1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Gerçek bir çılgınlık:  Günsel otomobilleri
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Gerçek bir çılgınlık:  Günsel otomobilleri

A+A-

Şu anda Kıbrıs sorunu “çözümsüzlük çözümdür” noktasındadır…
Çözüm, kesinlikle Türkiye’nin işine gelmemektedir…
Ersinler, Tahsinler kısacası “hayatını mandra düzenindeki refahla sağlayanlar” da bundan haliyle memnundur…
Bir yanda İngiliz – Kıbrıs pasaportları ile çocuklar ferahtır; öte yanda koltuklar rahattır.
Sıkıntı yok!

-*-*-

Bizi “eşit toplum” olarak dahi kabul etmek istemeyen ve müzakere sürecindeki en büyük yenilgisi “bunu kabul etmek zorunda kalmak olan” Rum tarafını “kahraman” seviyesine çeken bu zihniyet, toplumumuzun yok olmasını da zerre kadar umursamamaktadır.

-*-*-

Veya şunu kesinlikle söyleyebilirim; Ersinler ve Tahsinlerle aynı kafada olanlar, dillerinden düşürmedikleri izolasyonlar ve ambargoların tek sebebi, tek sorumlusu olduklarının dahi farkına varamamaktadır.
Bu gibilerin zihniyeti şudur:
“… Canım anavatan bizi yönetici koltuklarında desteklesin, Kıbrıs Türk toplumu tükense de olur çünkü hepimiz zaten Türküz. Ne mutlu da Türküm diyene… Ohhh… ”

-*-*-

Peki bu zihniyetle, bu siyasetle gerçekten “egemen eşit ve bağımsız bir KKTC”nin doğru dürüst yaşama şansı var mıdır?
Hayır yoktur.

-*-*-

Turizm?
Bu zihniyetle, en başta Türkiye ve Güney Kıbrıs olmak üzere, rakiplerimizle turizmde rekabet şansımız sıfıra çok azalır.
Çünkü en basitiyle kimse bizimle “doğrudan temas kurmaz”…
Türkiye ve Güney Kıbrıs’ın turist getirmek için harcadığı eforun derecesi 100 üzerinden 30 ise bizim aynı hedefle harcamamız gereken efor, yüzde 100 olmak zorundadır.
Haliyle turizm, “gel Türkiyeli kumar müptelası, kumar oyna, gel Bülent Ersoy sen de sahte belgelerinle gir şarkı söyle, gel sen de Seren Serengil, dangalakça saçmala”nın ötesine geçemez. Geçse bile, rakamlar tatmin edici olmaz.

-*-*-

Üniversite sektörü mü?
Akreditasyondan tutun, denkliklere kadar bin bir türlü zorluk yaşarsınız…

-*-*-

İhracatta ve ithalatta, çeşit bin türlü ekstra vergiler, ekstra taşımacılık uygulamaları ile karşılaşırsınız…

-*-*-

Sporda, uluslararası temsiliyet diye bir şansınız asla olmaz…

-*-*-

Ama bütün bunları geçtim… 
Dün fotoğraf konusu olarak bahsettiğim “Günsel” marka otomobil üretimine bakalım…

-*-*-

Günsel’i gidip görmenizi tavsiye ediyorum… 
Ülkenin yarısı, bu fabrikayı, bu yatırımı eminim gidip görmüştür…
Cuma günü öğleden sonra ben de gittim…

-*-*-

KKTC’nin şu anda içinde bulunduğu sosyal ve kültürel bataklığı düşündüğünüz zaman, bu yatırımın benzeri bulunmuyor… 
Veya şöyle söyleyeyim, ekonomik değerlendirme yapmak gibi bir hedefim yok ama tüm Dünya’ya işlenmiş taş, mermer satan muhteşem bir şirketimiz var… 
Ve tüm Dünya’ya ama özellikle Türkiye’ye silah mermisi satan bir başka şirketimiz daha var…
Diyeceksiniz ki, “e na var bunda?”…
Ve ekleyeceksiniz, “Bravo yatırımcılara, aha ambargoları delmişler…”

-*-*-

Ama öyle değil işte…
KKTC’nin yaşadığı çağın en az yarım yüzyıl ötesinde bir otomobil üretim fabrikası kurmak demek; 1974 sonrası belki de birinci veya ikinci defa Rum kesimini “mağlup etmek” demektir.
Bugüne kadar Rumları bir tek rüşvette, dolandırıcılıkta, boş zarfcılıkta, arsa peşkeşi kavgasında, sahte yakıtla insan zehirlemekte, hamasette, yalakalıkta, yağcılıkta, biatçılıkta ve itaatçılıkta geçmiştik.
-*-*-

Günsel, Rum kesiminin, hatta Türkiye’nin bile fersah fersah önünde bir yatırımdır…
Ki bu da ayrı bir sıkıntıdır.
Çünkü önümüzdeki yılın sonunda Günsel marka elektrikli otomobillerin 2 bin adedi piyasaya sürülebilecektir.
Bu da, Türkiye’yi yönetenleri “biz yapmadın sen nasıl yaparsın?” diye “kızdırabilir” bir konu olabilir… 
Hatta kesin olur inancındayım ki bu Ersinlerin ve Tahsinlerin asla derdi olmayan ayrı bir sıkıntı çeşidimizdir.

-*-*-

Günsel otomobilinin üretildiği fabrikayı gezerken aklıma ne geldi biliyor musunuz?
“İmkansız diye bir şey yoktur”…
Çünkü gerçekten inanılmaz bir yatırım…
Beklenmedik bir yatırım… 
Büyük bir yatırım… 

-*-*-

Otomobil yapımında çok önemli, milyonlarca dolarlık bir makine var…
O makine Polonya’da üretiliyor.
Günsel yöneticileri, Polonya ile temasa geçtiler, parayı ödediler, makine bir türlü gelemiyor.
Neden?
Çünkü şirket, “bu makine silah üretiminde de kullanılabilir, kullanmayacağınıza dair devlet garantisi” talep ediyor!
Peki hangi devlet?
Ersinler, Tahsinler gittiler Günsel’i gördüler, sürdüler, övdüler, alkışladılar tamam da Polonyalı şirkete “devlet” garantisi verebilirler mi?
Veremezler çünkü “devlet” yok!

-*-*-

Bir yolu bulunuyor ve makine, aynı şirketin Japonya üretiminden elde ediliyor.
Getiriliyor.
Fabrikaya kuruluyor ama yerinden 10 metre bile kımıldatılmaması için GPRS sistemi de yerleştiriliyor.
Neden mi?
Her hangi bir şekilde başka ülkeye satılmasının önlenmesi için, bu makine kımıldatıldığı anda kendi kendini iptal ediyor.
Daha basit anlatayım; siz bu makineyi alıp, silah yapımında kullansın diye başka bir ülkeye satmayasınız diye.
Bilmem anlatabildim mi?

-*-*-

Dediğim gibi, sadece turizm, üniversitelerimiz, ihracat, ithalat değil; sporda, kültürde, her türlü temasta bizim “ÇÖZÜME” ihtiyacımız var…
Mevcut sistemde, çözümsüzlükte, çözümsüzlüğe oynamak için bin bir türlü şarlatanlık ve şaklabanlık yapmakta hiçbir fayda yoktur.
Kıbrıslı Türklerin geleceği, kesinlikle çözüme bağlıdır.
Yarım asır ötesinin yatırımı Günsel’in geleceği ve benzer olası yatırımların gelecekleri, çözüme bağlıdır.

-*-*-

Erdoğanların, Mevlutların; Ersinler ve Tahsinlerle birlikte yürüttükleri “çözümsüzlük” ya da “çözüm istermiş gibi yapma” siyaseti ile iç piyasaya dönük “Maraş” açılımı gibi acayip ve sadece göstermelik tavırları, hiç kimsenin, hiçbir tarafın çıkarına değildir.

-*-*-

Dünya, mazot ve benzin motorlu araçlardan birkaç yıl içinde vazgeçecek.
Elektrikli motoruyla Günsel, önce 2 bin, sonra 20 bin yıllık üretim kapasitesiyle Dünya’da yerini almaya çalışacak.
Dünya’ya daha çok mermer, daha çok mermi yapacak fabrikalarımız kim bilir çoğalacak.
Ama bizim “hamasi – hedefsiz ve üzgünüm ama beyinsiz” siyasetimiz tüm bunların önünü kesecek!

-*-*-

Bizi “toplum” olarak bile eşit kabul etmeyen Rumlardan, “devlet olarak tanırsanız olur” diye “söz” istenecek!

-*-*-

Ve hiç utanmadan, hiç sıkılmadan bunun adına da “milliyetçilik” denecek!
Milliyetçilik, “cumhurbaşkanıymış gibi davranmak, dışişleri bakanı gibi zannetmek” olsaydı, üzgünüm ama Dünya’da bir yığın akıl hastanesinde kendini “Padişah” veya “Kral” sanan hasta bulunmaktadır…

-*-*-

Çözüm, hepimizin tek şansı ve tek geleceğidir.

-*-*-

Ve son bir not; Günsel’in üretildiği yeri görmediyseniz, lütfen gidin görün… 
Günsel, bu sahte, geri bıraktırılmış, geri kalmış, köhne, yalan, hamasi coğrafyada gerçek bir çılgınlıktır aslında… 
Bu çılgınlığı yapanların ellerini öpüyorum… 

hh-142.jpg

Bu yazı toplam 3371 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar