1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Geride bir ben kaldım…
Geride bir ben kaldım…

Geride bir ben kaldım…

Geride bir ben kaldım…

A+A-

 

Kıbrıs’ta savaş ve çatışmalarda ölen tüm çocukların anısına

Ulaş Gökçe

Savaşlar yetişkinlerin işidir. Yetişkinler savaşır, ilk yetişkinler ölür. Ama savaşlarda çocuklar da ölür. Çok çocuk ölür. Habersiz ölürler, zamansız ölürler, suçsuz ölürler, ne için ölmeleri gerektiğini bilmeden ölürler, genelde düşmanı görmeden ölürler… Açlıktan ölürler, bombalardan ölürler… Uyurken ölürler, yataklarında ölürler, bir çukurda ölürler, bir fırında ölürler, bir sığınakta ölürler. Kıbrıs’ta ölürler, Türkiye’de ölürler, Almanya’da ölürler, Rusya’da ölürler, Fransa’da ölürler… Ölen çocuklar geride birkaç fotoğraf bırakırlar bazen. Bazen hiçbir şey bırakamadan ölürler. Bazıları ölürken geride 9 satır bırakırlar…

TEK UMUT GÖLÜN DONMASI

Annesi onu köyde doğurmak istemişti. 1930 yılında Leningrad’dan gelip Pskov’da bir köydeki arkadaşının ve hekim eşinin evinde doğurdu annesi onu. Çocukluğu Leningrad’da geçti ama her fırsatta bu köye de geliyordu annesiyle birlikte. Saviçev ailesinin 7 çocuğundan biriydi. Adı Tatyana Saviçeva’ydı. Ama bu ismi sadece kâğıt üstünde kaldı. O hayatını, kısaltma isim, Tanya ile tamamladı. Babası ve amcalarının fırını vardı eskiden. Devrimden sonra kimisi işçi, kimisi memur olmuştu. Babası 36’da ölmüştü.

Haziran 1941’de savaş başladı. 2.5 ay sonra Leningrad Alman askerlerinin öncülüğünde İtalyan, Romen, Fin ve daha pek çok ülkenin ordularınca kuşatılmıştı. Şehir ülkeden koparılmıştı, tek başınaydı. Artık tek umut, ülkeyle şehri bağlayan Ladoga gölünün donmasıydı.  Donmayan gölde gemiler gidebiliyordu ancak gemilere ihtiyaç vardı. Ladoga 41 kışında, 42 kışında ve 43 kışında donmuş ve on binlerce insanın ölüm pahasına şehre yiyecek sağlamasına imkân vermişti. Ancak bu incecik Yaşam Yolu şehrin ihtiyaçlarına cevap verecek durumda değildi.

Şehir açtı. Belki de tarihin en aç şehriydi. Michael Walzer’e göre savaşın sonuna kadar Leningrad’da aylarca bombalanan Hamburg, Dresden, Tokyo, Hiroşima ve Nagazaki’de ölenlerden daha fazla insana mezar olacaktı. Daha 41 kışında ayda 50 bin kişi açlıktan ölürken 41 Ocak ayında 100 bin kişi açlıktan ölmüştü. 872 gün sürecek kuşatmanın bitmesine yıllar vardı.

Saviçevler birlikte yaşıyorlardı. Amcalar, çocuklar bir apartmana yerleşmişlerdi. Ailedeki hiçbir erkek orduya katılmak için gerekli şartları sağlayamamıştı. Günlük ekmek, un, makarna ve et payı her gün azalmaktaydı. 41 sonunda sokaklar, mezarlık girişleri ceset dolmuştu. Cesetleri gömecek güç, vakit yoktu.

Ablasının kendi elleriyle yaptığı bir defter vardı. Bir fihrist gibi harflere ayrılmıştı defter. 41 sonunda Tanya defteri aldı, fabrikada işçi ablasının ismini taşıyan sayfaya şunu yazdı:
“1941 yılı, 28 Aralık’ta, sabah 12.00’da Jenya öldü”

Anneannesi de Jenya gibi, ev sakinlerinin tümü gibi aşırı açlık yüzünden hastaydı. Ama hastaneye kaldırılmak istemedi. Hem yaralıların yerini işgal edecekti, hem de ona hastanede zaten yardım edilemeyecekti. Tanya defterinde anneannesiyle ilgili şunu yazdı:
“1942 yılı, 25 Ocak’ta, saat 3’te anneannem öldü”

Ağabeyi Mişa (Mihail) ve ablası Nina bir gün eve gelmedi. Herkes onların öldüğünü sandı. Hâlbuki sadece yaralanmışlar ve şehirden dışarıya, ülkeye gönderilmişlerdi. Herkes onların yasını tuttu ama Tanya defterine bir şey yazmadı. Tanya’nın Lyoka diye çağırdığı ağabeyi Leonid fabrikada çalışıyordu. Her şey cephe içindi. Günde 18 saat, iki vardiya ve aç karnına çalışıyordu. Sokaklar, caddeler, mezarlıklar ceset doluydu. Bahar gelmek üzereydi. Tanya defterine açlığın bir sonraki kurbanı hakkında yeni bir not düştü
“1942 yılı, 17 Mart’ta, sabah 5’te Lyoka öldü”

Artık bahar gelmişti. Toprakta çimler yeşermeye başlamıştı. İnsanlar cimlerden çorba pişiriyor, ağaç kabuklarından çay demliyorlardı, kediler ve köpekler yeniyor, bazı insanların aile fertlerini yedikleri için tutuklandıkları bildiriliyordu. Bir kişi daha açlığa kurban gitmişti. Tanya günlüğe çevirdiği defterine bir not daha düştü:
“1942 yılı, 13 Nisan’da, gece 2’de Vasya Amca öldü”

Sovyet orduları Harkov’u geri almak için uğraşıyorken Leningrad’a 800 kilo ağırlığındaki yeni bombalar düşüyordu. Mayıs gelmişti, her şeye rağmen okullar açılmış, hayatta kalan 63 bin çocuk ders başı yapmıştı. Bu çocuklardan sadece 2500’ü açlıktan ve vitamin eksikliğinden dolayı hasta, ölmek üzere değildi. Tanya günlüğüne bir not daha düştü.
“1942 yılı, 10 Mayıs’ta, saat 4’te Lyoşa Amca öldü”

Artık Sovyetler Birliği’nin Avrupa kıtasındaki neredeyse tüm toprakları işgal altındaydı, Almanlar Stalingrad’a bir ay sonra saldıracaktı, Moskova ölümüne kendini savunuyordu. Tanya artık neredeyse yalnızdı. Yeni bir not daha düştü defterine:
“1942 yılı, 13 Mayıs’ta, sabah 7.30’da annem öldü”

Tanya’nın akrabaları, 650 binin açlıktan öldüğü Leningrad kurbanlarından sadece 500 bininin yattığı Piskaryov Mezarlığı’na gömüldü.

Ve şimdi artık tamamen yalnızdı. Ölen bir şehir, ateş altında bir şehir, ölülerini gömemeyen, açlıktan farelerin, insanların yendiği bir şehirde 12 yaşında bir kızdı. Tanya bu kez üç ayrı sayfaya son kez üç satır daha yazdı:
“Saviçevler öldü”
“Herkes öldü”
“Bir tek Tanya kaldı”

Sonra bir süre çok uzak bir akrabasının yanında kaldı, açlık ve getirdiği hastalıklar peşini bırakmadı. Sonra onu şehrin dışına çıkarmayı başardılar. Sonra 44 yılının ilkbaharı geldi.
Mihail Saviçyev’e

Leningrad, 9 PK 445, 20 numaralı Hasta odası;
Saygıdeğer yoldaş Saviçev. Mektubunuzu aldım ve kız kardeşiniz hakkında size bir an önce bilgi vermek istiyorum. Tanya burada değil. Tanya yandaki çocuk engelli evinde bulunuyor. Ben Tanya’nın eski bakıcısıyım ve durumunu size anlatmak istiyorum. Tanya bize beslenme yetersizliği hastalığıyla geldi. Ardından giderek kilo almaya başladı. 9 ay yataktan kalkmadı. Sonra tümden nevroz geçirdi ve bu hastalık gitgide arttı. Sonra kör oldu, artık neredeyse hiç okuyamıyordu, elleri ve ayaklarında titreme vardı. Bu nedenle bizdeki şartlarda sağlayamayacağımız bir tedaviye ihtiyacı vardı.
Mektubunuzu ve telgrafınızı ona gönderiyorum.

A.Karpova

Mişa, Tanya’dan bir daha haber alamadı. Tanya 48 numaralı çocuk evinde, 1944’te 1 Haziran günü, tamamen kör olmuş, büyük acılar içinde öldü ve bir kimsesiz gibi gömüldü.

İki yılın ardından tamamen tesadüfen günlüğü bulunacaktı ve tüm dünya Tanya’yı tanıyacaktı. Tanya, Leningrad’da hayatını yüzbinlerce insandan biriydi. 10 yıl tok, 4 yıl aç yaşadı. Açlıktan öldü.

Bu haber toplam 2838 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 288. Sayısı

Adres Kıbrıs 288. Sayısı