1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. “Gevşek” olsa da etkin katılım kaçınılmazdır!
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

“Gevşek” olsa da etkin katılım kaçınılmazdır!

A+A-

Bugünlerde çok “tuhaf” şeyler oluyor. Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri ile bir şeyler konuşuyorlar. BM koridorlarında federal devlete inanmayan Kudret Özersay Türk heyetinin yanında dolaşırken, seçilmiş lider Mustafa Akıncı resmin dışında bırakılıyor.

Anastasiadis ile Çavuşoğlu’nun neler konuştuklarını bilmiyoruz ama ünlü deyişi hatırlamamak elde değil: “düğün değil bayram değil, eniştem beni niye öptü?”

Aslında hem “düğündür”, hem de “bayram...” Galiba, Guterres Çerçevesini rafa kaldırma bayramıdır. Çerçeve ile birlikte Mustafa Akıncı’yı da...

Konuya açıklık getirebilmek için önce biraz gerilere gidelim.

Takvimler 1976 yılını gösteriyordu. 1974’ten sonra iki taraf arasında çeşitli görüşmeler yapılıyor, nasıl bir yol izleneceği konuşuluyordu. Baş görüşmeciler Rauf Denktaş ile Glafkos Kliridis idi. Perde gerisindeki baş oyuncular ise Türkiye Cumhuriyeti ve Başpiskopos Makarios... Türk tarafı iki bölgeli iki toplumlu federasyon için bastırıyordu. Kıbrıs Rum tarafı ise çok-kantonlu federasyon diyordu ama bunu kabul edilmeyeceğini bildiği için iki-bölgeliliği kabul etmeye hazırlanıyordu. Türk tarafı toprak konusunda Kıbrıslı Rumların talebini öğrenmeden hiçbir esneklik göstermeyeceğini söylüyordu. Sonunda ara formül bulundu ve önce Kliridis harita sunacak, on gün sonra da Denktaş masaya bir harita koyacaktı. Bu formül, ikisinin sırrı olarak olacaktı. Nasıl olsa eski dosttular ve geçen yıllarda birbirlerine ait bazı özel bilgileri özenle saklamışlardı. 

Makarios, hem harita vermeyi kabul ediyor hem de sorumluluk almak istemiyordu, bu yüzden de Kliridis’e “önce Türkler harita versin veya eş zamanlı verin demişti.” Fakat Kliridis Denktaş’a güvenerek önce o harita verdi ve bunun gizli kalmasını istedi. Gelgelelim Denktaş sözünde durmadı. Daha doğrusu, Türk hariciyesinde Kıbrıs masası Şefi Ecmel Barutçu haritayı basına sızdırmaya karar verdi. Gerekçesi de çok manidardı: Kliridis uzlaşmaya yatkın biri olduğundan Batılı ülkeler çözüm için Türkiye’ye baskı yapıyorlar. Çözüm yanlısı Kliridis harcanırsa, Türkiye nefes alır ve çözümsüzlük politikasını gönlünce sürdürebilir...

Gerçekten de Kliridis harcandı. Harita basına sızdırıldıktan sonra, başta Makarios olmak üzere, bütün şahinler Kliridis’in “ihanet ettiğini” söylemeye başladılar. Kliridis, çaresiz, görüşmecilikten istifa etmek zorunda kaldı ve yapılan ilk seçimlerde de partisi DİSİ %26 oy almasına karşın seçim sistemi nedeniyle parlamento dışında bırakıldı. Onun yerine görüşmeci olarak Tassos Papadopullos atandı. Böylece çözümcü lider “harcandı” ve Türk tarafı rahat bir nefes aldı.

Nikos Anastasiadis şimdilerde bilerek veya bilmeyerek Akıncı’ya karşı, bir zamanlar Türkiye’nin Kliridis’e karşı davrandığı gibi davranıyor. En azından, Akıncı’nın devre dışı bırakılmasına yardımcı oluyor. Çünkü Mustafa Akıncı, Guterres Çerçevesi temelinde çözüm istiyor ve gerçek şudur ki, Anastasiadis artık iki yağıyla da Guterre Çerçevesine basmıyor. Türkiye zaten orada değildir. Bu yüzden, tam da Antonio Guterres’in kendilerinden somut şeyler duymak istediği bir zamanda gizli gizli bir araya gelerek Guterres Çerçevesinden kurtulmanın yollarını arıyorlar.

Bu türden oyunlar her zaman havayı sislendirerek yapılır. Gerçekler halktan saklanır ve kafa karışıklığı yaratılır. Anastasiadis ortaya “gevşek federasyon” tezini atarken tam da böyle bir perdeleme yapıyor. “Ben Guterres Çerçevesinde yer alan dönüşümlü başkanlık ve Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı gibi maddeleri artık kabul etmiyorum” diyemiyor. Bunları geçmişte kabul etmişti, şimdi etmiyor ve bunu da açık açık söylemiyor. Fakat onun yerine başkaları söylüyor. Örneğin Yorgos Lillikas televizyon kanallarında “Anastasiadis yaptığı hatayı anladı ve Kıbrıslı Türklere verdiği aşırı haklardan pişman olup geri döndü” diyor.

Öyle anlaşılıyor ki, gerçekten pişman olmuştur. Bu yüzden de Guterres Çerçevesinden kurtulmak istiyor. Hemşerisi Akıncı yerine Ankara ile konuşması bundandır.

Gerçekten derdi “gevşek federasyon” ise, buna Antonio Guterres de Akıncı da itiraz etmez. Kıbrıs’ta görüşülen federasyon zaten gevşek federasyondur. Üstelik, Talat ve Hristofyas’ın merkezi hükümete bıraktıkları yetkileri bizzat kendisi artırmıştır. Şimdi bundan geri adım atmak istiyorsa, buna itiraz eden yoktur. Çünkü Kıbrıs Türk tarafı konfederasyon diyemediği zamanlarda zaten gevşek federasyon yanlısı olmuştur. Kısacası, Anastasiadis, gerçekten “gevşek federasyon” istiyorsa, bunu rahatlıkla Akıncı ile görüşebilir. Akıncı’nın buna itiraz edeceğini hiç sanmıyorum. Fakat şunu bilmesinde yarar var: gevşek federasyon da yapılsa, Kıbrıslı Türklerin merkezi hükümete etkin katılımı ortadan kalkmaz!

Yok eğer amaç başka ise ve Ankara ile el ele vererek Guterres Çerçevesini  tarihin çöplüğüne atma manevrası yapıyorsa ve de bunun için Akıncı’nın devre dışı kalması oyununa ortak oluyorsa, siyasi yaşamının en büyük hatasını işlemek üzeredir demektir.

Daha da vahimi, eğer doğal gaz etrafında örülen jeo-politik oyunu ileriye taşıyarak ellini güçlendireceğini zannediyorsa, İsrail ve İsrail’in arkasındaki ABD ve Sisi’nin Mısır’ı sayesinde mühim bir jeo-politik aktör olacağını düşünüyorsa, “güç yanılsamasından” zehirleniyor demektir. Bundan ciddi endişe duyarım, çünkü adanın siyaset erbabının tipik bir özelliğidir bu. Bütün cüceler gibi onlar da kendilerini zaman zaman dev aynasında görürler ve megalomaniye kapıldıkları her dönemde Kıbrıs kaybetmiştir...

Umarım, Nikos Anastasiadis, geçmişte çok gördüğümüz bu hatayı tekrarlamaz. Çünkü günümüzün koşullarında böyle bir hata “fatal” sonuçlar doğurabilir...

Yapılacak şey basittir: Akıncı-Anastasiadis iç konularda tam bir görüş birliği sağlarlar ve dünya kamuoyunun desteğini arkalarına alarak Garantörlerin kapılarına dayanırlar.

Tersi çıkmaz yoldur...

Bu yazı toplam 4856 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar