GEÇMİŞİN GÖLGELERİ
Uyandığımız her sabah geçmiş sabahların gölgelerini taşıyor içinde. Her şey değişse de süregelen bir kendilik hali, tekrarlanan motifler var. Yaz ayları durup düşünme, kendine dönme, sofralardaki rehavet içinde hayat üzerine konuşma zamanlarıdır kimi yoğun çalışanlar için. Pandemi dönemi bunu daha geniş bir sürece yaydı sanki. Şu sıralar hayat kısa, ölüm her an kapıda, tadını çıkaralım moduna geçilmiş durumda. İkinci Dünya Savaşı ile ilgili filmlerde bir yandan cephede trajedi yaşanır, şehirler bombalanır diğer yandan çılgın eğlenceler sürer ya, yaşama sımsıkı sarılalım, ölüme yenilmeyelim güdüsüdür belki de bunu tetikleyen. Evren bizi feci halde silkelemiş “kendine gel ey insanlık!” diye haykırmış sanki. Gemisini kurtarmaya çalışan kaptanlar denizin bittiğini gözlemliyorlar şimdilerde. Geçmişte bizi cezbeden pek çok güzellik Dorian Gray’in portresi gibi çirkinleşiyor. Zirvedekiler yere çakılıyor, alttakiler üste doğru fırlıyor. Yalancının mumunun söndüğü zamanlar bunlar ama bir mum sönerken on mum birden yakılabiliyor. Canhıraş bir mücadele içinde iktidardan başka kimliği olmayanlar.
Bunca kargaşa içinde insan sığınacağı bir kucak, dingin bir alan arıyor kendine. Bu da daha büyük acılar için bir potansiyel taşıyor çoğu zaman. Başkasından beklenen her şeyde bir tehlike var çünkü. En güvenli yer kendi içi insanın. Orada kuracağın denge, orada sağlayacağın huzur başkasından talep edeceğin anlamdan daha değerli. İçerisi ile dışarısı arasında kurulacak armoni önemli olan. Sen başkalarından ürkerken onlar da senden ürküyor aynı zamanda. Her bellek kendi kötü kayıtlarından mustarip.
Bazı insanların kalbini görürsün kolayca. Daha saydam kişiliklerdir onlar. Bazı insanların ise bir türlü aşılamayan, içlerindekini göstermeyen bir karanlığı vardır. O karanlık biraz aralansa ışıltılı bir göldür belki de ulaşılacak olan. Bazen kendileri bile farkında değildir o gölün. Bazıları aldatıcı bir ışıltı taşırlar. Hayatlarını öldürücü bir cazibe üstüne inşa etmiş insanlar vardır. Birer avcıdır onlar; tuzaklarını kurup seni oraya düşürürler.
Her birimizin birer kişisel rotası var hayatta. Bilinçli, planlı bir rota değil sözünü ettiğim. Bir harita üzerine çizilmiş hareket alanımız anlatmak istediğim. Gün içinde nereden nereye gidip gelmişiz; işten eve, akşam bir bara, sergiye, markete, arkadaş evine. Şehrin içindeki seyir çizelgemiz kastettiğim. Bu çizelgenin biraz dışına çıktığımızda sürprizlere daha açık hale getiriyoruz kendimizi. Filmlerde de vardır. Adamın rutin bir hayatı vardır; sonra bir dans kursuna gider, orada bir kadınla tanışır vs.
Yazı farklılaştıran bu belki de. Hareket rutinimiz dışında yaşanan hayat daha baskın yaz aylarında. Senin hareket rutinin içinde de çakışmalar yaşanıyor bir yandan. Evlere kapatıldığımız geçen yaz hayatlarımızda bu eksikti en çok.
Koşullar gevşetilince bu yaz geçen yazın da intikamı alınıyor sanki. Yaşamaya geç kalmış bir kalabalık telaşı bazı yerlerde yaşanan. Bunu gözlemek kalbini acıtıyor insanın.
Kendimde de gözlemliyorum bazen bu telaşı. Pandemi ile ilgisi yok, geçmişte de vardı zaten. Bir sakin ol kızım! İnsan işte, içinden taşan yaşam enerjisine set çekemiyor.
Akademi’de şu sıralar Gürel’in başlattığı bir espri var. Aşıdan sonra böyle oldum deyip duruyor. Aşıdan sonra üstüne bir utanma hali gelmiş. Bu Biontech etkisi. Astra Zeneca da snop yapıyormuş. Eğlenip duruyoruz işte. Keşke bir utanma aşısı olsa.
Kendini evrenin merkezinde görüp durumunu yükseltmekten ve zora girince de kendi paçasını kurtarmaktan başka derdi olmayan insanlarla dolu dünya. Sistem böyle bir insan tipi yaratma üzerine kodlanmış zaten. Böyleleri başkalarına sempati ve ilgi gösterirken bile birtakım hesaplar içindeler. Bunların ağına düşecek saf, güzel insanlar var diğer yanda da.
Yanlış bildiğimiz pek çok hikayeyi birbirimizle paylaşarak yaşayıp gidiyoruz işte. Bazen bir yalan öyle çok dolaşımda oluyor ki kahramanları bile onu öyle sanmaya başlayabiliyor.
2021 Temmuz’unun bir Cumartesi sabahı Gümüşlük Akademisi’nde Meşeli Göl kenarında bu yazıyı yazmakta olan ben, masaya vuran ağaç gölgeleri arasında geçmişin gölgelerini de görüyorum. Geçmiş yazların ağırlığı içime çöküyor usulca. Aşı etkisi belki de.