GERİLİM KAZANDIRDI AMA FIFTY-FIFTY
2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda ‘gerilim siyaseti’ ve ‘duygusal tepkiler’ belirleyici oldu. Buna oynayan iki aday ikinci tura kalmayı başardı.
Bir yanda ‘Ankara’nın sözünden çıkmayan’ bir aday, diğeri ise ‘Ankara ile bütün ipleri koparma noktasına vardıran’ bir aday görüntüsü işe yaradı. Ankara senaryoda ‘aktör’ değil, ‘rejisör’dü.
Seçimde vizyon, proje ve mantık yerine gerilim, çatışma ve duygular seçmeni daha çok etkiledi.
Sandığa gidenlerin oy doğrultusunu TC-KKTC ilişkileri belirledi.
Kıbrıs sorunu gibi her seçimin ana meselesi bile neredeyse kimsenin umurunda olmadı.
Buradan şu varsayım çıkabilir: Demek ki Kıbrıs Türk seçmeni için ‘TC-KKTC ilişkileri sorunu’ ‘Kıbrıs sorunu’ndan daha önemli hale gelmiş durumda!..
Bir adım daha atarsak eğer, Kıbrıs’a çözüm bulmaya harcanacak zaman ve enerji Ankara-Lefkoşa ilişkilerine harcanıyor ve harcanacak demektir.
Oysa biz unuttuk galiba: Daha Kıbrıs sorununu çözecek, dünyayla hak ettiğimiz ilişkileri kuracak, iki arada bir derede kalmışlık ve kapana kısılmışlık halinden kurtulmaya çalışacaktık!
***
Gerilim politikasını seçimin temeline koymak bir tercih meselesidir. Ama sorun şudur ki, ikinci turda seçimi kim kazanırsa kazansın, ‘en tepedeki isim’ olarak bunun sonuçlarını önünde bulacak. Daha kötüsü, bu gerilim sadece Ankara-Lefkoşa resmi makamları arasına değil, iki ülke halklarına da yansıyacak.
Esas tehlike budur!
İkinci tura giderken bu gerilimin aşağıya çekilmesinde sonsuz yarar vardır.
Bunun anlamı ‘Ankara’daki otokratik yönetime boyun eğmek’ değil.
Ama bunun anlamı ‘Ankara’nın Kıbrıslı Türkleri daha da hiçleştirecek hal ve tavırlarını sürdürmesi’ hiç değil!..
İşlerin bu hale gelmesine katkısı olan kim varsa, herkesin başını iki elinin arasına alıp düşünmesinde fayda vardır.
Her iki aday da…
Ama en başta da Ankara’daki yönetim ile buradaki temsilcileri…
Zira bütün halklar kardeştir ve halkları birbirine düşürecek işler ancak o halklara fenalık yapmaktır!
***
Seçim sonuçlarına Kıbrıs sorunu çerçevesinde bakınca, tam bir ‘ortadan yarılma’ olduğunu görüyoruz.
Tam yüzde 50-50…
‘İki ayrı devlet’ ya da ‘KKTC’yi yaşatma’ siyaseti izleyen 4 sağ adaya karşı ‘federal çözüm’ü savunan iki sol adayın toplamdaki oy oranları ‘fifty-fifty’ çıktı.
Hatta Akıncı-Erhürman cephesinin oyu yüzde 51 oldu.
Tatar seçimi birinci tamamladı ama Özersay, Arıklı ve Denktaş’ın oylarıyla beraber bu cephe yüzde 47 küsurda kaldı.
Yukarıda da altını çizdiğim gibi seçimde Kıbrıs sorunu yerine TC-KKTC arasındaki ilişki biçimi başat rol oynamış olsa da bu veriyi de bir yere not etmekte yarar var.
Bu, Kıbrıslı Türklerin iddia edildiği gibi ‘federal çözüm’ hedefinden -her ne olursa olsun- kopmadığının bir göstergesi olarak değerlendirilebileceği gibi, bunca aleni müdahaleye rağmen sağ siyasetin halk nezdinde gerileme potansiyeli taşıdığının ipucu da sayılabilir.
Seçimin ilk turuyla ilgili ele alınacak daha epey mevzu var ama kesin olan şu ki, ikinci tur için enteresan bir hafta yaşanacağı kesin…