1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. Geçmişi nasıl bilirdiniz?
Aslı Murat

Aslı Murat

Geçmişi nasıl bilirdiniz?

A+A-

 

Temmuz ve Ağustos ayları, geçmişi hatırlamak, çözümsüzlüğün nedenini kavramak ve becerebilirsek yüzleşebilmek için biçilmiş kaftan niteliğindedir. Bu noktada sağlıklı adım atabilmek için neyi ne şekilde hatırlayacağımız büyük bir önem taşır. Hatta bugünlerde denizlerimizde yaşanan güç yarışını da daha net kavrayabilmek için buna ihtiyacımız vardır. Aslında çok karmaşık bir şeyden bahsetmiyorum. Toplumsal belleği yıllardır etkisi altına alan geleneksel milliyetçi tarih anlatımını mı, hakikatleri ortaya koyabileceğimiz evrensel insan haklarını gözeten tarih anlatımını mı seçeceğimize karar vermeliyiz. Hepsi bu.

Milliyetçilik; bir kabulleniş temelinde şekillenip, sorgulamadan milleti inşa etmeye yönelen bir ideolojidir. Bu yaklaşım, devlet içerisinde yer alan birçok kurum tarafından her gün yeniden üretilmektedir. Milletlerin oluşumunu ve milliyetçiliğin yarattığı düşünce sistematiğini kavrayabilmek için sözü edilen kurumların tespit edilmesi gerekmektedir. Eğitim, bu kurumların en önemlilerinden biridir. Eğitim kurumunun uygulayıcısı olan okullarda okutulmakta olan dersler aracılığıyla, toplumu oluşturan bireyler arasındaki türdeşlik duygusu pekiştirilir. Özellikle milliyetçi tarih anlatımı içerisinde yer alan “biz” ve “öteki” kurgusu, karşıtlıkların keskinleşmesine neden olmakta, çoğulcu bakış açısının gelişebilmesine imkân tanımamaktadır. Bu yaklaşımın genelde insan hakları, özelde ise eğitim hakkı ile bağdaşabilmesi mümkün değildir. Ders kitaplarında yer alan bu gibi ifadeler, savaşı ve şiddeti meşrulaştırdığından ötürü, eğitim hakkının içeriğine ilişkin gözetilmesi gereken hususları ihlâl ederler. Eğitimin diğer insan haklarının geliştirilmesi ve güçlendirilmesindeki rolü göz önünde tutulduğunda, bahsi geçen meşrulaştırma önemlidir. Çünkü geçmişin ele alınıp bugüne aktarılma yöntemi ile gelecek nesillerin yaratacağı Kıbrıs şekillendirilmektedir.

Diğer bir husus olan militarist bakış açısına göre, insanın vatanı ve milleti uğruna, “düşman ötekiyi” öldürmesi meşru, ölmeyi göze alması ise kutsaldır. Mesela lise ve ortaokullarda kullanılan Kıbrıs Tarihi kitapları içinde aktarılan ‘74 Harekâtlarında, askerlerin “kutsal bir görevi” yerine getirdiği bilinci öğrencilere aşılanmaktadır. Bunun dışında, savaşın nelere sebebiyet verdiği, o süreçte hangi hak ihlâllerinin yaşandığı gibi meselelerin üstü kapatılmaktadır. Kısacası militarist değerlerle şiddet ve ölüm doğallaştırılırken, savaşın karanlık yüzü göz ardı edilmektedir.

Tabi ki kurgulanan karşıtlık, zaman zaman millettaşlar arasında da yaratılır. “Vatan haini” tanımı bahsi geçen insanlar için kullanılır. TMT tarafından “susturulan” barış yanlısı sendikacı ve solcu Kıbrıslı Türkler hatırlanırsa, ne demek istediğim anlaşılacaktır. Okul sıraları dışında tarih kitabı okumuyorsanız, bunları bilmeniz pek mümkün değil. Çünkü bahsi geçen hususları öğrenebileceğiniz kaynaklar, eğitim müfredatına dâhil edilmiyor. Böylece bölük pörçük, yama bohçasına döndürülen geçmişi, tek boyutlu olarak ele alabiliyorsunuz. Ben bunu, birkaç parçası kaybedilen yap boza (puzzle) benzetiyorum. Hâl böyle olunca, günümüzdeki siyasi çıkmazı tespit ederken hatalar yapabiliyoruz. Çünkü hakikat bir yerlere gizleniyor, onu bulma iradesini göstermediğimiz sürece de semtimize bile uğramıyor.

Bahsettiğim hususların devlet nezdinde dikkate alınacağına inanmıyorum. Demokrasi bilincinin ve çatışma karşısında barışçı çözüm önerileri sunma becerisinin kazandırılması için, geçmişte yaşanan çatışmaların sorgulanmasına fırsat verecek bir dile ve anlatıma ihtiyaç vardır. Aksi takdirde, söz konusu özcü yaklaşımlar sebebiyle olayların yaşanmasına sebebiyet veren toplumsal - tarihsel süreçler yok sayılacak ve iki toplum içerisinde barış kültürünün gelişebilmesine imkân tanınmayacaktır. Gerek milliyetçi gerekse militarist anlatımların, insan hakları perspektifi ile uyumlu olabilmesi mümkün değildir. Ayrıca sebep – sonuç ilişkisi aktarılmadan, 15 Temmuz – 20 Temmuz – 14 Ağustos gibi tarihlerdeki militarist harekâtların açıklanabilme olanağı yoktur. Her iki toplum içindeki kötülüğü yaratanlar ve onun bugünkü temsilcilerini deşifre etmek için, geçmişi nasıl bildiğimiz önemlidir.

Konuyu eğitim hakkı üzerinden ele almam; 45 yıl önce gerçekleşen savaşları birebir yaşamamış, farklı kaynaklardan geçmişi öğrenme uğraşına girmemiş ve devletin resmi anlatımı ile yetinen şimdiki nesle çağrı yapmak isteğimden kaynaklanır. Kıbrıs’taki sorunlardan şikâyet eden, haklı gerekçeler ile burada yaşamını sürdürme istediğini kaybeden ve geleceğini ülkedeki siyasi belirsizliğe hapsetmeyip göç etmeyi düşünen gençlerin, çözüm üretebilmek için geçmişteki hakikatleri bugün yüksek sesle dile getirmelerine ihtiyaç vardır. Çünkü KKTC çıkmazının nedenleri; kötü yönetimler, Türkiye ile uyumlu olmayan siyasiler veya beceriksiz hükümetler değildir. KKTC’nin kendisi bir çıkmazdır ve O’nun ortaya çıkışına yönelik incelikli bir şekilde döşenen her bir çakıl taşını aydınlatmak önemlidir. Yazının başında da değindiğim gibi, tarih sayfalarındaki hakikatleri sahiplenmeli ve bugün kimi zihinleri zehirleyen ayrılıkçı geçmiş hayaletine karşı bütün Kıbrıs’a sahip çıkmalıyız.

Bu yazı toplam 2561 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar