“Gençleşme ümitlendiriyor”
“İrsen Bey’în seçilmemesi benim için sürpriz değildi. İrsen Bey’in böyle bir durumu yaptığı hatalardan dolayı hak ettiği akla gelirdi. Nitekim taban da bunu ortaya koymuş oldu. Adaylar arasındaki rekabet içinde ‘İrsen Bey buna müstahaktır’ diye düşünüp, a
Eski Meclis Başkanı, eski Başbakan Hakkı Atun, seçim sonuçlarını değerlendirdi ve meclisteki gençleşmenin iyiye alamet olduğunu söyledi
• “Bu gençleşme iyiye alamettir. Onlardan beklentilerim var, iddialı olarak genç yaşlarında politikaya girdiklerine göre, bütün partilerin geçmişteki beğenmedikleri yönlerini düzeltme yönünde ayak direyeceklerini ve öne çıkacaklarını ümit etmekteyim ve öyle olması da gerekir”
• “İrsen Bey’în seçilmemesi benim için sürpriz değildi. İrsen Bey’in böyle bir durumu yaptığı hatalardan dolayı hak ettiği akla gelirdi. Nitekim taban da bunu ortaya koymuş oldu. Adaylar arasındaki rekabet içinde ‘İrsen Bey buna müstahaktır’ diye düşünüp, adayların bile o yönde hareket ettiği anlaşılmaktadır”
• “Halk sürtüşme ve çekişmeden hoşlanmıyor, iş ve görev bekliyor. Dolayısıyla mutlaka bir hükümet kurulmak zorundadır ve kurulacaktır. Bu konuda artık bütün bu olanlar ve 40 yıllık deneyim ışığında hoşgörü kültürünü devreye sokmak gerektiğini düşünüyorum. Partisel yaklaşmayıp halk ve halkın beklentisi yönünde yola çıkmak lazım”
Ödül Aşık Ülker
Eski Meclis Başkanı ve eski Başbakan Hakkı Atun, seçim sonuçlarının en ilginç, hatta memnuniyet verici yönünün meclisin yenilenmiş olması olduğunu söyleyerek, meclisteki gençleşmenin iyiye alamet olduğunu belirtti.
Atun, “Onlardan beklentilerim var, iddialı olarak genç yaşlarında politikaya girdiklerine göre, bütün partilerin geçmişteki beğenmedikleri yönlerini düzeltme yönünde ayak direyeceklerini ve öne çıkacaklarını ümit etmekteyim ve öyle olması da gerekir” diye konuştu.
Seçim sonuçlarını değerlendiren Atun, UBP Genel Başkanı İrsen Küçük’ün milletvekili seçilmemesinin kendisi için sürpriz olmadığını ifade ederek, “İrsen Bey’in böyle bir durumu yaptığı hatalardan dolayı hak ettiği akla gelirdi. Nitekim taban da bunu ortaya koymuş oldu. Adaylar arasındaki rekabet içinde ‘İrsen Bey buna müstahaktır’ diye düşünüp, adayların bile o yönde hareket ettiği anlaşılmaktadır” dedi.
DP Onursal Başkanı Atun, UBP’den DP’ye geçen 8 kişinin geriye dönüşü konusunda da şunları söyledi:
“Bütün bu yaşananlardan sonra geri dönüş olmaması gerekir. En çok çekineceğiniz taraf genel kamuoyu değil midir? Eski tabirle ‘insanlardan utanma’... Bütün bu olanlardan sonra bir gün bir partide, ertesi gün başka bir partide olmak bir politikacıya yakışmaz. Dolayısıyla olmaması gerekir ama bütün bu olanlar bir hastalık ve bir alışkanlık haline gelmişse olabilir”.
“Halk sürtüşme ve çekişmeden hoşlanmıyor, iş ve görev bekliyor” diyen Atun, mevcut sorunları ancak etkili bir hükümetin göğüsleyebileceğini vurguladı. Atun, en zayıf kurumun kamu yönetimi olduğunu ve kamu yönetiminin süratle bir reforma tabi tutulması gerektiğini de kaydetti.
Seçim sonuçları...
• Soru: Eski bir başbakan, meclis başkanı ve tecrübeli bir siyasetçi olarak seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Atun: Seçimin bazı değişiklikler getireceğini, radikal bazı değişiklikler olacağını bekliyordum. Bu kadar hasardan sonra, bilhassa UBP’nin bundan ciddi yara alacağını ve zarar göreceğini de tahmin ediyordum. Ama bu kadar olacağını söyleyemezdim. Beklediğimden daha büyük bir hasar oldu.
CTP’nin bilhassa Lefkoşa Belediyesi’ni de aldıktan sonra yeniden toparlanma ve halkın desteğini alma yönünde bir ilerleme gösterdiği ayan beyan belliydi. CTP’nin de oylarını artıracağı ve hatta bu noktalara kadar çıkabileceği akla geliyordu.
DP’nin bir toparlanma içine girdiğini gözlemliyordum, Sayın Bengü Şonya’nın genel sekreterliği ciddi ve tam zamanlı yürüterek partiyi daha çalışır hale getirmesi, partinin örgütlenme yönünden biraz daha toparlanmış olması dikkat çekiyordu. UBP’den ayrılan 8 milletvekilinin DP’ye geçmesi ne kadar faydalı oldu diye sorarsanız, benden onursal başkan olarak rica ettikleri, beni davet ettikleri Atatürk Meydanı’nda gittiğim mitingde öyle bir gözlemim olmamıştı. Çok kalabalık bir miting olduğu da söylenemez ama neticede sonuçlardan anlaşıldığına göre oradaki iddialı isimler seçilmiş oldu. Bazı iddialara göre DP’nin 3 milletvekili dışındaki diğer milletvekilleri Eroğlu’nun desteğiyle seçildi. Ben şahsen o kadar olabilir mi diye şüphedeyim. Eroğlu, bilhassa Lefkoşa’da 9 milletvekilinin seçilmesinde bu kadar etkili olmuş olabilir mi? Şahsen birşey söylemem mümkün değil.
TDP’ye gelince, biraz daha fazla milletvekili çıkaracağını ümit ediyordum. 3 milletvekili zaten kendi kapasitesiydi ama neden böyle oldu bilemiyorum. “Başkanın daha etkili, daha deneyimli olması mümkün müydü” diye düşünüyorum. Nitekim galiba kendisi de bunu kabul ederek başkanlıktan çekilmeyi düşünüyor. Seçimden hemen önce “gerekirse hükümetten çekiliriz” gibi bazı çıkışlarını çok sağlıklı bulduğumu da söyleyemem. İçinde bulundukları hükümet zaten geçici bir hükümetti. Seçime 2-3 gün kala, bundan bir puan koparırım ümidiyle o beyanları yapmasını taktiksel olarak çok iyi görmedim. Onların da sonuçta etkisi olmuş olabilir.
Gençlerden beklentiler...
Dolayısıyla seçim sonuçlarının en ilginç, hatta memnuniyet verici yönü meclisin yenilenmiş olmasıdır. Birçok yeni ve iyi yetişmiş arkadaşın seçilmiş olması beni ümitlendiriyor. Bu gençleşme iyiye alamettir. Onlardan beklentilerim var, iddialı olarak genç yaşlarında politikaya girdiklerine göre, bütün partilerin geçmişteki beğenmedikleri yönlerini düzeltme yönünde ayak direyeceklerini ve öne çıkacaklarını ümit etmekteyim ve öyle olması da gerekir. Demokrasimiz son yıllarda iyi not almamakta ve politika saygınlığını yitirmektedir. Bunu meclisi tarafsız olarak yönetmeye çalışan Hasan Bozer’in ağzından bile duyduk. Zaten bunu görmemek mümkün değil. Bu bakımdan gençleşme bir ümit kaynağıdır. Milletvekillerinden ve meclisin çok daha verimli çalışması, halkın sorunlarına yönelik, devletin daha iyi gelişmesine, ekonomiden başlayarak birçok sosyal sorunun giderilmesine ön ayak olması gerekir. Meclis hükümeti daha etkili ve yapıcı bir şekilde eleştirmeli. Hükümeti denetleyen meclistir, ancak bunu yeterince kullanamıyor, kısır bir çalışma içindedir, toplanma bile bir sorun oluyor. Kanımca bu, milletvekilleri için bir yüz karasıdır. Halk sizi o göreve getirmişse ve siz haftanın bir gününü bile halkın hizmetine ayıramıyorsanız, aldığınız parayı hak etmiyorsunuz demektir. Bu kötü misalden ve süreçten sonra yarı yarıya yenilerin de katıldığı meclisten artık bunların tekrarlanmamasını bekliyoruz. Bunları sade bir vatandaş olarak söylüyorum. Halkın bunu beklemesi hakkıdır.
“Küçük’ün seçilmemesi sürpriz değil”
• Soru: Sayın İrsen Küçük’ün başkan olarak seçilmemesi sizin için sürpriz miydi? Siz de parti başkanı oldunuz, sizce Sayın Küçük kriz dönemini iyi yönetemedi mi? Az önce Sayın Şonya’nın adını telaffuz ettiniz, çok çalıştığını söylediniz ancak o da sandıktan çıkamadı. Bunların nedeni nedir?
• Atun: İrsen Bey’in seçilmemesi benim için sürpriz değildi. İrsen Bey’in böyle bir durumu yaptığı hatalardan dolayı hak ettiği akla gelirdi. Nitekim taban da bunu ortaya koymuş oldu. Seçim Yasası’ndaki tercih oylaması zaten müthiş bir rekabeti getiriyor ve adaylar muhalif partilerden daha çok kendi içinde bir devinime giriyor. Adaylar arasındaki rekabet içinde “İrsen Bey buna müstahaktır” diye düşünüp, adayların bile o yönde hareket ettiği anlaşılmaktadır. İrsen Bey parti içindeki devinimi eliyle yaratmış oldu, kurultayda çok basit bir meseleyi büyüterek mahkeme koridorlarına kadar düştü, Lefkoşa Belediyesi’nde ortaya çıkan mali krizi bir haftada çözebilecekken aylarca sürdürdü ve hükümet olma anlamını kaybetti. Hükümet etmek, sorun çözmek demektir. Siz Lefkoşa halkına bir salgın hastalığa kadar götürebilecek çirkinlikler ve sağlıksız durumlar yaşatırsanız elbette puan kaybedersiniz. Bu yetmezmiş gibi parti adeta başka sorun yokmuş gibi paylaşılma kavgasına döküldü. %50 oy alan tarafı hiçe sayarak, %50 gücü elinde tutan tarafın hak ettiği parti içi egemenlik gücünü gözardı etti ve en sonunda olabileceğin en kötüsü oldu. Taktiksel yönden aklını kullanarak, aklı selimle, soğuk kanlılıkla, gücü elinde bulunduran kişi olarak gerekirse taviz vererek, gerekirse hoşgürüyle karşılayarak yapması gereken şeyleri yapamadı. Böylece eski başkanla, yeni başkan arasındaki çatışma su yüzüne çıktı, eşlerine kadar yansıdı. Bu ne parti içinde, ne de parti dışında kamuoyu tarafından hoş karşılandı.
Şonya’nın kazanmaması...
Sayın Şonya’nın kazanmamasına gelince, sekizlerin DP’ye katılacağı gündeme geldiğinde, ben hala onursal başkanları ve ilk kurucu başkanları olarak şunu söyledim, “geçmişte yaptığımız hatalara düşmeyelim”. Ben geçmişte aday listesini saptarken bazı hatalar yaptığımı kabul ediyorum. Daha çok çalışanları öne çıkarıp, onların hakkını yemeden daha iyi bir liste çıkarabilirdim. Sekizler, partiye onlar katılana kadar hizmet edenler, aday olma hakkını elde edenler ve uygun görülenlerin önüne geçmemeliydiler. Buna en güzel örnek Bengü Şonya’dır. Özellikle diğer milletvekillerinin DP’den ayrılması ve Sayın Arabacıoğlu’nun “Tekrar aday olmayacağım” demesiyle Serdar tek başına kalmıştı. Sayın Şonya’nın partiyi tekrar canlandırma yönünde büyük çabası oldu ve ben şahsen çalışkan ve disiplinli biri olduğu için seçilmesini arzu ederdim. Ama nasıl biz partiyi kuran, başbakanlık yapan, her görevde bulunan kişiler seçilmemişsek, o da seçilememiştir. Bunu belirleyen partinin taşıma gücüdür. Su sizi kaldırırsa götürür. Ama sekizler olmasaydı Sayın Şonya’nın seçilme şansı vardı diye düşünüyorum.
*****************************************
“Eroğlu’nun daha babacan davranması gerekmez miydi?”
• Soru: Siz de UBP’nin düştüğü bu durumda Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun da rolü olduğunu söylüyorsunuz...
• Atun: Mutlaka vardır ve ona da bunu yakıştırdığımı söyleyemem. Yani UBP’de yıllar itibarıyla hem Başbakan, hem Genel Başkan olarak kırılamayacak bir rekor ortaya koyan Sayın Eroğlu için de bu söylediklerim geçerlidir. Onun da daha babacan davranması, İrsen Bey ile yüzyüze gelip konuları bu kadar büyütmeden çözmesi ve ağırlığını koyması, liderliğini kanıtlaması gerekmez miydi? “Benim çocuğumdur” dediğin partiye eliyle bu kadar zarar verebilir miydi? Nitekim bu seçim sonuçlarına da yansımış oldu. DP’de seçilen bazı kişiler için vatandaş “Eroğlu’nun gücüyle seçildi” diyor. Bu çekişme bir dereceye kadar DP’ye yaradı gibi görünüyor ama bundan sonra başka sorunları da beraberinde getirir mi, onu da hiç hesaptan çıkarmamak gerekir.
“Küçük’ün istifa etmesi gerekirdi”
• Soru: İrsen Küçük’ün başkanlıktan gideceği konuşuluyor. UBP içinde sorunlar devam ediyor. Sucuoğlu ve Atun görevden alındı. Buna tepkiler oldu. İrsen Küçük’ün başkanlıktan gidişiyle DP’ye giden 8 kişi geri döner mi? Bu DP’de nasıl bir krize neden olur? Ayrıca hükümet olasılıklarının çoğu DP ile oluşuyor. Bu durumda olası hükümet bundan nasıl etkilenir?
• Atun: İki ilçe başkanının görevden alınması konusunu ben önce iyimser açıdan değerlendirdim ve “yeni bir dönem başlamıştır, örgütlenmeyi yeniden mi yapıyorlar” diye düşündüm. Ama belli ki öyle değil ve bu, bu kadar zaiyata uğramış UBP için hayırlı da değil. Yani Sayın İrsen Küçük’ün, en azından bir futbol kulübünün direktörünün yaptığı kadarını olsun yapmasını ve o gece hem kendisinin hem partisinin aldığı bu mağlubiyetten sonra etiği de işleterek istifa etmesi gerekirdi. Hala parti içinde öc alma havası da mı var? Geçmişteki ilişkiler nedeniyle Cumhurbaşkanı’na da yakınlıkları tahmin edilen iki ilçe başkanını görevden alması, böyle bir yola gitmesi hala partiye zarar vermeye devam ediyor. Bu hoş birşey değil.
Gelişmiş demokrasilerde küçücük bir hatada, hiçbir methalder olmayan bir bakanın istifa ettiğini görürüz. Halbuki bizde bu duruma düşmüş bir parti başkanı istifa edemiyor. Parti adeta kendisinin mülküymüş gibi bir izlenim bırakıyor. Aynı şeyi Sayın Eroğlu için de söyleyebilirim. Bu parti kendisini başbakan yapmıştır, cumhurbaşkanı yapmıştır, bu partiye zarar vermek hangi kitaba sığar? Bunu toparlayıp kurtaracak birinci kişi o’ dur. Zamanında bizim dokuzlar hareketi olarak çok iyi niyetle ve bulunduğumuz statüden ve mevkiden feragat ederek, en sonunda milletvekilliğinden istifa edip erken seçime zorlamamızdan ders alınması gerekir. Ben meclis başkanlığından istifa edip meclisin kapısında protesto yürüyüşüne giren kişiyim. Halbuki son zamanlarda olanlar hiç de buna benzemiyor, tam tersidir. Bakanlık sözü veriliyor veya bakanlık alınamıyor ve sürtüşme başlıyor. Bütün bu olanlardan sonra UBP içinde tam bir dağınıklık, ipin ucu kaçmış bir durum ortaya çıktı.
“Yaşananlardan sonra geri dönüş olmaması gerekir”
• Soru: İrsen Küçük’ün başkanlıktan gidişi ile DP’ye giden 8 kişi geri döner mi?
• Atun: Bütün bu yaşananlardan sonra geri dönüş olmaması gerekir. En çok çekineceğiniz taraf genel kamuoyu değil midir? Eski tabirle “insanlardan utanma”... Bütün bu olanlardan sonra bir gün bir partide, ertesi gün başka bir partide olmak bir politikacıya yakışmaz. Dolayısıyla olmaması gerekir ama bütün bu olanlar bir hastalık ve bir alışkanlık haline gelmişse olabilir de. Önümüzde hükümet oluşumları var ancak parti içi gelişmeler gösteriyor ki işler hala sağlıklı ve olması gereken baza oturamıyor. Sayın Serdar Denktaş’ın bazı önşartları ortaya çıkıyor, o kafalarda bazı sorular yaratıyor. Diğer taraftan Sayın İrsen Küçük hala sandalyede oturup, UBP içinde karar alınmasında önayak oluyor ve kendisine yakın hissetmediği kişileri tasfiye etme yolunu deniyor ve parti de buna tahammül edebiliyor. Daha yolun başında, bu kadar hezimetten sonra hala toparlanma yok, bilakis dağınıklığa devam ediliyor ve yine liderlik kavgası başlıyor. Ben yarın UBP bir isim üzerinde mutabakat sağlayamazsa, Sayın İrsen Küçük “o halde ben devam edeyim, siz mecliste yapabildiğiniz kadar yapın” derse şaşmam. Der mi? Diyebilir. Kendisi hala o etik olgunluğu gösteremiyor.
“Hükümete çalışma fırsatı vermemiz gerekir”
• Soru: Son olarak siyasilere ve vatandaşlara ne mesaj vermek istersiniz?
• Atun: Son 3-4 yıldır halkı bırakın tatmin etmeyi, memnun etmeyen ve huzursuz eden idareden dolayı iktidar seçmen tarafından cezalandırılmıştır. Artık önümüzdeki dönemde bizim gibi entellektüel düzeyi yüksek bir toplumda, yenilenmiş bir meclisten, ben ve benim gibi sade vatandaşın beklentisi iyi ve uyumlu çalışabilecek, etkili olabilecek bir hükümetin kurulmasıdır. Burada da çok ince eleyip sık dokumamak gerekir. Ana sorunlar gündemdedir. Bunun başında siyasi sorun vardır, Rum tarafı ile hala masada büyük savaş verilmektedir. Türkiye ile iyi bir uyum içine girmek gerekir. Ne söylersek söyleyelim, mutlaka Türkiye ile uyumlu olmak ve ona bazı isteklerimizi uygun bir biçimde anlatmak gerekir. Elbette Türkiye’nin de halkımızı rahatsız edecek söylemlerden uzak durması lazım. Özellikle ekonomik yardım ve yatırımların yapılması konusunda Türkiye ile fikir birliği içinde olmak ve haklı tavsiyelere de kulak vermek gerekecektir. Türkiye’ye ters düşerek, bize yegane kol kanat geren güce ters düşerek hareket etmek bizi bir yere götürmeyecektir. En olası hükümet CTP’nin başkanlığında olacaksa, CTP’nin eskiden yaşadığı bu tip sorunları aşmış olması gerekir. Gerçekten hükümet içinden gelen bir kişi olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Halk olarak bizim de artık birbirimize daha saygılı olmamız, hakkımız olmayan birşeyi beklemememiz ve hükümete çalışma fırsatı vermemiz gerekir. Bu kadar sorunu ancak çok etkili bir hükümet göğüsleyebilir. Bilhassa kamu yönetimi süratle bir reforma tabi tutulmalıdır. En zayıf gördüğüm kurum kamu yönetimidir. Halbuki devletin ilerleyebilmesi ve kalkınabilmesi için kamu yönetiminin çok iyi çalışması gerekir.