1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. George Frangos; “Birlikte yaşamaktan başka seçeneğimiz yok”
George Frangos; “Birlikte yaşamaktan başka seçeneğimiz yok”

George Frangos; “Birlikte yaşamaktan başka seçeneğimiz yok”

" Dedemin tarlasında Kıbrıslı Türk kadınlar da bizimle çalışırdı. Çocuklarını, torunlarını da yanlarında getirirlerdi, ben de onlarla oynardım. Çok Türkçe kelime de öğrendim ama çoğu kötü kelimelerdi. Söyleyince ninem kızardı."

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Kıbrıs Gazeteciler Birliği Başkanı, George Frangos otuz yıla yakın devam eden gazetecilik kariyeri yanında, önemli bir edebiyatçı. Bu alanda kendini daha çok edebiyat eleştirmeni olarak lanse etse de, aslında çok iyi de bir şair. Henüz 16 yaşındayken Ada’ya, barışa dair şiirler yazmaya başlayan sanatçıyla, gazetecilik hayatını ve eş zamanlı olarak devam eden şair kimliğini konuştuk. Elbette çeviri konusunda bizden yardımını esirgemeyen, kıymetli dostum Düriye Gökçebağ’ın da katkılarıyla.        

Sohbetimize öncelikle George Frangos’u daha yakından tanıyarak başlamak istedim. Ondan gazeteci olmaya nasıl karar verdiğini, edebiyatın hayatına nasıl sirayet ettiğini dinledim. 

“Lise yıllarım boyunca gazetecilik ve edebiyat arasında gidip geldim. On beş yaşında şiir yazmaya başladım. Böylece edebiyatın hep hayatımda olacağına karar verdim. Ama makaleler de yazmak istiyordum. AKEL’in gençlik örgütü, EDON’nun yayını olan gençlik dergisinde çalışmaya başladım. İlk başta röportajlar yapıyordum. Bunlar daha çok gençliğin karşılaştığı sorunlarla ilgiliydi. 1977 ve 1978 yıllarında ilk şiirlerim de yayınlandı. Bu şiirler daha çok iki toplumun ilişkisi ve birlikte yaşam üzerineydi. Üniversiteyi Rusya’da okudum. Temel gazetecilik eğitimi aldım ve bu alanda yüksek lisans yaptım. Doktoramı ise edebiyat üzerine yaptım fakat tezimi tamamlayamadan bıraktım.”

Gazeteciliğe Haravgi gazetesinde başlayan Frangos, kariyerini Filelefteros gazetesinde devam ettirdi.

“1990 yılında Kıbrıs’a geri döndüm ve Haravgi gazetesinde çalışmaya başladım. Tüm yeni gazeteciler gibi ilk başta muhabirlik yaptım. Daha sonra yorum ve kritikler yazmaya başladım. Süreç içerisinde de gazetenin dil ve edebiyatla ilgili bölümlerini üstlendim. Zaten yüksek lisans konum tam da buydu. Edebiyatın yazılı basındaki yeri… Yirmi yıl Filelefteros gazetesinde çalıştım. Pek çok röportajlar, haberler yaptım. Çiftçilikten, gençliğe, siyasetten savunmaya kadar pek çok konuyu gündeme getirdim. Son on yıldır da ekonomi sayfalarının editörlüğünü yapıyorum. Geçtiğimiz Aralık ayında ise Gazeteciler Birliği Başkanı olarak seçildim. Şimdi bu görevi yürütüyorum. Birlik olarak biz güneyde gazeteciler için hem dernek hem de sendikal anlamda çalışıyoruz.”

“İLK KEZ LEDRA PALAS’TAN AZİZ NESİN’İ GÖRMEK İÇİN GEÇTİM”

Meslekte yirmi altı yılını geride bırakan Frangos’a unutulmaz anılarından birini soruyorum. Biraz düşünüyor ve pek çok şey yaşadığını söylüyor, ancak tüm bunlar yanında Aziz Nesin’in Kıbrıs’a gelişini hatırlayıp, gülümsüyor.

“Aziz Nesin’in Kıbrıs’a gelişi unutamadığım olaylardan biri. 1990 yılıydı, ilk kez Ledra Palas’tan Aziz Nesin’i görmek için geçmiştim. Hem Kıbrıslı Türkler hem de Rumlar olarak çok kalabalıktık. Aramızda hem gazeteciler hem de edebiyatçılar vardı. Gerçek hayatta mizah yapan, esprili bir karakteri vardı. O günü, heyecanımı unutamam. Etkinlik aslında güneyde olacaktı ancak kuzeyden bunun için izin çıkmamıştı. ”

Gazetecilikle eş zamanlı olarak edebiyat alanında da çalışmaya devam eden Frangos’un üç tane de şiir kitabı bulunuyor. Sohbetimizi edebiyat alanındaki çalışmalarıyla sürdürüyoruz. Türkçeye çevrilen şiirleri arasında en sevdiğim Özgürlük Buluşması oluyor. 

“Edebiyattan hiç kopmadım,  şiir yazmaya devam ediyorum. Sadece Kıbrıs’la ilgili şiirler değil, genel olarak toplumsal sorunları ele aldığım şiirlerim, aşka dair yazdığım şiirlerim de var. Türkçeye çevrilen şiirlerim daha çok Kıbrıs ve barışla ilgili olan şiirler. Özgürlük Buluşması şiirimi 16 yaşımda yazdım.”

“BİRLİKTE YAŞAM BENİM İÇİN BİR FELSEFEDİR”

Buluştular/ ihanete uğramış bir tarihin gölgesi/sakat kalmış bir geçmişin örtüsü altında/ birleşti elleri birleşti yürekleri/açtılar kucaklarını ve filizlendi çiçekler/kırmızı bir gül bitiverdi topun ağzında/süngü filizlendi ve karanfil oluverdi/bir adada/bölünmüş bu vatanda/uzatarak Kıbrıslıtürk haksızlığa uğramış elini/sevgiyle sıkıverdi Kıbrıslırumun elini/güneyin insanı kardeşim!/kuzeyin insanı kardeşim!/sıkılıyor eller sevgiyle/özgürlük buluşmasında. Henüz 16 yaşında bir çocuğun böyle bir şiir yazmış olması beni daha da etkiliyor. Bu mısraların nasıl oluştuğunu merak ediyorum.

“Birlikte yaşam benim için bir felsefedir. Bu Ada’nın bana göre birlikte yaşamaktan başka seçeneği yoktur. Ortak yaşamla ilgili çok deneyimim olmadı. 1974 yılında henüz 11 yaşındaydım. Ailem Baflıdır, Yeroşibulu’dur. Kıbrıslı Türklerin de yaşadığı bir köydü ve çocukluğum, tatillerim hep orada geçerdi. Dedemin tarlasında Kıbrıslı Türk kadınlar da bizimle çalışırdı. Çocuklarını, torunlarını da yanlarında getirirlerdi, ben de onlarla oynardım. Çok Türkçe kelime de öğrendim ama çoğu kötü kelimelerdi. Söyleyince ninem kızardı. Sanırım tüm bu deneyimlerim sonucu bu şiirler ortaya çıktı. ‘Özgürlük Buluşması’ yanında ‘Boş Evler’ şiirimi de o günlerden etkilenerek yazdım. Kıbrıslı Türkler bizim köyümüzden 1974’de değil 1964’te ayrıldı ve bıraktıkları, terk ettikleri boş evlerden çok etkilenmiştim. Daha sonra ailem Limasol’a taşındı. Babam KEO fabrikasında çalışmaya başladı. Bu fabrika tam Türk mahallesinin karşısındaydı. Babam Türkçeyi farsi konuşurdu, çok Türk arkadaşı vardı. Hiç unutmam babam Türklerle Türkçe konuşur, onlar da Rumca cevap verirdi. Kıbrıslı Türkler 1974’de Limasol’dan gidince evlerine Mesarya’dan göç eden insanlar yerleşti. O zaman şehirde iki tane lise vardı. Birine aristokrat aile çocukları gider ve merkezde bir liseydi. Biz fakir çocuklar ise Türk mahallesindeki eski Türk okuluna giderdik. Tüm okulların panjurları mavi-beyaz iken, bizim okulumuzunki yeşildi. Bunu da hiç unutmuyorum. Daha sonra öğrendim ki Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı bu mahallede büyümüş. Üniversitede, Rusya’da Kıbrıslı Türk arkadaşlarım da oldu. Zeki Beşiktepeli de bunlardan biridir.”        

“YUNANCAYA ÇEVRİLEN TÜRK YAZAR SAYISI AZ, DAHA FAZLA OLABİLİRDİ”

Gazetecilik yanında edebiyattan da hiç kopmayan Frangos, Kıbrıs Edebiyatçılar Birliği’nin son altı yıldır Genel Sekreterlik görevini de yürütmekte, tam da bu noktada karşılıklı olarak yapılan edebi çevirilerle ilgili fikrini merak ediyorum.

“Haziran’da bu görevim sona erecek ve yeniden aday olmayacağım. Her iki dernekte de çalışmam zor oluyor. Elbette edebi eserlerin çevirisinin önemine çok inanıyorum. Gerek Yazarlar Birliği olarak gerekse de hükümet olarak bu konuya çok ağrılık veriyoruz. İki yıl önce devlet ortak bir öykü kitabı çıkardık. Geniş kapsamlı, çok büyük bir çalışmaydı. Bunun yanında birlik olarak genç öykücülerden oluşan üç kitap yayınladık. Ortak etkinliklerimiz de devam ediyor. Ancak Yunancaya çevrilen Türk yazar sayısı az, daha fazla olabilirdi. İki şiir antolojisi var. Bence Fikret Demirağ’ın da antolojisi yapılmalı. Ben mümkün oldukça Kıbrıs Türk şiirini de takip ediyorum. Fikret Demirağ ile de birkaç kez görüşme şerefine ulaşmıştım, bence Kıbrıslılar arasında özel bir yeri var. Çağdaş şairlerden Mehmet Kansu, Gür Genç, Jenan Selçuk’u da çok beğeniyorum. Bence bu şairlerin isimleri güneyde de duyulmalı, halkın Kıbrıslı Türklerin nasıl düşündüğünü anlaması açısından edebiyat çevirileri çok önemli. Kıbrıslı Rum toplumunun pek çoğu, yazmasa dahi edebiyatı sever, ilgilenir. Çeviriler olursa okunacağına inanıyorum. Şu ana kadar yapılan çeviriler çok ilgi gördü.”

“GAZETECİLER OLARAK PROBLEMİN DEĞİL ÇÖZÜMÜN PARÇASIYIZ”

Son olarak Kıbrıs Gazeteciler Birliği Başkanı olmasının ardından Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’yle başlayan işbirliğini de konuşuyoruz. Bu işbirliğinin kendisi için ne denli önemli olduğuna vurgu yaparak süreci anlatıyor ve bir de espri yapıyor.   

“Bizim harika bir işbirliğimiz var. Göreve geldiğim ilk günden bu yana ilk hedefim Kıbrıslı Türk gazetecilerle olan ilişkimizi geliştirmekti. Kıbrıslı Türk gazetecileri yeni yıl partimize davet ettik. Biz de sizin Girne’deki yemeğinize katıldık. Bana kuzeye geçen ilk başkan olduğumu söylediler. Bu nedenle hem çok duygulandım hem de çok utandım. Kırk yıldır bir başkan bile bunu yapmamıştı. Prensip olarak Kıbrıs konusunda devam eden bu müzakere sürecine nasıl katkı koyacağımızı görüşmeye ve sevgili dostum Sami Özuslu ile problemin parçası olmak yerine çözümün parçası olacağız dedik. Bu konuda çalışmaya devam ediyoruz. Şubat ayında, ara bölgede, Dayanışma Evi’nde gazetecilikle ilgili bir panel düzenlenmişti. Biz de başkanlar olarak, konuşmacıydık. Buna bağlı olarak Mart ayında da Viyana’ya AGIT’e (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı) giderek bir yuvarlak masa toplantısı yaptık, çok iyi bir iş çıkardık. Şimdi işbirliğimizi daha da geliştiriyoruz. Bu çerçevede geçtiğimiz hafta yine AGIT’in katılımıyla geniş tabanlı bir yuvarlak masa toplantısı yaptık. Bir uzlaşı metni imzaladık. 3 Mayıs, Basın Özgürlüğü Günü için de bir planımız var ama bunu açıklamıyorum, sürpriz olsun. Geçtiğimiz günlerde güneyde bir ağaç dikme etkinliğimiz oldu, Ekim ayında da kuzeyde benzer bir etkinlik yapacağız. Bu iş birliği çerçevesinde aklımızda çok fikir var. İki toplumlu, üyelerimizin katılabileceği, bir fotoğraf sergisi de açmayı hedefliyoruz. Konumuz Lefkoşa’da gündelik hayat olacak. İlerliyoruz ama hala yapacak çok şey var. Liderlerden çok daha iyi çalıştığımızı söyleyebilirim.”

                 

               

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2916 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 313 Sayısı

Adres Kıbrıs 313 Sayısı