1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. GEÇMİŞİN AĞIRLIĞI
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

GEÇMİŞİN AĞIRLIĞI

A+A-

Her birimiz birer anı toplayıcısıyız ya, bazen o anılar sepeti öylesine ağırlaşıyor ki yenilerini eklemekten korkar oluyoruz. Hayatının bir bölümünde münzevi bir yaşam kurmayı seçmiş insanları yönlendiren bu ağırlık olmuştur. Anıları artık taşıyamadıkları için yeni anı alımını durdurmuşlardır belki de bilinçli ya da bilinçsiz biçimde. Yeni kırılmalardan korktukları için evlerinin güvenli alanına sığınmış da olabilirler.

Bebekler ne güzel kahkaha atarlar. En temiz, en kalpten kahkahalardır bunlar. Anılar sepeti taşımadıklarındandır belki de bu. Zamanla azalır hayatın kahkahaları. Doyasıya, ağız dolusu gülmeyi özlüyorum son sıralar. Kahkaha ruhtaki bazı toksinleri atmaya yarıyor sanki. Zamanın ruhunun etkisinden olmalı son sıralar kötü çağrışımları tetikliyor hep belleğim. Bardağın boş tarafında dolanıyorum. Suçluluklar, pişmanlıklar, keşkeler içinde dolanıyorum.

Yıllar öncesinde yaşanan bir olaya dair bir şey anlattı birisi geçenlerde. Bana söylenen bir yalan örneğin ve benim bundan hiç ama hiç kuşkulanmamış olmam. O anları, konuşulanları tekrar tekrar düşünüyorum şimdi. Anılarım sandığım şeyler anılarım değilmiş meğer. Ya da ayırdına varmadığım bir kandırılma anısıymış bu. Aslında pek de önemli değil. Beni kandıran üzmemek için söylemiş bu yalanı, kendisiyle ilgili bazı kaygıları varmış vs. Kimseye zarar vermeyen masum bir yalan. Beni huzursuz eden bu gaflet uykusunun tek bu olaya ait olmama ihtimali. Yani hayatın başka dönemlerinde başka kişiler tarafından da defalarca böyle kandırılmış olmam.

Geçmişteki bu hikayeyle ilgili yorumumu değiştiriyorum şu andan itibaren. Geçmişe dair kurduğum anlatı sadece benim bazı ayrıntıları seçerek kurduğum bir anlatı değilmiş, zaman zaman kandırılarak da kurmuşum onu. Masumiyetim bir çeşit aptallık gibi algılanmış belki de.

Aslına bakılırsa ip uçlarını hızlı okuyabilen, bir yalanının işaretlerini görebilen biriyimdir ben. Bu olayda yaşadığım körlüğün bir nedeni tüm varlığımla güven duyma kararını almış olmamda. Güvenme ihtiyacım öylesine güçlüymüş ki kandırılma ihtimalimi örtmüş. Böyle diyerek kendimi bağışlıyorum. Yalanı söyleyeni de bağışlıyorum çünkü o bir yabancı artık. Birlikte zaman geçirirken tüm gerçekliğiyle tanıyıp algılayamadığım biri.

Bazı insanların hafiflik olarak gördüğü hayata dair bazı incelikler aslında bireysel ve toplumsal hikayelerimizi kuran. Bazı anılar yüzünden, kandırılmış olmaktan ötürü hayatını karartmış, yıllarını heba etmiş insanlarla dolu dünya. Kendine ve başkasına duyulan öfke önüne geleni yıkıyor yalnızca. Elbette değişim için öfkenin ateşine ihtiyacımız var ama bu ateşin bizi de kül etmesi çok mümkün.

Aralık ayı hep bir geriye doğru bakma ayı ya. Bu yazıyı tetikleyen de bu Aralık sendromu olmalı. Bu özel dönemden ötürü geçmişteki gibi uzun yaşanmışlıklara doğru bakamayacağız bu yıl. Daha çok ev içlerinde geçen, kaygılar, korkular, kayıplarla dolu bir yılın muhasebesini yapacağız. Bu bir kayıp zaman mı bilemiyorum. Eminim yararlı bir öğretisi olacaktır bu zamanın da.

Mesele ne yaşandığından çok ona verdiğimiz anlamlar aslına bakılırsa. Küçücük şeylerden büyük mutluluklar çıkarılabileceği gibi kocaman bir hayat armağanı bir kedere tercüme edilebilir. Önemli olan kandırılmamayı başarmak. Kandırılmış olduğunu bilmeden bir sevinç yaşayabilir insan ve bunu anılar sepetine güzel bir anı olarak ekleyebilir. Sonradan geriye baktığında üzülür belki ama o yalancı sevinç sepete atılmıştır yine de.

Yaşadığımız her anının gelecekte içimize bir acı olarak da yerleşebileceğinin bilinciyle hareket etmemizde yarar var. Hatalar yapacağız, yanlış kararlar vereceğiz, kandırılacağız da kaçınamayız bundan. Bunun ağırlığı bir başkasına bilinçli zarar vermekten, kötülük yapmaktan fazla değil. Vicdanımızda olmasın o ağırlık. Gerisi kolay.

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1747 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar