulur Mekke’de” hesabı çalıştığım yerde müzisyen biriyle karşılaştım. O zamanlar O da bu piyasada bilinen, tanınan bir müzisyendi. “Sende bu potansiyel var, Ada’ya geldin sana da ihtiyaç var” dedi. Hemen başladık çalışmaya. Sonra insanları tanıdık, çevremizi genişlettik.
FARKLI MÜZİKLER
Geldiğin dönem ile günümüz arasında farklılıklar var mı?
Burada genelde eğlence anlayışı, Cuma ve Cumartesi günleridir. Kıbrıs küçük bir ülke, her gün çalarsanız yoğunluk olmaz zaten. O yüzden sadece hafta sonları çalışıyoruz, geldiğimiz dönemde de böyleydi, bugün de böyle ancak, yılsonu baloları, özel günler, partiler olunca hafta arası da olabiliyor.
Kıbrıs’ta olmaktan memnun musunuz?
Burada evlendim, eşim buralı, bir kızım var 10 aylık. Burada olmaktan çok memnunum. Ada’yı seviyorum, yaptığım işi kaliteli yapmak istiyorum. İşimle ilgili problemler var; müzisyen sıkıntısı var çünkü yeni yetişen nesil sadece gitara meraklı, müziğe heves ediyor ama farklı enstrümanlar da var onları istemiyor, farklı müzikleri dinlemiyor, öğrenmek istemiyor. Ben onları da öğrensinler istiyorum, klarnet, keman, cümbüş de var ama onlar gitara yöneliyorlar sadece. O yüzden de yeni müzisyen bulmakta sıkıntı yaşıyoruz. Burada tek tip müzik yapılıyor, Dereboyu’nda bir bara girin, sonra yandakine girin, hepsinde de aynı müzik.