Gencer: “Seyirciyi rahatlatmak değil tersine rahatsız etmek önemlidir”
Sanatçı Gündüğdu Gencer ile pandemi döneminde yerleştiği Ambeligu/Bağlıköy’de sohbet ettik. Sohbetimize oyunun oyuncularından Yusuf ve Nuran Nidai de eşlik etti.
Murat OBENLER
Okuldaki okuduğu meslek olarak mimar, derdini anlatmaya çalıştığı sanat alanı olarak tiyatrocu(oyun yazarı-yönetmen), hayatta kalmak için tercih ettiği meslek olarak tercüman ve teknik ressam, hayattaki duruşu ve politik görüşü olarak sosyalist ve ek olarak şiirle uğraşan,aktivistlik yapan,çevreci, hayata sınıfsal mücadele üzerinden bakan bir sanatçı Gündüğdu Gencer ile buluşarak pandemi döneminde yerleştiği Ambeligu/Bağlıköy’de yazdığı ve 26 Kasım gecesi sahnelenen İki Politik Oyun kitabından Fascismus oyunu ile ilgili sohbet ettik. Sohbetimize oyunun oyuncularından Yusuf ve Nuran Nidai de eşlik etti.
“Oyun yazma ve sahneleme hep hayatımda vardı”
Röportajımıza sizlerin yaşamınızdan önemli köşe taşlarını sizden dinleyerek başlamak istiyorum.
Gündoğdu Gencer: Ben ODTÜ Mimarlık mezunuyum. Tiyatroya ilk kez ODTÜ Oyuncuları topluluğunda başladım. Sonrasında oyunlar yazmaya başladım. İlyada’nın parodisi olan Hikaye-i Cengi Trova adlı oyununu yzdım ve yönettim. Siyasal Bilgiler’de onların tiyatro grubuyla da çalıştım. Bir yandan da yazmaya devam ettim. Daha sonra Avusturyaya gittiğimde NİDA(Ulusal Dramatik Sanatlar Enstitüsü) adlı dünyaca ünlü tiyatro eğitimine katıldım. Kurstan sonra Sidney’de Türk toplumu için birçok oyun sahneye koydum. Avustralyadaki yaşamım süresince hem Türkçe hem de İngilizce oyunlar yazdım. Pir Sultan Abdal’ı,Sakıncalı Piyade’yi oynadık. En son Yusuf Nidai ile Kuvayı Milliye Destanı’nı sahneye koyduk. Bir tek İspanyolların Aztekler’i nasıl yerle bir ettiklerini anlatan Güngör Dilmen’in Aktanrılar/Montezuma adlı oyununu ingilizce olarak oynadık. Bu arada çeviriler de yaptım,ufak ufak da şiirler yazdım ama esas işimiz oyun yazmak ve sahnelemek.
“Fikret Demirağ Şiir Festivali’ne geldim ve buraları çok severek yerleşmeye karar verdim”
Kıbrıs’tan büyük kıta Avustralya’ya göçlerin olduğunu çok duydum ama orada yaşayan birisinin(üstelik daha önce Kıbrısla bir bağı da yok) dünyanın diğer ucundan bu küçük Akdeniz adasını seçmesinin nedenlerini öğrenebilir miyim. Neydi sizi bu adada yaşama kararı verdiren şey?
Gündoğdu Gencer: Avustralya’da Yusuf Nidai ile birlikte birçok ortak işlerimiz olmuştu. 3 yıl önceki Lefke Belediyesi’nin destekleriyle gerçekleşen Fikret Demirağ Şiir Festivali’ne davet alarak geldim ve buraları çok severek yerleşmeye karar verdim. Oradaki koşuşturmadan da bıkmıştm ve burada daha sessiz sakin bir yaşama kararı vererek Bağlıköy’e yerleştim. Pandemi döneminde iki oyun yazdım. Birisi sahnelediğimiz Fascismus diğeri de Kadınlar Mahkemesi oyunu idi.
“Yusuf Nidai’nin motivesi,Aziz Kaya’nın salon desteği ve oyuncuların gayretli çalışması ile oyunu çıkardık”
Bu oyunu sahneye koymaya nasıl karar verdiniz? Lefke bölgesinin de kendine özgü şartları vardır. Çalışma,oyuncu,sahneye koyma,seyirci gibi noktalarda bazı avantaj ve dezavantajları içinde barındırdığını düşünüyorum.
Gencer: Yusuf Nidai ile konuşmalarımız sırasında beni bu oyunu çıkarmamız konusunda motive etti ve Lefke Belediyesi Cittaslow Tiyatrosu olarak 6 ay önce çalışmalara başladık. Bizim oyuncularımızın hepsi alaylıdır. Amatör bir oyuncu grubu ile çalışınca ekibe girişler çıkışlar oluyor ve ekip sürekli kendini yenileyerek yola devam ediyoruz. Sağolsun Lefke Belediye Başkanı Aziz Kaya’nın bize belediyenin salonunu açması amatör oyuncularımızın sahnede çalışması,özgüven kazanması,tecrübe etmesi(biz sahne tozu yutmak deriz) adına çok değerli oldu. Daha önce sahneye çıkan birkaç arkadaşımız da ilk kez sahneye çıkan arkadaşlarımız da o heyecanı yakaladılar. İlk provalara başladığımızdan sahneye koyduğumuz zaman arasında büyük bir ilerleme sağladık.
“Oyunda gencin olaylar arası bağlantı kurmasına bir yol açmaya çalışıyoruz”
Oyunda bir bilge kişi,öğrenmeye açık bir genç,herşeyi bilen Google amca ve halk var. Oyun bir yandan faşizm tarihini olaylar ve kişilerle bizlere anlatırken bir yandan da bilge ile gencin iletişimi ve etkileşiminden doğan “doğruyu bulma”,bilinçlenme,aydınlanma sürecini seyirciye sunuyor. Hayat gibi bu oyun da bir soru sorma ve sorgulama şeklinde akıyor. Neler söyleyebiliriz bu etkileşim süreci ile ilgili?
Gencer: Oyunda olaylar arasındaki bağlantıları yeni yeni anlamaya başlayan ve öğrenme süreci devam eden bir bilge var.Genç karakteri oyunda çok önemli çünkü gençlerin bu çağda teknolojinin de imkanlarıyla kaynaklara ulaşma imkanı çok daha fazla ama o bağlantıları kurmaları ve onları bir bütün içinde kavramak, bir dünya görüşü içine yerleştirmeleri çok kolay olmuyor.
Bu faşizm tarihinden örnekler verirken bunlardan bazılarını siz de bizzat yaşadınız ve/veya tanık oldunuz mu?
Gencer: Evet bazıları yaşadığım olaylar. Aralık 1972’de Whitlam hükümeti başa geliyor. Ben Eylül 1972’de Avustralya’ya gittim.Bu benim de yaşadığım bir süreçti. Tam da Allende de Şili’de seçilmişti. Whitlam da seçilince “Ne oluyor ya dünya mı değişiyor ?” demeye kalmadı ikisini de devirdiler.
Türkiye’de 71 darbesini yaşadım.Büyük bir baskı ve şiddet vardı.Kitapları sakladık hatta yaktık ama 1980’de Kenan Evren’in başını çektiği darbe onun kat be kat şiddetlisi idi.
“Faşizm kapitalist sistemin ,sömürü düzeninin zorla,güç kullanarak insanlara dayatılmasıdır.”
Her ne kadar biz Faşizmin bir sistemin adı olduğunu bilsek de Faşizm denince hep diktatörler geliyor akla. Siz her ikisini de oyunda gösteriyorsunuz.
Gencer: Faşizm kapitalist sistemin ,sömürü düzeninin zorla,güç kullanarak insanlara dayatılmasıdır.Tabi ki faşizmin önemli uygulamalarında hep diktatörlerin adı geçiyor. Örneğin İtalya’da Mussolini,Almanya’da Hitler, İspanya’da Franko, Şili’de Pinochet gibi. Örneğin İtalyada Mussolini sosyalist iken kilisenin de desteğiyle faşizme geçiş yapıyor. (Mussolini’nin ölümü ayaklarından asılarak oluyor)
“Sömürü düzeninin zorla sürdürülmesi tüm mesele.”
Faşizm uygulamaları hep yoksulluğun kol gezdiği, halkın eğitim alamadığı,ekonomik olarak zorlanan,politik istikrarın olmadığı coğrafyalardan çıkıyor. Bu sebep sonuç ilişkisini oyunda çok iyi veriyorsunuz.
Gencer: Evet .Mesela Hitler Almanyasında insanlar “Açız.Yiyecek ekmek bulamıyoruz” derken diğer tarafta silahlanmaya büyük paralar harcanıyor. Sömürü düzeninin zorla sürdürülmesi tüm mesele. Mussolini İtalyasında “Trenler vaktinde geliyor” deniliyor ama halk açlıktan kırılıyor.
“Seyirci sahnedeki gence bakıp kendini görebildiyse aynı evrimi o da geçirebilir.”
Oyun seyircilere birçok soru sordurtan ve cevaplar aramasını isteyen bir hikaye örgüsüne sahip. Seyirci sizin için nerede duruyor?
Gencer: Evet. Oyunda bilge kişi gence sürekli “Sormaya devam et.Biz senin sadece doğru soruları sormana yardımcı olacağız ,cevapları sen bulacaksın” diyor. Bizim genel olarak genç bir seyircimiz var ve bunu sahnedeki genç ile özdeşleştirmek önemliydi. Sahnedeki gence bakıp kendini görebildiyse aynı evrimi seyirciyi de geçirebilir. Seyircinin oyundan kopmadığını gözlemledim.
Yani kısaca toplumsal tiyatro dedikleri türü yapıyorsunuz değil mi?
Gencer: Augusto Boal adlı tiyatro teorisyeni “Tiyatro devrimin provasıdır” diyor.Ben ona tam olarak katılmıyorum çünkü katarsis (seyirciyi boşaltıp rahatlatmak)diye de bir şey vardır. Rahatlatınca devrim provası olmuyor,seyirciyi rahatsız etmek önemlidir. Devrimci tiyatro dendiğinde de sonunda amacına aykırı olarak bir rahatlama oluyor .
Müzik ve tarihten görüntüler kullanma da hikayenin anlatımını bütünlüyor.
Gencer:Müzik ve görüntü seçimini ben yaptım. Bunların anlatımı bütünleyeceğini, anlamı güçlendireceğini düşündüm ve faşiszm uygulamaları yanısıra mücadele tarihinin önemli marşlarını, konuşmalarını, olaylarını oyunla paralel olarak sahneden aktarmak istedim.
Kıbrıs ve Türkiyedeki uygulamaları da oyunda görüyoruz. Bunları tiyatro ile anlatılması çok önemli. Neler var adada ve yakın coğrafyada faşizm örnekleri?
Gencer: Faşizm dendiğinde Kenan Evren öne çıkıyor tabi ki. İlk akla o geliyor. Yani oyunda Mussolini ne derse alkışlayan bir kitle var. Buna benzer bir hitap Türkiye’de de R.T.Erdoğan tarafından “Var mıydı bizden önce bütün bunlar?” gibi söylemlerle yapılıyor ve halk ne derse alkışlıyor. Halkı o kıvama getirebilmek de bir beceridir.
Yunanistandaki faşizmin Kıbrısı nasıl etkilediği oyunda veriliyor. Faşist albaylar cuntasının arkasında da süper güç Amerika var biliyorsun.
O zaman Biritish Era, Pax-Americana, ulus ötesi dev şirketler çağı derken bu faşizm sistemi sürdürecek aktörleri ve yolları hep üretiyor. Olan da halka oluyor. Bu ikilemi oyun boyunca görüyoruz.
Gencer: Doğrusu budur diye sunmak yerine seçenekleri sunarak “siz karar verin” yöntemini seçiyoruz. Yusuf Nidai: Benim oyunda en beğendiğim ve bana göre oyunu özetleyen replik şudur: “ Kendilerine değil, zulmün hep başkalarına yapıldığına inandırdılar insanları”. Ötekilere ötekileştirilenlere,”sen sus sana birşey olmaz” denilerek uygulamalarını sürdürdü faşizm. Zaten faşizmin en büyük silahı budur. Gencer: Goebbels bugün yaşasaydı bu teknolojik imkanlarla bayram ederdi. Oyunda da işçiler ekmek parası için, halkları için yürürken bir grup kesim de sürekli “Kutsalımıza saldırıyorlar” diyor.
Finaldeki “Birleşmiş Halk Asla Yenilmez”şarkısı umudu taşıyor...
Seyirci çıkışta yüreğine umut mu dolduruyor umutsuzluk mu?
Gencer: Finalde kullandığımız İnti İllimani şarkısı “El Pueblo Unido, jamas sera vencido” seyirciye umudu taşıyor. “Birleşmiş Halk Asla Yenilmez”
Oyunun turne programı nedir?
Gencer: 2 Aralık Güzelyurt olacak,sonrasında sırasıyla Girne,Mağusa,Lefkoşa. ODTÜ’de de bir oyun olasılığı var.
50 yıllık sendikacı Kamil Kartal,Lefkoşa oyununda tiyatroseverle olacak.
Lefkoşadaki son oyuna oyunun yazılmasına esin kaynağınız olan sendikacı Kamil Kartal da katılacak. Nasıl oldu bu gelişme?
Gencer: Kamil Kartal 67 yaşında ve Maden İşçileri Sendikası’nda 50 yıldır sendikacılık yapıyor. Somadaki maden kazasından sonra söylediği “Öyle mi Alay Komutanı?” sözleri sendikacılık tarihine yerleşti. Kamil Kartal özetle “korkmuyoruz” dedi. O korkuyu yenmek önemlidir. Korku ne kadar bulaşıcı ise cesaret de o derece bulaşıcıdır. Onu misafir etmekten büyük gurur duyacağız. İlerici tüm kesimleri oraya bekleriz.