Gerçekten iyi değiliz
'Bilinmezlikler memleketi' burası.
Ne, ne zaman, kimse bilmiyor.
Bu kötü bir durum aslında.
Zira bu bilinmezlik hali bize yaramıyor.
Psikolojimiz iyi değil.
Gerçekten iyi değiliz.
Sosyal medyadaki tartışmaların şiddetinden bile çıkarmanız mümkün bunu.
Tansiyonumuz da yüksek!..
Şekerimiz de var!..
Kalp krizleri?
Bol tarafından…
Bakın siyasetçilerimize.
Bir bir dökülüyorlar.
Adeta açık kalp ameliyatı için sıraya girmiş gibi.
Kıbrıs sorunu denen hastalık mı tüm bunların sebebi?
Bilmiyorum.
Ancak Kıbrıs sorunu da büyük bir travma değil mi ki?
Öyledir elbet.
Zaten bu bilinmezliklerin annesi olmuyor mu kendisi?
50 yıldır “acaba mı” diyerek yaşayan bir toplumun hasta olmaması mümkün mü?
Ya da var mı böyle bir memleket?
Her şeyi sahte!
Bombaları bile, asılsız!..
Her şeyi belirsiz!..
Koçanı, evi… Vergisi, şusu, busu!
Bu bilinmezler memleketinde sadece tapular mı belirsiz?
Haşa!.. Her şey! Bir plan yapmak, geleceğe yönelik bir şey tasarlamak da belirsiz, hatta imkansız!..
Zira 2 gün sonra ne olacağını kimse kestiremiyor.
Bir iş mi kuracaksınız?
Bilinmezlikler fazladır, bürokrasi vardır, adaletsizlik vardır.
İktidara yakınsanız, belki işiniz tutar büyürsünüz.
Ya da hükümet ve hükümete yön verenler, o sene sizi “teşvik” edebilir, büyüyebilirsiniz.
Diğer sene?
Batabilir, hapis yolunu da tutabilirsiniz, kim bilir?
Yukarda dediğim gibi “acaba” diyerek yaşayan bir toplumdan ne beklenir ki?
TL eridikçe, döviz tırmandıkça, ay sonunu nasıl getireceğiz diye düşündükçe, şunu, bunu nasıl ödeyeceğiz diye homurdandıkça daha da bozulacak sağlığımız!..
Daha da delireceğiz!..
Gelecek kaygısı.
Bilinmezlik. Stres. Kanser. Kalp krizi. Ve dahası yiyip bitirecek bizi.
Bu belirsizlik sürdükçe 'biz' bizi daha da kaybedeceğiz.
Yeni dönemde siyaset
Yeni dönemde siyasetçi kadar 'siyaset' de tartışılmalıdır. Ya da siyasetin icra şekli…
Bu güne kadarki deneyimler gösterdi ki siyaset kurumu tıkandı.
Yıllardır bir şeyler yanlış, bir şeyler ters gidiyor.
Milletvekilleri ile parti yöneticileri, kabine üyeleri ile partideki görevler bir birinin içine girmiş. Kim hangi görevde, kimse bilmiyor!
Yeni CTP yönetimi parti ile hükümet işlerinin bir birinden ayrılmasına özen gösterdi, bunu görebiliyoruz. Peki UBP öyle mi? Hayır…
Bildiğimiz UBP'nin ağır topları bakan koltuklarına oturdu.
Ve talepler de bilinen… Arsa, yurttaşlık, istihdam…
Seçilme kaygısı, seçim dürtüsü yaşayan siyasetçilerin icra makamlarında yer almasının sıkıntılarını hep yaşadık.
Pek tabii 4’lü hükümetin böyle bir yasal düzenleme için vakti yoktu, biliyorum.
Umarım bundan sonraki hedeflere bu da konulur. Ve umarım yasama ile yürütmeyi ayıran, seçilme kaygısı yaşamayan kabine üyelerinin görev yapabileceği bir siyaset yapısı kurulur.
Zira şu anki siyasi yapı hizmet vermeyi zorlaştırıyor.
Bakan olduğunuzu varsayın. Partinizin X örgüt başkanının, Y örgütünün bilmem nesinin telefonlarına bakmaktan iş yapamayacaksınız! Yıllar yılı alıştığımız, alıştırıldığımız siyasi gelenek bizlere bunu dikte etti.
“Ara bakanı işin hallolsun.”…
Ama bunun sonu yok ki.
Şunun-bunun ufak işlerini çözmekten memleketin büyük meselelerini çözecek vakit de kalmadı, derman da, heves de… Peki ne yapılmalı?
Dedim ya yasama ile yürütme bir birinden ayrılmalı, çok net!
Bakan olan biri seçilme-seçilmeme kaygısı yaşamamalı, işini yapmalı.
Parti yönetimi ile meclis komitelerinde görev alanlar bir birinden ayrılmalı.
Hem parti yönetiminde, hem meclis komitesinde, hem de kabinede görev yapan adamdan ne hayır beklenir ki?
Seçim ve seçilme kaygısını bir tek partinin lideri taşımalı, bu nedenle memleketin sorunlarını çözmeye yoğunlaşmalı…
İstihdamları kurallara bağlamak, atamaları düzenlemek ve tek seçim bölgesi yeterli değildir.
Siyasi yapı, devleti yönetme şekli de yenilenmeli, yeniden düzenlenmelidir.
Tadilatlar yerinde ama sistem değişikliği tartışmaya açılmalıdır.
Başka yolu yok...