Gelecekte çocuklarımız Mesarya’da çadırlarda mı yaşayacak?
John Bordley Rawls 1921 yılı doğumlu, Oxford ve Harward Üniversiteleri’nde profesörlük yapmış bir Amerikan Filozof. Özellikle ideal devlet yapısı ile ilgili yaptığı öneriler felsefe tarihinde dikkat çekicidir.
Rawls’un ideal toplum tasarlanırken önerdiği bir koşul vardı: Size ideal bir toplum yaratmanız için görev verilecek diyordu. Fakat yaşayacağınız bu toplumu yaratırken, hangi sosyo-ekonomik sınıfta olacağınızı bilmeyecektiniz. Yani tasarladığınız bu toplumda fakir olarak da, zengin olarak da, çalışma izni alan bir göçmen olarak da yaşayabilecektiniz. Rawls, yaratacağınız toplumda sosyal adaletin bu şekilde kurgulanması gerektiğini şart koşuyordu.
Rawls’un fikirlerini paylaştığı bu sayfaları okuduğum andan itibaren hayat görüşüm değişti. Özellikle sadece Kıbrıs Sorunu’na endekslenen sağ ve sol görüşün ne kadar yetersiz olduğunu fark ettim.
O dakikadan sonra bana göre kamusal konularda Rawls’un önerdiği bu koşulu göz önüne almadan hareket etmeyenlenler solcu olamazdı. Çünkü sol inanışın temelinde ekonomik sınıf mücadelesi vardı ve yüksek bir sosyo-ekonomik bir sınıftan, alt bir sosyo-ekonomik sınıfı etkileyecek kararları vermek, hele de bunu empati kuramadan yapmak, ancak aristokrasi olabilirdi. Hatta bunun oligarşiye kaydığı bile düşünülebilirdi.
Hayatını buna adamış pek çok abimilerimiz/ablalarımız bana kızacak ama, inanıyorum ki bu ülkede kendini solcu ilan eden pek çok insan aslında solcu değilken, kendini sağcı olarak tanımlamış pek insan aslında solcudur.
Kıbrıs Sorunu bizim sağ ve sol değerler konusunda aklımızı karıştırmış ve temel özelliklerini taşımadan, totaliter bir şekilde Kıbrıs Sorunu’na evet veya hayır diyerek kendimizi “solcu” veya “sağcı” ilan etmemize sebep olmuştur.
Bana kızılmasına ve yer yer “hadsiz” diye nitelendirilmeme sebep olacak bu genel tespitimi yaptıktan sonra şu anda hazırlıkları yapılan Lefkoşa İmar Planı’na odaklanacağım.
Fakat, bu imar planına odaklanmadan önce sizden bir şey isteyeceğim:
Ailenizden size bir miras kalmadığını düşünün. Okulu bitirdiğinizde altınıza bir Mercedes ve elinize bir dupleks ev anahtarı verilmemiş. “Oğlucuğumdan mı saklayacam yahu” diyerek aileniz her ay eksildiğiniz kadar parayı size vermiyor.
Bunun yerine yirmili yaşların ortasında bir gençsiniz. Maalesef yetimsiniz ve dahası eşiniz de yetim. Destekleyecek anne, baba, kaynana veya kaynata yok yani. Tabii, bunun sizi yenmesine izin vermediniz. Eğitiminizi zor şartlar altında tamamladınız ve hayata atıldınız.
Siz ve eşiniz asgari ücretle çalışıyorsunuz. Yani 2,279 TL üzerinden toplam cebinize 4,558 TL para geçiyor. En iyimser tahminle bunun 3,000 TL’si elektrik, su, ulaşım, mutfak giderleri, alışveriş ve bunun gibi gereksinimlere gidiyor. Yani dişinizden tırnağınızdan ancak 1500 TL artırabiliyorsunuz. Doğal olarak, ömrünüz boyunca kirada kalmamak için doğduğunuz Lefkoşa’da bir ev almak istiyorsunuz.
Şimdi gelelim işin hesap kısmına. Herhangi bir apartman dairesinin fiyatını belirleyen basit bir denklem var:
DAİRE MALİTETİ : (İNŞAAT MALİYETİ+ ARAZİ MALİYETİ+KAR PAYI) / DAİRE SAYISI
- Apartmandaki dairelerin alanı arttıkça daire maliyeti artıyor.
- O arazideki en küçük daire alanı, apartmanda kaç daire olacağına karar veriyor. Bu da arazi maliyetini kaç dairenin paylaşacağını belirliyor ve fiyatı ikinci kez artırıyor.
- Bir de doğal olarak o arazideki imar, daire maliyetinin üzerine eklenecek arazi maliyetini etkiliyor.
Neredeyse tüm modern toplumlar için yeterli olan 30-35 metrekarelik dairelerin bizim için “küçük” olduğuna karar verilmiş. 60 metrekare sınırı konulmuş. O yüzden ihtiyacınız olmasa da 60 metrekare büyüklüğünde bir daire almak zorundasınız. Bu da en az 55 Bin STG, yani yaklaşık 400,000 TL vereceğiniz anlamına geliyor. Yani sizin 1500 TL’lik tasarrufunuzla, faiz olmasa bile bu binayı 22 yılda alabileceğiniz anlamına geliyor.
Tabii, bu şu anda planlanan imar planı geçmeden önceki hesap. Şu anda nüfusun kesin olarak bilinmediği ülkede muallak bir yoğunluk oranı kuralı geçirilmeye çalışıyor. Bu da aniden dairelerin ortalama 80-100 metrekarelere çıkabilmesi demek. Yani Lefkoşa’da artık 600.000 TL’ye ev satılacak demek. Bu da yarım milyon Türk Lirası’ndan daha fazla bir miktara denk para vereceğiniz anlamına geliyor.
Doğal olarak Rawls’un bakış açısından empati kurarsak, ailesinden yardım alamayan bu çifte Lefkoşa’da doğmuş olabileceğini, ama Lefkoşa’da sadece gelirli ailelerin çocuklarının yaşayabileceğini söylememiz gerek.
Şimdi bu bilgiler ışığında kendinizi bu ülkede ev almak isteyen yetim bir çiftin yerine koyun ve kendinize bir sorun:
BU LEFKOŞA İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİNİ GEÇİRMEYE ÇALIŞAN HÜKÜMETİN BAŞINDA SOL BİR PARTİ Mİ VAR, YOKSA “SOL” BİR PARTİ Mİ VAR?