GELMEK İSTEYEN DE VAZGEÇECEK
Günü kurtarmak ve/veya bazı sermaye kesimlerini tatmin etmek için canını dişine takan hükümet hata üstüne hata yapmayı sürdürüyor.
Gerçekten anlamak mümkün değil, ama göz göre göre virüsün yayılmasına müsait bir ortam hazırlanıyor.
Sanki Covid-19’un çeşitli mutasyonlarıyla UBP-DP-YDP azınlık hükümeti bir protokol yaptı ve tıkır tıkır bütün maddeleri uygulanıyor. Corona-KKTC hükümeti protokolünün temel hedefini anlatan slogan da ‘herkes hasta olana kadar devam’ olsa gerek…
Zira tam da buna çanak tutuluyor.
Adına da ‘ekonomiyi açma’ diyorlar ya, tam bir aldatmaca. Çünkü ekonomi bu gidişle açılmaz, açılamaz. Olsa olsa kapanır. Hem de bu sefer çok fena bir şekilde!..
**
Ali Pilli’nin görevden alınması sonrasında yapılanları ve yapılması düşünülenleri alt alta yazalım.
Ne yaptı son 10 günde hükümet?
- NOTAM’ı iptal etti ev 1 Mart itibarıyla uçuş sınırlamasını kaldırdı. Henüz izinler verilmedi ama iki havayolu şirketi günde birer olan tarifeli sefer sayılarını üçe, dörde çıkarmayı planlıyorlar.
- Yeni Bakan Ünal Üstel ‘ev karantinası’na geçileceğini açıkladı. Önce hasta ve çocuklu ailelerden başlanacağını söyledi. Oysa uzmanlar ev karantinasının birçok ülkede başarısız olduğunu söylüyor. Belki insanların önemli bir kısmı kurallara uyacaktır da, herkesin uyacağını kimse garanti edemez.
- Adaya öğrenci getirtmek için devlet kamu bütçesinden 50 milyon ayırdı ve üniversiteleri tekrardan sübvansiye etti. Üstelik önceleri 17 bin 500 olarak açıklanan rakamı 3 bin artırdılar. Özellikle Afrika ülkelerinden öğrenci kaybını önlemek adına online değil, yüz yüze eğitim imkanı verileceği açıklandı.
- UKÜ’de çıkan toplu vakalar tam da Güney Afrika varyantının birçok ülkede alarma geçildiği döneme rast geldi. Eğitim Bakanı bu öğrencilerin yeni gelmediğini söyleyerek ‘yurt dışından vaka gelmedi, gelenler karantinaya alındığı için virüs ülkeye giremez’ gibi bir yorum yaptı. Kısmen doğru. Yanlış tarafı şu: Doğrudur ama toplu yaşama alışkanlığı olan bu çocuklar -haliyle- virüsü burada da kapabiliyorlar. Ve bir kişiyle başlayan bulaş inanılmaz rakamlara çıkabiliyor.
**
İşte bu ve benzeri bilimsel akla uygun olmayan ve aslında geçen yıl toplumsal deneyim de kazandığımız uygulamalar günün sonunda ekonomiyi de kapanma noktasına getiriyor.
Mesela üniversiteler açısından şimdi ne olacak?
Siz zanneder misiniz ki artan vaka sayıları en fazla öğrencinin geldiği Türkiye’den duyulmuyor, bilinmiyor?
Adaya gelmeyi planlayan öğrenciler bu koşullarda adaya gelmeyi, velileri çocuklarını göndermeyi göze alırlar mı sizce?
Bırakın öğrencileri ve velileri, akademisyenlerimiz ve okul personeli bu koşullarda yüz yüze eğitimi kabul edebilirler mi?
Birçok hocanın yurtdışındaki öğrencilerinin sorularına karşılık ‘gelmeseniz daha iyi olur’ dediklerini tahmin etmek zor değil.
Son UKÜ olayının ardından akademi çevreleri ciddi bir kaygı içindedir. DAÜ dışında sendikal örgütlenme olmadığından kimsenin sesi çıkmayacaktır belki ama özel üniversitelerde infial vardır. İnanmayan tanıdığı bir hocayla ya da çalışanla konuşsun.
Bunun böyle olacağı belli değil miydi?
Belliydi ama illa ki birilerini tatmin etme gailesi işte bir kez daha başarısızlıkla sonuçlanmaya namzet.
‘Yeni açılım’ sürecinin kuluçka döneminin de sonuna doğru yaklaşıyoruz. Yani vakalarda yavaştan başlayan artış hız kazanırsa eğer, bir de o zaman göreceğiz toplumsal paniği…
Hatada ısrarın sonu hiç de hayırlı olmayacak.