Gerçekler ve hayaller
1 gr., 5 gr. uyuşturucu bulunduranlar tutuklanıyor… Ya para cezası ya da kısa süreli cezaevi hapsiyle cezalanıyor. Bu gibi haberleri hep veriyoruz, hep okuyoruz. Dün de 2 gr. hint keneviri bulunduran 15 yaşındaki bir çocuk daha tutuklandı.
İyi güze
1 gr., 5 gr. uyuşturucu bulunduranlar tutuklanıyor… Ya para cezası ya da kısa süreli cezaevi hapsiyle cezalanıyor. Bu gibi haberleri hep veriyoruz, hep okuyoruz. Dün de 2 gr. hint keneviri bulunduran 15 yaşındaki bir çocuk daha tutuklandı.
İyi güzel, uyuşturucu bulundurdukları için veya kullandıkları için tutuklamalar oluyor da bu uyuşturucuları pazarlayan büyük uyuşturucu babalarının yakalandığını hiç görmüyoruz. Yok mu! böyle birileri yoksa ‘gücümüz mü yetmiyor’ onları yakalamaya…
Birileri içtiğine göre bu uyuşturucuları, birileri de bulundurduğuna göre, ülkeye giriş kapılarından girişlerde ‘zeytin’ yakaladığına göre ceplerde, valizlerde ve akla gelmedik yerlerde acaba oralara girmesi için bu uyuşturucuları verenler neredeler? Ya yurt dışında ya da yurt içinde biryerlerde… Hade diyelim ki yurt dışındakilere bir şey yapamıyoruz, elimiz kolumuz uzanmıyor… Peki ya buradakiler… Bulunduranların dışında, bulunduranlara pazarlayanlar, onlar nerede?
Bu soruları sorarken ve yazıya devam ederken odamdaki tv’den de Amy Winehouse’u izliyorum. Geçtiğimiz aylarda evinde ölü bulunan siyahi bir ses rengine sahip olan İngiliz şarkıcı… Henüz 27 yaşındaydı ve uyuşturucuyla alkolü oldukça fazla kullandığı söyleniyordu. Öldüğünde de “acaba fazla uyuşturucu mu kullanmıştı” soruları sorulmuştu ancak geçenlerde açıklanan otopsi raporunda ölüm sırasında böyle bir şey olmadığı da açıklanmıştı. Yine ölümünden kısa bir süre önce ise bir konserinde alkol ve uyuşturucudan ayakta duramadığı haberlere ve tv’lerdeki görüntülere yansımıştı.
Şundan aldım bu konuyu buraya; Evet, dünyanın her tarafında uyuşturucu konusu var. Popüler kültürde biraz sıradanlaşsa da, bazen de, yine popüler kültürden dolayı, yani Amy Winehouse örneğinde olduğu gibi konunun önemi biraz daha belirginleşiyor. Ancak şöyle bir de yorum olabiliyor bazen; “Gördünüz mü dünyanın her tarafında var. Gelişmenin, globalleşmenin önüne geçilmesi mümkün değil.” gibi garip yorumlar da olabilir. Kendi açımdan baktığımda globalleşmenin karşısında değilim ama bütün getirilerini de kabullenmek durumunda değilim. Nüfus değişimiyle bir kültürün yok olması gibi… Adi suçların artmasıyla toplumun huzurunun kaybolması gibi… Bunlar da globalleşmenin ortaya çıkardığı şeyler… İşte uyuşturucu da bunun sonucu… Globalleşme, küreselleşme diye bir kenara koyup yatmak gerekmediği gibi aksine bunlara karşı savaş vermek zorunluluğu var.
Globalleşmenin nimetlerinden saydığımız ama yararlanamadığımız durumlar da var. Örneğin spor. Her hafta adres kıbrıs dergisinde okuyorsunuz… Spor servisindeki arkadaşımız Kuzey Ertopaloğlu ‘Genç Yetenekler’ sayfasında ülkemizin genç ve başarılı sporcularıyla konuşuyor. Hemen hemen her hafta gençlerin gelecekle ilgili hayalleri arasında başarı gösterdikleri spor alanında ilerlemek ve Türkiye Milli Takımı’nda uluslar arası yarışmalara katılmak yer alıyor. Peki ama neden? Neden Türkiye Milli Takımı da kendi ülkesinin milli takımı ve bayrağı olmasın? Bildiğiniz nedenlerden dolayı KKTC’yle birlikte gelecekle ilgili hayaller kuramıyor ve bu hayallerini ülkesine taşıyamıyor gençlerimiz… Belki de olayı böyle kabullenmişler. Birleşik bir Kıbrıs’ta ‘Kıbrıs’ adına uluslar arası yarışmalara katılmanın olasılığını düşünemiyorlar, hayal dahi edemiyorlar. Eminim bu hafta Kuzey’in sayfasında yine bir gencimizin hayali aynı olacak. Yani Türkiye Milli Takımı’nda temsiliyet… Ama neyi, kimi!.. Hayallerimiz bile ‘zorunluluktan’ kaynaklanıyor.