'GİRNE KUSUYOR'
Şehir Planlama Dairesi’nde, müdür muavinliğine kadar çeşitli kademelerde 36 yıl görev yapan Şehir Plancısı Layik Topcan: “Turizm Bakan diyor ki; ‘daha otel yapılsın Girne’ye’ ama Girne kusuyor vaziyettedir”
Fayka Arseven KİŞİ
Şehir Planlama Dairesi’nde, müdür muavinliğine kadar çeşitli kademelerde 36 yıl görev yapan Şehir Plancısı Layik Topcan, “Turizm Bakan diyor ki; ‘daha otel yapılsın Girne’ye’ ama Girne kusuyor vaziyettedir” dedi.
“Ne yazık ki Girne başı sonu belli olmayan bir yaşam alanı oldu” diyen Topcan, “İlk emirnameyi çıkaran kadrolar, nerden bilirlerdi ki iyi niyet ile çıkarılmış olan bu emirnameler bir gün aslında kar gruplarının elinde ve onların eli aracılığı ile siyasi kadrolar tarafından kötüye kullanılacak ve keyfi olarak artırılacak. Düşünülemedi” ifadesinde bulundu.
Girne’de rantın büyük olduğuna da dikkat çeken Topcan, “Rant o kadar yüksektir ki Girne’de ve bu ranttan pay almak isteyenler, büyük sermaye siyaset kurumunu etkiler durumdadır” vurgusunda bulundu.
Layik Topcan ile bu hafta emirnameleri, imar planlarını ve Girne’yi konuştuk.
- YENİDÜZEN: Girne’deki yapılaşma nereye gidiyor?
- LAYİK TOPCAN: Girne’nin gidişatı hiç iyi görünmüyor. Çünkü taşıma kapasitesinin çok üzerindedir. Dağ ve deniz arasına sıkışmış bir bölge. Bu sıkışmışlık aynı zamanda büyük avantajdır. Çünkü çok az coğrafyada var böyle bir şey, hem dağı göreceksin hem de denize bu kadar yakın olacaksın. Dolayısıyla turizm bakımından da çok uzun yıllar hep bir çekim yeri olmuştur. O nedenle de bu potansiyeli doğru kullanabilmek için ta 1960’lı yılların sonunda 70’li yılların başında Fransız danışmanlar ekibi Kıbrıs’ın turizm planını yaptı. Mağusa sahil şeridi ve Girne’nin Sadrazamköy’den Bahçeli’ye kadarki alan planlandı. O zamanın yaklaşımlarına göre turizm teşvik bölgelendirilmesi yapıldı. kusuyor
Fasıl 96 diye bir mevzuat var. İngiliz döneminden kalma yollar ve binaların belli bir standartta, yapılmasını sağlamak için 1946’da İngiliz Sömürge dönemi tarafından çıkarılmış bir yasaydı. Ancak o dönemde bir planlama yasası yoktu. İngiliz Sömürge Yönetimi Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilmezden önce imar planı yasası çıkarmayı yetiştiremedi. Bu yasayı çıkaramadıkları için Fasıl 96’nın içine bir tane zoning yasası koydular. Yani hangi bölgede, hangi kullanım yapılacak diye düzenleme yapıldı. İşte 1960’lı 70’li yılları döneminde yapılan çalışmayı daha sonra Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti Fransızların yaptığı çalışmayı temel alarak, Girne Bölgesi’nde bir bölgelendirme zoning yaptılar. Neydi bu? Mavi bölgeler çok lüks otellerin yapılacağı bölgelerdi, 5 kata kadar izin vardı. Kahverengi bölgeler yine orta ve büyük ölçekli oteller ve aynı zamanda konutların da yapılabileceği yerler.
Yeşil ve sarı bölge de daha bangolov tipi otellerin yapılabileceği yerlerdi ve bu bölgenin hiçbirinde de sanayi yok, hayvancılık yok. Böyle bir düzenlemeydi.
Bu bölgelendirmenin içinde Girne Beyaz Bölge diye andığımız var ya o Girne beyaz bölge dediğimiz şey aslında Girne Belediye hudutlarının olduğu yerdi 1974’ten önce. Aşağı ve yukarı Girne’ydi. Adına Beyaz bölge demelerinin sebebi de Fransızların yapmış olduğu haritanın üzerinde orası beyaz boyanmıştı.
Bu bölgede Fransızların yapmış olduğu çalışmaya göre ki 1960’lı yıllarda çevre hassasiyetlerinin bu kadar tavan yaptığı, inşaat sektörünün bu kadar arsız, çevreye değerlerinin bu kadar tüketildiği bir dönem değildi. Çevreye bakış açıları daha değişikti. O dönemde bile o beyaz bölgede kat sınırını 3.5 kat koydular. Arsanın da yüzde 60’ı kadarını kullanabilirdiniz.
“Beyaz Bölge Emirnamesi çıkarıldı. Geçici bir dönem… Ondan sonra 1992-93 yılında Girne bölgesinin imar planı yapılacaktı. Ona göre emirname hazırlandı. Hiçbir zaman o iyi niyetle hazırlanmış olan emirnamenin plana dönüşme şansı olmadı.”
1963-1974 dönemi arasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaptığı hiçbir mevzuat Türk yönetimi tarafından yasal olarak kabul edilmiyordu. Fakat 1974’ten hemen sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu mevzuata uygun olarak, inşaat izinleri verilmeye devam etti. Ne zamana kadar? İmar Yasası geçmeden o mevzuat bizim tarafta da yasallaştı. O yapılırken de Beyaz Bölge aynı şekilde kaldı. Daha doğrusu 3.5 kat 4 kata çıkarıldı. 1989 yılında İmar Yasası geçti. İmar Yasası’nın ardından yapılan ilk işlerden biri Girne Beyaz Bölge’deki 4 katın fazla olduğu, çok yoğun olduğu dolayısıyla hava sirkülasyonunu, manzaradan yararlanmanın kısıtlandığı o yüzden de toparlanması için Beyaz Bölge Emirnamesi çıkarıldı. Geçici bir dönem… Ondan sonra 1992-93 yılında Girne bölgesinin imar planı yapılacaktı. Ona göre emirname hazırlandı hiçbir zaman o iyi niyetle hazırlanmış olan emirnamenin plana dönüşme şansı olmadı.
“O zaman ki düşünce, o kadrolar ve ilk emirnameyi çıkaran kadrolar, nerden bilirlerdi ki iyi niyet ile çıkarılmış olan bu emirnameler bir gün aslında kar gruplarının elinde ve onların eli aracılığı ile siyasi kadrolar tarafından kötüye kullanılacak ve keyfi olarak artırılacak. Düşünülemedi.”
- YENİDÜZEN: Niçin dönüşme şansı olmadı? Neden sadece Lefkoşa’da imar planı var?
- LAYİK TOPCAN: Bugüne kadar hiçbir dönemde planlama çalışmaları ne yazık ki sorunlar listesinin başında ele alınmadı. Bunun artık sorun olarak algılandığı zaman; 2004’ten sonra inşaat patlaması yaşandığı dönemde insanlar baktılar ki bu gelişi güzel yapılaşma yaşam kalitemizi etkiliyor aslında. Yollarda arabalar gidememeye başladı, yeşil alanlar olmamaya başladı, ağaçlar kesilmeye başladı, kanalizasyon sistemleri yetersiz olmaya başladı, okullar yetersiz olmaya başladı, manzaralar kesildi, insanlar homurdanmaya başladı. O dönemin yönetimi dedi ki; ‘biz bu hıza yetişemiyoruz. İnşaat patlaması olan yerlerde emirname çıkaralım, durduralım.’ Emirname aslında herkesin alerji duyduğu bir laftır. İmar yasaları çıkarken, ara dönemde ta ki kapsamlı plan yapılsın o sürede bir takım kuralları koymak, frene basmak için emirnameler yapıldı. O zaman ki düşünce, o kadrolar ve ilk emirnameyi çıkaran kadrolar, nerden bilirlerdi ki iyi niyet ile çıkarılmış olan bu emirnameler bir gün aslında kar gruplarının elinde ve onların eli aracılığı ile siyasi kadrolar tarafından kötüye kullanılacak ve keyfi olarak artırılacak. Düşünülemedi. O zaman İyi İdare Yasası da yoktu. Sosyal medya da yoktu. Birileri bunları artırdı.
“Girne’de durum vahimdir”
- YENİDÜZEN: İlk artırma faaliyeti ne zaman başladı?
- LAYİK TOPCAN: 1993 yılında Beyaz Bölge Emirnamesi çıktıktan sonra hemen arkasından 1995-96 döneminde hükümet değişikliği yaşandı ve dediler ki ‘olur mu Girne’de 4 katı 2’ye indireceksiniz. Yatırımcıları engelliyorsunuz filan’ ve ilk o dönemde başladı faaliyetler. O dönemde emirnamede değişiklik yapıldı. Ama çok radikal bir değişiklik değildi, ta ki 2009’a kadar. Tabi 2004’ten sonra Girne patladı. Ucu bucağı belli olmayan bir yaşam alanı oldu. Girne dediğimizde artık kimse sadece Girne’yi göstermiyor. Ta Sadrazamköy’den Bahçeli’ye kadar Girne. O dönemde yaygın da bir gelişme vardı. Fransızların yaptığı çalışma yaygın gelişmeye imkan sağlıyordu. Yolu, sokağı olan, herhangi bir kamu yoluna bağlanan, herhangi bir yere yürürlükteki mevzuata göre her şey yapılabilirdi. Ama o yol yeterli ve güvenli ise eğer…
Fasıl 96’da yeterli ve güvenli yol olması şartıyla inşaat yapılır maddesi de gözardı edildi. Kıbrıslıların deyimiyle monobadiler ile büyük siteler yapılmaya başlandı. 2004’ten bu yana Esentepe, Bahçeli, Tatlısu, İskele tarafında… Girne’de durum vahimdir çünkü Girne’de aynı zamanda geçit hakları sorunu vardır. Bırakınız monobadileri, kamusal yolu olan yerlerde inşaat yapılması zorunluluğu varken, tapuda tarla yolu olarak işlenmiş olan yeterli ve güvenli olmayan üzeri asfalt olmayan bir arabanın geçeceği kadar geniş olmayan, zemini toprak olan, yolların üzerine siteler inşaa edilmeye başlandı.
O tapuda yetersiz olsa dahi yol olarak işaret edilenler de yetmedi, tarla olup yolu olmayanlara da geçit hakkı almak suretiyle inşaat yapılmaya başlandı. Örneğin Girne’de bir yol sistemi yoktur. Yapılan düzenlemelerle ne yazık ki verilen planlama onayları ile verilen inşaat izinleriyle de Girne tam anlamıyla arapsaçı haline geldi. Bunun üzerine yapılaşmayı belli bir yerde yoğunlaştırmak gerekirdi. Çünkü şehircilikte sürdürülebilir bir kentsel gelişimden bahsettiğimizde yaygın gelişmeyi uygun bulmaz. Yaygın ve dağınık yerleşmede alt yapıyı götürmenin maliyeti çok yüksek olur. Mesafeler çok uzak olduğu için bir yerden bir yere gitmek için araba kullanmak zorunda kalırsınız.
“Ne yazık ki Girne başı sonu belli olmayan bir yaşam alanı oldu. Alt yapısı eksik, yol ağı olmayan yeterli sayıda okulu olmayan, yeterli sağlık hizmetini alabileceği hastanesi olmayan bir bölge.”
Bugünün dünyasında daha kompakt yerleşimlerdir. Mümkün olduğu kadar insanların yürüyerek hizmetlerini alabileceği alanlar yaratmaktır doğru olan. Ama ne yazık ki Girne başı sonu belli olmayan bir yaşam alanı oldu. Alt yapısı eksik, yol ağı olmayan yeterli sayıda okulu olmayan, yeterli sağlık hizmetini alabileceği hastanesi olmayan bir bölge. Halbuki burası bir turistik bölgedir.
“Lefkoşa İmar Planı’nın da artık adı imar planı kaldı. Çünkü o kadar çok değişikliğe uğratıldı ki planın felsefesinden, politikalarının bütünlüğünden, şehrin dertlerine çare olabilecek niteliklerinden uzaklaşmıştır.”
- YENİDÜZEN: İmar planı bir tek Lefkoşa’da var. Diğer bölgelerin imar planını hazırlamak bu kadar zor mu?
- LAYİK TOPCAN: Zor değil ama birkaç faktöre ihtiyaç var. Bir kere bütçenin olması gerekir. Bu ülkede belediyelerin hepsi borç batağında, personelini ödeyen, klasik belediyecilik hizmetlerini yürüten belediyeler sayılıdır. Kadroları yeterli değil dolayısıyla belediyeler desteklemiyor. Çünkü belediyelerin planlamanın içerisinde olması şarttır. Belediyeler olmadan planlama yapılamaz. Şehir Planlama Dairesi’nin bütçesine bakacak olursanız, kurulduğu günden beri bütçesinin neredeyse 95’i 97’si personel gideridir. Yani maaşlar ve personelin yatırımlarıdır. Geriye kalan yüzde 5’lik 3’lük kısım da elektrik, kırtasiye vs’dir. Yani yatırım bütçesi yoktur. Yatırım bütçesinin olmadığı, personelinin önemli kısmının geçici olduğu bir yerde hangi parayla bu işi yapabileceksin. Yani Girne’nin merkezinin bir planı yapıldı zamanın belediyesi ile işbirliği yapılarak… Lefkoşa İmar Planı yapıldı. Onun yapılabilmesinin sebebi de zamanında 79-80 yıllarında BM’nin 2 toplumlu projesi gündeme gelmişti, Lefkoşa’nın planını yapmıştı öyle bir temelin üzerinde 2001 yılında Lefkoşa İmar Planı yapılabildi. Tabi Lefkoşa İmar Planı’nın da artık adı imar planı kaldı. Çünkü o kadar çok değişikliğe uğratıldı ki planın felsefesinden, politikalarının bütünlüğünden şehrin dertlerine çare olabilecek niteliklerinden uzaklaşmıştır.
“Kanalizasyonlar patlıyor şu anda ve yapılmamış onaylanmış 400 proje olduğunu söylüyorlar.”
“Onaylanmış 400 proje olduğunu söylüyorlar”
- YENİDÜZEN: Girne’de emirname tartışması çıktı, imar planı daha yüksek sesle dillendirildi. Hemen imar planı hazırlanıp halkın bilgisine getiriliyor. Ne bekliyor bizi?
- LAYİK TOPCAN: İmar Planı için para ayrılmadı. Sadece 99-2000 döneminde iyi bir para ayrılmıştı. O zaman da bankalar krizi olduğu için donduruldu, para yine kullanılamamıştı. O yüzden de imar planı yapılamadı. Yoksa imar planı yapmak, zor bir şey değil.
2015’te Ülkesel Fiziki Plan yürürlüğe girdi. Ülkesel Fiziki Planı’nın koyduğu bir teşhis vardı; ülkedeki bütün yatırımlar, gelirin verginin toplandığı, istihdamın yapıldığı en önemli yer, turizmin en çok pay aldığı yer Girne ve Lefkoşa’dır. Ülkedeki verginin yüzde 70’i Girne ve Lefkoşa’da toplanır. Bu 2014-2015 verileri… Yatak kapasitesinin yüzde 65’i Girne’de, istihdamın büyük bir oranı Girne’de ve Lefkoşa’da… Diğer bölgeler ise pay almıyor. Bu teşhis konuldu ve dendi ki; bundan sonraki yatırımla Girne bölgesine teşvik edilmesin. Mağusa, Mesarya, Güzelyurt, diğer bölgeler teşvik edilsin.
Ülkesel Fiziki Plan’ının yürürlüğe girdikten sonra yapılması gereken ilk imar planı Girne-Çatalköy paralel olarak da Mağusa-İskele bölgesiydi. O yüzden bu hükümet döneminden önce Girne İmar planı çalışmalarına başlanmıştı. Son zamanlarda olan peşkeş çekme, yağmalama alakalı değil imar planı.
“Turizm Bakan diyor ki; ‘daha otel yapılsın Girne’ye’ ama Girne kusuyor vaziyettedir”
Benim izlediğim kadarıyla şu an Şehir Planlama Dairesi plan yapabilme kabiliyeti bakımından geçmiş dönemlere göre daha avantajlıdır çünkü çok sayıda plancı var. Sanırım 12 plancı var bunları 3 gruba bölsek ve Avrupa Birliği’nden ve Türkiye’den de danışman getirmek suretiyle çok kısa zamanda bütün bölgelerin değil ama ana bölgelerin planları yapılabilir. Ama gördüğüm kadarıyla o şekilde yapılmıyor.
Gelişi güzel kararlar var, kaçak inşaatlara göz yumma var veyahut okuyorsunuz ansızın İskele’de bilmem ne üniversitesi açılacak. Ya da Lefkoşa’da yeni hastanenin yeri belli iken, hapishanenin arkasında hastane açılacak. Veyahut hayret bir şekilde Turizm Bakanı söylüyor, ülkesel fiziki planın teşhisini, turizm gelişim yasasının Girne’de artık yatak sayısının doyuma ulaştığını söylüyor olmasına rağmen Bakan diyor ki; ‘daha otel yapılsın Girne’ye’ ama Girne kusuyor vaziyettedir.
“Girne’ye 10 katlı binalar dikildi. Bunlar yapılamaz mı yapılabilir ama bu binaları yaparken geniş alanlarınız olması gerekir”
2010’nda da Girne’de ilk önce Beyaz Bölge Emirnamesi değiştirildi. 36 kat bina yapılabilirdi, millet sokağa döküldü, anlayınca kötü bir şey oluyor 36 kattan 10’a düşürdüler. 4 katın bile fazla olduğu Girne’ye 10 katlı binalar dikildi. Bunlar yapılamaz mı yapılabilir ama bu binaları yaparken geniş alanlarınız olması gerekir. Otoparkların olması, kanalizasyon sisteminizin ona göre olması lazım. Kanalizasyonlar patlıyor şu anda ve yapılmamış onaylanmış 400 proje olduğunu söylüyorlar. Biz Girne’yi bu şekilde gettolaşmaya mahkum ettik.
Önümüzdeki 10 yıl içerisinde iddia ederim ki; rezidans diye yapılan binaların alt katlarında yaşanamaz hale gelinecek. Çünkü çok yan yana binalar yapıldı. Ne güneşten yararlanılacak ne rüzgardan. Kendi özel hayatları tehlikeye girecek, ancak üst katta manzara görenlerin şansı olacak. Böylece nüfus değişecek. Belli bir gelirin üzerindeki insanlar orada oturmamaya başlayacak. Bunlar kehanet değil, başka ülkelerde yaşanmış süreçlerdir.
- YENİDÜZEN: Karpaz Emirnamesi gündemde nedir sıkıntı?
- LAYİK TOPCAN: Ekonomik gelişmeden pay alamayan bir bölgedir. Yani sanki o tarafta yatırım yok gibidir. Tabi Girne’yi görürler, Girne’de her tarafta inşaatlar var, turizm var. Onlarda da turizm değerleri var. Niye onlar da yapılaşıp para kazanamasın? Zaten tarımdan bir şey kazanamıyorlar, tütün vardı o da bitti, insanlar olaya böyle bakar. Ama farkında değiller ki kalkınabilmeleri için gerekli model Girne’deki model değildir. Girne’yi mahveden modelin Karpaz’ı da mahvetmesine gerek yok. Karpaz’ın çok zengin kültürel değerleri var, doğal değerleri var. Ama tarihi, kültürel ve doğal varlıkları kendilerinin erişemeyecekleri, dokunamayacakları, para kazanamayacakları gibi duruyor orada. Halbuki onların bir turizm politikası yoktur. Pazarlama stratejileri de tamam değildir bence. Yani bu ülkede tanıtım daha çok kitle turizm olan yerlere gidilir. Fuarlarda tanıtılır ve daha çok büyük oteller pazarlanır ama küçük oteller daha fazla korunması, tanıtılması ve teşvik edilmesi gerekir. Ama Karpaz’da her şey yasak ve koruma altında ama her şeyin serbest olarak yapılabildiği bir alan oldu Karpaz Milli Park Alanı. Ne zamana kadar? Geçen dönem bir daire müdürü ve kaymakam cesaretli davrandılar mahkemeye verdiler, hukuk yolu açıldı, mahkeme de karar vererek, yıkım emri verdi. Dolayısıyla yıkım emri çıkınca bunları yıkamamazlık edemezdi idare.
- YENİDÜZEN: Karpaz’daki kaçak yapılar yıkılırken, Girne’deki Kaya Grubu’na ait otel inşaatında yapılan kaçak yapıların duruyor olması da tartışma konusu oldu.
- LAYİK TOPCAN: Bir cesaretli müdür, bir cesaretli kaymakam, belediye başkanı da Girne’ye de lazım. Bir davayı mahkemeye verip çekersen, mahkemeye verdiğinde eğer baskı sonucu oturup da kaçak inşaat yapanla protokol imzalarsan ve ‘İmar Planı yapıyorum değişecek bu’ dersen olmaz.
- YENİDÜZEN: Öyle bir şey mümkün mü? Bir inşaat yasal olmayan bir şey yapılıyor ve onun yasal hale gelmesi için plan yapılıyor.
- LAYİK TOPCAN: Bence suçu ortadan kaldırmadır. Böyle bir şey olamaz. Gelecekte bir şeyin olma olasılığı var diye bugünün suçu ortadan kalkmaz.
“Rant o kadar yüksektir ki Girne’de ve bu ranttan pay almak isteyenler bence büyük sermaye siyaset kurumunu etkiler durumdadır.”
- YENİDÜZEN: Girne’nin bu duruma gelmesindeki sorumlular kim siyasiler mi?
- LAYİK TOPCAN: Herkes sorumludur, teknik insanlar da dahildir buna. Çünkü o binaların bir tasarımcısı, mühendisi var. Bunlara onay veren yetkili makamlar var. Belediyeler var. Projenin uygun yapılıp yapılmadığını denetleyen idareler var. Ama tüm bunların içerisinde bu dediklerimizin etkisiz kalmasının sebebi rant o kadar yüksektir ki Girne’de ve bu ranttan pay almak isteyenler bence büyük sermaye siyaset kurumunu etkiler durumdadır.
- YENİDÜZEN: Onay alınan 400 projeden bahsettiniz. Bu binalar İmar Planı yapılsa da artık yapılacak. Peki Girne’nin bu noktadan geri dönüşümü nasıl olacak?
- LAYİK TOPCAN: Onay almış 400 tane daha bina varmış. Dünyada bu sorun ilk mi yaşanıyor? Yok. Bir çok coğrafyada bu sorun yaşandı. Kapalı Maraş ortada. Ders alınmadı Limasol’da yapıldı. Limasol’da deniz kapatıldığı için sahil alanı yaratıldı. Türkiye’de de yaşandı.
İspanya’da Kandiya diye bir yer var. Orada fark edildi ki çok önemli bir turist destinasyonu olmasına rağmen turist gelmemeye başladı. O dönemin Kandiya Belediyesi ortaya çıkardı ki o kadar bir bozuldu ki çevre kalitesi, o beton binaların içerisine gelip insanlar tatil yapmak istemezler, doğayı tercih ederler, radikal bir kararla 40 bin yataklı bir bina stokunu yıktılar. Tekrardan her şeyi ile rehabilite ettiler. Bu BM’nin Çevre Ödülü’nü aldı. Ama bu radikal kararı alan kadın belediye başkanı bir daha seçilemedi. Bunu göze almak lazım.
- YENİDÜZEN: Belediyelerin de irade ortaya koyması mı lazım?
- LAYİK TOPCAN: Bir laf vardır ya gelecek seçimleri değil, gelecek nesilleri düşünmemiz lazım ancak o zaman devlet adamı olunur. Devlet adamı kolay yetişmiyor yani. Akıntıya ters kürek çekmek gerekir. Bizde akıntıya uygun kürek çekiliyor.
- YENİDÜZEN: Girne’de şimdi ne yapılacak?
- LAYİK TOPCAN: Çalışma yapılıyor. Şimdi sıfırdan bir arazide planlama yapılmıyor. Var olan sorunları rehabilite edeceksiniz. Yani kanalizasyon sistemi yok, atık sular denize pompalanıyor. E siz kendi ayağınıza kurşun sıkıyorsunuz. İmar Planı çalışmasını henüz görmedim, Çarşamba günü bilgi verilecek ama hem İmar Yasası, hem İyi İdare Yasası danışma ve katılım süreçlerini zorunlu kılar. Çevre ve imar konularında her adımı katılıma açmak zorundasınız. Ancak şunu söyleyeyim, dairede çalıştığım sürede çalıştığım planlarda kapsamlı katılım çalışmaları yaptık. Yani öyle bir gün değil, birkaç hafta. O çalışmaları bile insanlar yeterli görmedi. Bütün paydaşlara açık olmak şartıyla etkin katılımın sağlanacağı süreç olmalıdır. Çünkü Girne beyaz bölgede olan rezalet olmasın. Umarım yapılacak toplantı tek toplantı olmaz. 42 günlük aktif tartışma olur. Tabi araya tatiller giriyor. Çok şansız bir dönemde gündeme geldi. Umarım ama gereken tedbir alınır ve süreci daha makul bir süreye getirebilirler.