Geleceğe köprü kurmak…
Bugün istisnasız tüm toplum kesimlerinin, ülkemizdeki kurumsal yapının ciddi anlamda değişime ihtiyaç duyduğu yönündeki ortak kanısı dikkate değer bir konudur.
İçinde bulunduğumuz yirmi birinci yüzyılda, dünya gerçekleri ile yüzleşen, “olağan dışı” şartların yarattığı sorunları adım adım sönümleyen, demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı bir düzen inşasına başlanmasının değeri tarif edilemez. Elbette bu inşa sürecinin ekleneceği temel ana yapının, Federal devlet olması gerektiği, bu ana yapıya entegre olmadan projenin tamamlanamayacağı hatta gerileyebileceği bir diğer gerçektir.
Bugüne dek hükümetlerin, Kıbrıs sorunundan dolayı ekonomik ve sosyal sorunlara eğilmediği, bundan dolayı Kıbrıslı Türkler olarak kendi kurumsal yapımızın gelişmediği iddiası, bir “halkla ilişkiler” oyunudur.
1974 yılından itibaren kurulan düzenin hangi ekonomik, siyasal ve sosyal temel üzerine oturtulduğu, bu temelin düzeltilmesi yönünde atılan adımların nasıl önlendiği hafızalardadır. Dolayısıyla sağ iktidarların, yıllar boyu, düzenin değiştirilmesi değil, temel taşlarının aynı kalması kaydıyla iyileştirilmesine yöneldikleri unutuluyor.
Temel taş derken, Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yönetecekleri bir düzenin siyasal, idari ve ekonomik bağlamından bahsediyorum.
Sağ hükümetlerin kanımca topluma verdikleri en büyük zarar, Kıbrıslı Türklerin kendi kendilerini yönetme gücünü yok etmeye çalışmış olmalarıdır.
Yönetemeyen, çalışmayan, üretmeyen bir toplum karakterini adım adım yarattılar. Hem yarattılar hem de dönüp, toplumu aşağıladılar, dalga geçtiler; dalga geçilmesine izin verdiler.
Oysa ki, tarihsel anlamda en kırılgan dönemeçlerde toplum, kendi kendini yönetme arzusunu, talebini, hakkını demokratik ve kitlesel yöntemlerle dile getirdi. Getirmeye de devam ediyor. Bu noktada yeni vatandaşlıklarla yaratılmak istenen toplumsal ayrımcılığa da, her türlü demokratik müdahale rolüne rağmen soğukkanlılıkla ve sağduyuyla yaklaşıyor.
Kamuoyu araştırmalarında da çok belirgin bir şekilde öne çıktığı üzere, toplum kesimleri, verili durumun genişleme sınırlarını çok iyi biliyor; sağ veya sol büyük bir kesim Kıbrıs sorununu işaret ediyor.
Bugün var olanı tekrar eden ya da kısmen iyileştiren değil, tamamen değiştiren projelere olan ihtiyacımız tartışılır değil. Bunun kültürel altyapısının sağlanması, toplumsal kabulünün yaratılması ve toplumsal katılıma açık olunması çok önemlidir.
Değişim, dönüşüm süreçleri zor, özveri, kararlılık ve cesaret isteyen, gözü kara süreçlerdir. Topluma rağmen değil, toplumla birlikte gerçekleştirilmesi durumunda, öne çıkacak sorunların aşılması çok daha rahat olur.
Bugün yeni bir hükümet kuruldu. Her yeni başlangıç, yeni bir umuttur aynı zamanda. Eğer adım adım kendimizi yöneteceğimiz, dünya ile barışık, çağdaş ve sosyal bir sistem kurmak istiyorsak, ki istediğimizden en küçük bir şüphe duymuyorum, mutlaka katılımcı ve etkin bir yönetim anlayışı ile geleceğe köprü kurulmalıdır.