“Geçmişte Kıbrıs’ta karma köylerde paska kutlamaları…”
SOSYAL MEDYADAN GÜNCEL…
Dr. Loizos Loizos, karma köy Kufez’in geçmişinden hatıralarını paylaştı: “1974 öncesinde Kıbrıs’ta karma köylerde yaşamış olanlar, Kıbrıslıtürkler’le yaşamış oldukları iyi anları hatırlamak durumundadır…”
Ailesinden iki Kıbrıslırum’un bazı Kıbrıslıtürkler tarafından Kufez’den alınarak “kayıp” edildiği ve daha sonra onlardan geride kalanlar bulunan Dr. Loizos Loizos, geçmişte Kıbrıs’ta karma köylerde paska kutlamalarını nasıl hatırladığını sosyal medya sayfasında paylaştı…
Dr. Loizos Loizos, şöyle yazdı:
“1974 öncesinde Kıbrıs’ta karma köylerde yaşamış olanlar, Kıbrıslıtürkler’le yaşamış oldukları iyi anları hatırlamak durumundadır…
Benim babam, Mağusa’ya bağlı karma bir köy olan Kufez’de yaşıyordu, orada büyümüştü, bu köy Lefkonuk köyüne çok yakın karma bir köydü…
Henüz çocukluk yıllarında, Kıbrıslıtürk toplumundan çocuklarla birlikteydi ve Türkçe lisanını çok iyi öğrenmişti, Kıbrıslı deyişleriyle birlikte… Tarlalarda Kıbrıslıtürkler’le birlikte çalışıyordu ve sürüsünü de her zaman arkadaşı Mustafa Mulla’yla birlikte otlatıyordu…
Paska zamanı babam kiliseye gider ve köyün Hristiyanları’nın kutlama programlarına katılırdı, bu arada arkadaşı Mustafa da onun davarına bakardı. Aynı şekilde babam da Müslümanlar’ın Ramazan bayramı geldiğinde böyle yapardı… Aralarında her zaman dini inançlara karşılıklı saygı gösterilir ve her iki toplumdan köylüler gerek Paska, gerekse Ramazan yemeklerinin tadını çıkarırlardı.
Paska zamanı, köyün Müslüman kadınları, köylerinden Hristiyan kadınlarına evde hamurun yoğrulmasına, pilavunaların yapılmasına yani Paska hazırlıklarına yardım ederlerdi. Kıbrıslıtürkler onlara “İyi Paskalar” dilerdi…
Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum okulları kendi toplumlarının dini kutlamalarını takip ederdi… Bir keresinde Paska tatili için Kufez’e dedemi ve ninemi ziyarete gittiğimde, Kıbrıslıtürk çocuklar okula giderken benim de tatilin tadını çıkardığımı hatırlıyorum…
Geçen yıl Lefkoşa’da annemin evindeki Paska yemeğine, Kıbrıslıtürk arkadaşım Mustafa Murat ve ailesini davet ettim. Sevgili eşi İsmet, oğlu Ali, gelinleri, kızları ve torunları İsmet ve Bayram’la birlikte geldiler bu Paska yemeğine… Ailelerimiz ve torunlarımız çok güzel vakit geçirirken, mahalle papazının selamlarını da aldık. Paska Günü bu aile kutlaması bence babam için yapabileceğim en iyi anma töreniydi…
Dini kutlama günleri neşe, barışma ve insanlar arasında kardeşlik günleridir, geçmişte Paska ve Ramazan günlerinde karma köylerde böylesi bir ruh bu köylere hakim olurdu…
Her iki taraftan da insanlar arasında sevgi ve karşılıklı saygı oluşturmalıyız… Ancak böyle bir barış kültürü, karşılıklı saygı, birlikte yaşama ve işbirliğine ulaşabiliriz. Eğer uğraşırsak, bunu başarabiliriz…
Umarım böylesi anları ortak ve yeniden birleşecek olan yurdumuzda yaşayabiliriz gelecekte…”
Ulus Irkad yazdı: “Victor Hugo’nun romanı “Sefiller”i kıskandıracak bir Kıbrıs-Baf öyküsü…”
“İngiliz hükümetinin 1878 sonrası Kıbrıs’ta en fazla güvendiği polis komutanı Kel Zabit kimdi?”
Ulus IRKAD
Araştırmacı-yazar Ulus Irkad, sosyal medya sayfasında geçmişten etkileyici bir öykü paylaştı…
Ulus Irkad şöyle yazdı:
“Turgay Hilmi ve Bülent Berkay arkadaşlarımın aflarına sığınarak Baf'ta 1974 öncesinde Büyük büyük dayım Mehmet Zihni İmamzade'den dinlediğim bir gerçek hayat öyküsünü buradan siz okuyuculara aktarmak istiyorum.
1800'lü yıllar hem Kıbrıs'ta hem de Anadolu'da Osmanlı'nın bozuk ekonomik şartlarından dolayı gerek Anadolu dağları gerekse Osmanlı'dan arta kalan Kıbrıs'taki dağlar da eşkiyalarla doludur.
İngiliz Hükümeti 1878 yılında adaya geldiği zaman dağlarda eşkiyalar ve çeteciler vardı. Onları dağlarda yakalatıp veya termine edip hapishanelere tıkan önemli bir Kıbrıslıtürk komutan vardı. Dağlardaki ezilmiş otlardan veya ezilen dağ bitkilerinden, oynamış taşlardan, çamurlardan bile mana çıkarıp iz süren çok tecrübeli olağanüstü başarılı bir komutandı anlatılan ve de Kel Zabit veya Hasan Alişan olarak tanınmaktaydı. Oysa aslına bakarsanız Hasan Alişan veya Kel Zabit Kıbrıslıtürk değildi. Osmanlı'dan 1800'lü yıllarda kaçarak Kıbrıs'a gelen gene zamanında Anadolu'da çok iyi tanınan ve Osmanlı'nın kendisini devamlı aradığı bir efe veya Osmanlı tabiriyle dağlarda bulduklarını, Osmanlının sunduğu imkanlarla halkı sömürerek kazandıkları haksız serveti sömürerek elde eden zenginlerden alıp halka sunan bir efeydi. Osmanlı’ya göre eşkiya, Anadolu halkına göre ise soyduklarını halkla paylaşan bir efeydi. Hasan Alişan 1800'lü yılların sonlarında Osmanlı tarafından yakalanacağını anlayınca bir deniz kıyısında bulduğu bir balıkçı ve kayığıyla Kıbrıs'a kaçırılır ve burada İngiliz polisi olur. İlk görev yeri Baf’tır. Polis eridir ama zamanla sivrilmeye başlar çünkü Anadolu'daki eşkiya iken elde ettiği iz sürücülüğü onu İngiliz’e karşı güvenli biri yapar. Dağlarda eşkiyaların yakalanmasında İngiliz’e yardımcı olur. Bu başarılar devam edip İngiliz polis komutanlığına da yükselen Hasan Alişan veya nam-ı ismiyle Kel Zabit komutan olduktan sonra, Anadolu'da da Osmanlı idaresi sürerken Anadolu'daki tanıdıklarını ve akrabalarını ziyaret etmek ve onları görmek ister. Ne var ki planı istediği gibi olmaz ve Osmanlı Anadolu'ya vardığı anda onu hemen derdest edip İstanbul'daki hapishanelere kor. Orada idam edilme cezasıyla karşılaşır. Fakat Kel Zabit o kadar kurnazdır ki idam edilen bir Osmanlı suçlusunun kefeninin içine girer. O zamanlar adet olduğu üzere idam edilen suçlular, İstanbul Boğazı'nda denizin içine ayaklarına demir ağırlıklar bağlanarak atılırlar. Eline de bir bıçak alan Hasan Alişan veya Kel Zabit İstanbul Boğazı'na atılır ama denizin derinliklerinde elindeki bıçağı ile kefeni yırtar ve dışarıya çıkar. Sonra da yüzerek kıyıya varır. Bir yolunu bularak tekrar Kıbrıs'a gelir. Hasan Alişan artık hayatı boyunca hiç Türkiye'ye gitmez. Baflılar onun Baf'ta Baf Polis komutanı olduğu zaman hanımına madalyaları ve rütbesi ile eve girdiğinde şöyle seslendiğini söylerler veya anlatırlar: "Gel hanım göresin bu İngiliz benim gibi Kel eşkiyayı Polis Komutanı yaptı, artık bu eşkiya İngiliz Polis Komutanı Kel Zabit’tir" dediğini anlatırlar. Onun Kıbrıs'taki beyefendiliği, halkla ilişkileri, nezaketi ve iyi bir aile babası olması hep anlatılır. Bu arada 1920'li yıllarda da işlenen ve bulunmayacağı söylenen Karpaz'daki Kaleburnulu Karagözcü cinayetini de ortaya çıkaran gene Kel Zabit’ti. Ben bu bilgileri o dönemleri yaşayan Büyük büyük dayım Mehmet Zihni İmamzade'den aldım. Bunun yanında Kel Zabit öldükten sonra ailesi bir gün, 1970'li yıllarda, onun Anadolu-Türkiye'de doğduğu yerleri ve akrabalarını ziyaret etmek isterler. 1970'li yıllardır... Bülent Berkay arkadaşımın bana anlattığına göre tüm köy halkı ve yöre halkı onları davullu zurnalı ve tezahüratla karşılamışlar. Bu bilgi de bana 30 yıldan fazla bir zaman önce Salamis Bay Otel’de o zamanlar müzisyen olan torunu Bülent Berkay arkadaşımdan gelmişti. Alttaki resimler ve bilgiler için ona da Turgay Hilmi arkadaşıma da teşekkür ederim.
Baf Polis Komutanı Kel Zabit fotoğrafta şapkalı İngiliz Polis Komutanı'nın bize göre sağında fesli ve kılıçlı olarak otururken görülüyor. Diğer fotoğrafta ise gene Kel Zabit komutan polis eriyken kızlarıyla... Hep aydınlıklar içinde kalsınlar.
Bunun yanında Hasan Alişan Bey'in kızı Naciye Enveri Hanımefendi teyzemiz (Berkay ve Turgay'ın büyük teyzeleriydiler) Baf Komiseri veya kaymakamı olan Burhan Enveri Bey'in hanımıydı ve Burhan Enveri Bey, 1940'lı yıllarda görevi başında araba kazası geçirip hayata gözlerini kapamıştı. Naciye Hanımefendi teyzemiz rahmetli Burhan Bey'in çok yakın arkadaşı olan rahmetli Dedem Hamza Erdoğan’dan dolayı bizim ailemizle 1974 yılına kadar temasta olmuştu. Bu arada Naciye Hanımefendi teyzemiz Baf'ta Necdet Laki, Pırlamalar’la, 1974 şehidi Şehit Dilaver Teğmen'in komşularıydı. 1974 sonrası Lefkoşa'ya yerleşen Naciye Enveri Hanımefendi teyzemiz de orada 1974 sonrası vefat etmiştir. Babaları-dedeleri Polis Komutanı Hasan Alişan ve vefat eden tüm aile fertleri için Aydınlıklar içinde kalsınlar diyorum.”
(ULUS IRKAD – 22.4.2017)