George Floyd
Eğer ırkçı bir polisin uyguladığı şiddet sonucu katledilmeseydi onun adını hiç duymayacaktık.
Ama George Floyd’un katledilmesi ABD’de ve Dünya’da ırkçılık kalıntılarının temizlenmesi için güçlü bir kamuoyu yarattı.
İşte bu nedenle özellikle uluslararası toplumun Batı kanadı, tepkileri ‘ama’sız, öfke ve duygu yüklü, kendisiyle hesaplaşmaya odaklanmış bir dönemden geçiyor.
Siyah insanı dakikalarca nefessiz bırakarak ölümüne yol açmak, basit bir ‘polis şiddeti’ değildi.
Bu nedenle ABD ve Dünya kamuoyu bu eylemin adını koymaktan çekinmedi.
Polis şiddeti şeklinde kendini ele veren eylem, ırkçılığın güvenlik kurumları içindeki kalıntılarını yeniden haber vermekteydi.
Kimilerimiz belki de kamuoyunda yükselen ırkçılık karşıtı bu tepki yerine, ırkçılığın bir güvenlik kurumu içindeki bu pervasız varlığına karşı duyulan öfkenin sokaklara yansıyan görüntülerine saplanıp kalmıştır.
Aslında şiddet, şiddete davetiye çıkarmıştır.
Bunu engellemenin yolu ise ırkçılığın kökünü kazımaktır.
Kurumlarınızı, görevlilerinizi, anlayışınızı ve siyasalarınızı ırkçı şiddetten arındırmayıp varlığına neredeyse göz yumarsanız onun yol açacağı tepkileri kontrol edemezsiniz.
Şimdilerde ABD bunu anlıyor.
O nedenle ırkçılığa karşı verilen tepkileri bir uyarı olarak algılıyor
İşte bu nedenle hiç kimse, siyah insanda kusur aramaya yeltenmeyerek gerçeğin ortaya dökülmesini tercih etti.
Yani gerçek bütün çıplaklığıyla kabullenildi.
Cinayeti küçümseye kalkışanlar, bu eylemin ırkçılık kokan niteliğini gizlemeye çalışanlar, ırkçılığa karşı tepkisiz kalanlar ya istifa etmek zorunda kalıyor ya da bir adım geri çekiliyor.
ABD, ırkçılığa karşı yükselen bu kamuoyu tepkisi sayesinde kendi tarihini sorguluyor.
Ayni kamuoyu tepkisi, protestonun amacını aşarak sokağa taşan öfke yüklü şiddeti de dizginliyor.
Beyaz Saray’ın etrafına çekilen çelik duvarlar değil….
ABD eyalet ya da federal polisinin sokağa hakim olma çabası değil…
Trump’ın ‘devam ederseniz orduyu göreve çağırırım’ tehditleri değil…
Ama Amerikan ve Dünya kamuoyunun ırkçılığa karşı kararlı duruşu ABD’de sokağı sakinleştiriyor
Tarihsel olgular değiştirilemez ama, ona bakış açımız değişebilir.
Şimdi Amerikan ve Dünya kamuoyu ırkçı siyasalar aracılığıyla siyah insana karşı yapılan haksızlıkları sadece Amerikan tarihinin utanılacak yönleri olarak görmekle yetinmiyor.
Artık bu utanılacak tarihin günümüze uzayan kalıntılarından kurtulmanın yollarını arıyor.
Artık ırkçılığın güvenlik örgütlerinde veya siyasal kurumlarda, eğitim ya da iş hayatında, medyada ya da sosyal hayatın herhangi bir alanında yeniden boy vermesine tahammül edilmeyecek.
Irkçılığa tahammül edenlerin, demokratik-insani değerlerin tümüne karşıt bu tutuma hoşgörülü yaklaşanların işi artık daha zor!
Bu aslında yeni bir demokrasi dalgası anlamına geliyor.
George Floyd’u hiç görmedik, onunla hiç konuşmadık.
Ama bize birçok şeyi hatırlatıyor.
Bu küçük toplumun tarihinde de çok karanlık dönemler olmuştur.
Çoğu inkar edilen, içeriğinden saptırılarak sunulan, ‘ama’larla hafifletilmeye çalışılan, ya da belki de hatırlanması hiç istenmeyen tarihimizin o karanlık anları…
Bir gece uykusunda, sokakta, ders çıkışında ya da işyerinde vücuduna doğrultulan silahla ‘nefessiz bırakılan’ avukat ve gazeteciler, parti yöneticileri, sendikacılar, öğrenciler ya da dernek yöneticileri.
Yani bize en yakın coğrafyanın Floyd’ları…
George Floyd sadece ABD kurumlarındaki ırkçı kalıntıları değil, ayni zamanda Fazıl Önder’den, Kutlu Adalı’ya kadar etnik-milliyetçi ya da siyasal şiddet nedeniyle verdiğimiz tüm kayıpları hatırlatmıyor mu?
Onlar için de bizim, kendi tarihimizi sorgulamaya başladığımız gün daha fazla demokratik olacağımız gündür.