Gidilen yol: Ya Türkiye, ya Kıbrıs Cumhuriyeti
Stewart yalan mı söyledi?
Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü Kıbrıs Şefi Colin Stewart’ın ilk kez bu sayfada okuduğunuz sözleri adanın güneyinde tam bir “diplomatik krize” dönüştü.
“Yalnızca itiraz ediyor, kınıyor, suçluyorlar” başlığı ile paylaştığım konuşmanın içeriği sorgulanmadı.
Üzüldüğüm bu oldu.
Yine bir “güç gösterisi” yaşandı.
Yenidüzen’in sayfalarından Cyprus Mail’e, Politis’e, Fileleftheros’a hatta uluslararası basına yansıyan kulis notları hepimize yeniden Kıbrıs’a dair çıkmazın büyüklüğünü gösterdi.
Çözümde değil ama çözümsüzlükte uzlaşan liderlikler, geleceği iyileştirmek yerine pozisyonlarına sıkı sıkıya tutunma ısrarını sürdürüyor.
Bu sözler söylendi
İki farklı diplomatın “brifing notları”ndan yararlanarak Stewart’ın yorumlarını paylaşmıştım.
“Kıbrıs’ın kuzeyi halihazırda ekonomik ve siyasi olarak Türkiye'ye entegre olmuştur; bu durumu değiştirmek için harekete geçmesi gereken Kıbrıslı Rum liderliğidir. Ancak sadece itiraz ediyor, kınıyor, suçluyorlar.”
Bu sözlere Kıbrıslı Rum liderliği sert tepki gösterdi.
Birleşmiş Milletler açıklama yaptı, “tarafsız” olduğunu ve “önyargı” taşımadığını, bu yöndeki iddiaları reddettiğini açıkladı.
Ancak hiçbir koşulda “ilgili brifingde böyle bir konuşma yapılmamıştır” demedi.
Karartma son bulmalıdır
Brifing, Finlandiya delegasyonu tarafından 17 Ocak’ta İskandinav ülkeleri ve Güvenlik Konseyi'nin daimi olmayan üyeleri için New York'ta düzenlenmişti.
Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs müzakerelerine dair karartması son bulsa ve brifing notları paylaşılsa keşke…
Daha açık olsa Birleşmiş Milletler…
Karartmayla geçen 55 senede hiçbir sonuç alınamadığı gibi geleceğimiz daha da karardı.
Kapalı kapalı ardından söylenenler ile kamusal alanda paylaşılanlar hep farklı oldu.
İkiyüzlülük Kıbrıs düğümünü iyice perçinledi.
Ortada ön yargı olmadığı doğrudur.
BM Barış Gücü Şefi Colin Stewart yalan söylemedi.
Bu düğümü çözmek için “itiraz etmek, kınamak ve suçlamak” dışında tarafların hiçbir samimi adımı yoktur.
Karikatür: Musa Kayra
Gidilen yol: Ya Türkiye,
ya Kıbrıs Cumhuriyeti
Kıbrıslı Rum liderliği “itiraz etmek, kınamak ve suçlamak” dışında ne yaptığını anlatamadı.
Hesap sordu yalnızca!
Kıbrıslı Türk liderliği demeyeceğim çünkü şu anda öyle bir liderlik yoktur. Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri tümüyle saf dışı bırakan bir dayatması vardır.
Müzakerelerin 55’inci yılında geldiğimiz nokta şudur.
1- Kıbrıs’ın ortak geleceği, barış ve çözüm için iletişim kopmuştur.
2- Adanın kuzeyinin Türkiye’ye ilhakı adım adım ilerlemektedir.
3- “Kıbrıs Cumhuriyeti” tek toplumlu bir yönetimle bölünmeye uyumlaşmış, tedirgin bir geleceğin riskini üstlenmiş, statükoyu kabullenmiştir.
4- Federal Çözüm hedefine dönülmezse, Kıbrıslı Türklerin zorlandığı seçim açıktır: “Ya Türkiye’yle birleşme ya da Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklara dönüş”
5- Milliyetçiliğin zehirlediği Kıbrıs “ortak yurt” olmaktan süratle uzlaşmaktadır.
“Söylenmiş ya da söylenmemiş…”
Birleşmiş Milletler Sözcüsü Stéphane Dujarric, BM Genel Merkezinde düzenlenen basın toplantısında OMEGA muhabiri Michalis Ignatiou’nun sorularını yanıtlıyor.
Muhabir soruyor: “Stewart'ın tam olarak ne söylediğine dair tutanağınız var mı? Kıbrıslı Rumları gerçekten sorumlu tuttu mu? Evet mi Hayır mı?”
Sözcü yanıtlıyor…
“Basına yansıyan ve özel bir ortamda gerçekleşmiş olabilecek konuşmalar hakkında yorum yapma noktasında değiliz. Önemli olan Genel Sekreter'in görüşü ve yayınlanan raporlardır. Bu raporlarda pozisyonumuz nettir ve Kıbrıs'ta her iki tarafla da tarafsız bir şekilde çalışıyoruz.”
Omega Muhabiri, Yenidüzen’de gündeme getirdiğimiz sözleri işaret ederek “Anladığım kadarıyla bu konuşma yapıldı” diyor ve yeni bir soru yöneltiyor: “Genel Sekreter hâlâ Bay Stewart'a güveniyor mu?”
Sözcüsü Stéphane Dujarric yanıt veriyor:
“Söylenmiş ya da söylenmemiş şeyleri analiz etmeye çalışmanın bir hata olduğunu düşünüyorum. Bence önemli olan, Bay Stewart'ın Birleşmiş Milletleri mümkün olan en tarafsız şekilde temsil etmeye odaklanmış zihniyetidir. Genel Sekreterin tam desteğine sahiptir.”
Bunun üzerine yeni bir soru geliyor:
“Genel Sekreter, Kıbrıs'taki Türk işgalinin Rusya'nın Ukrayna'yı işgaliyle aynı mesele olduğunu mu yoksa bu iki işgalin farklı olduğunu mu düşünüyor?”
Sözcü ‘politik’ bir yanıtla soruyu geçiştiriyor:
“Farklı durumların karşılaştırılmasını gazetecilere ve analistlere bırakmak daha anlamlı olacaktır.”
Ders vermek!
BM Barış Gücü Şefi Colin Stewart’ın sözlerini KIBRIS gazetesi de manşetine taşıdı.
Kendince ve kaynak göstermeden!
AKP yanlısı Türkiye sermayesine devrinden sonra KIBRIS’ın yayın çizgisiyle birlikte “etik anlayışı” da değişti… Geçen haftaki meşum “aşk cinayeti” manşeti malum…
KIBRIS’ın yeni Genel Yayın Yönetmeni bu manşeti savunan makalesinde “en büyük sorun eğitim” demiş, iletişim fakültesinde ders vererek, pek çok gence “basın etiğini” öğrettiğini anlatmıştı.
Eğitim gerçekten de önemli bir sorun…
Bunun en önemli sebeplerinden biri de “ders vermenin” böylesine “ucuzlaması” sanırım…