1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Girne’de çekilen üç film: Raquel Welch’ten Peter Sellers’e…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Girne’de çekilen üç film: Raquel Welch’ten Peter Sellers’e…

A+A-

KIBRIS’TAN  HATIRALAR…

 

Ulus Irkad

Bu yazıya başladığımda aklımda kalan sadece Raquel Welch ve Peter Sellers’in Girne’de 1974 öncesi çevirdikleri iki filmdi ama Girne yerlilerinden Sayın Göksel Kemal 1971 yılında yine Girne’de çevrilen bir başka cinayet filminden bahsedince onun hakkında da araştırma yapmak mecburiyetinde kaldım çünkü siz okuyuculara doğru bilgiler vermek gerekiyordu.

Girne, Girne Kalesi ve Kantara’da çevrilen filimde Kıbrıs’ın “Yunan adalarından biri” diye geçmesi de oldukça ilginçtir. Filim başından itibaren “Yunan adalarından biri” olarak geçer ve Kıbrıs’ın adı geçmez. Hatta Girne Kalesi’nde geçen bir aksiyon sahnesinde de olaya müdahale eden Yunan Polis elbiseleri giyen polislerle, Yunan polis araçlarından biridir.  Film trajedi, dram ve aksiyon örnekleri ile gizemlilik, cinayetler ve tarihi bilgilerle doludur. Filmde Patric Macnee, Johnny Sekka ve Alex Davion rol alırken, misafir yıldız Edward Woodward’dır. Filmin direktörü Desmond Dickinson  ve yapımcısı da Goerge Provis diye geçmektedir. Film kaybolan arkadaşlarını arayan bir grup akademisyenin maceralı ve heyecanlı takipleri ile başlar. Filmde 1971’in tipik sessiz kasabası Girne’yi bulabilirsiniz. Tabii bugünkü kalabalık betonlaşmış Girne o zamanlar yoktur.

1971 sonrasında çevrilen diğer iki filmde rol alan  Raquel Welch ve  Peter Sellers hem ABD, hem de İngiltere halkının yakından tanıdığı iki filim sanatçısı… Raquel Welch 1973 yılında Girne’de güzel bir filim çevirmiş. Filmin adı “Beloved” (Sevilen)… Konusu kocası tarafından yeterince sevilmeyen bir kadının sevgi arzuları ve bu arzuların daha sonra sebep olduğu bir dram. 49 yıl önce çekilmesine rağmen bana göre son derece seyredilmeye değer, konu bütünlüğü olan bir film. Karmi’nin 1974 yılında yaşayan Kıbrıslırum halkını da bize tanıtıyor, böyle bir tarihi önemi de var. Yıl 1971…O yıl tam 14 yaşındaydım, filmin bütün haberlerini hem bizim basından, hem Kıbrıslırum basınından, hem de PIK’ten (RİK diye de okunur) izlemekteydim. Ondört yaşındaydım ama bayağı duyarlıydım. Bu gibi olaylar oldu mu hemen ilgilenir ve yakından takip ederdim. Aslında çevremden ilgilenenler de varsa onlardan da bilgiler alırdım. Raquel Welch, filmi Girne’nin Karmi Köyü’de çekmeye geldiği zaman, öncelikle Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios ve daha sonra da Cumhurbaşkan Yardımcısı Dr Küçük’ü ziyaret etmişti. Ziyaret fotoğrafları, hem Kıbrıslıtürk hem de Kıbrıslırum basınında yer almıştı. Hatta çok iyi hatırlıyorum, Raquel Welch, Rahmetli Dr Fazıl Küçük’ü ziyareti sırasında, Dr Fazıl Küçük’ün oğlu Mehmet Küçük’ü de görmüş ve ona yakışıklı olduğundan ötürü övgü dolu sözler de etmişti. Pek tabii bu olay da hemen basına yansımıştı.

s2-149.jpg

Filmin bir başka benim açımdan ilginç yanı,  Girne’de çevrilmesiydi. Raquel Welch o dönemlerde daha fazla Amerikan filimlerinde  yer almış ve bayağı beğenilen bir sanatçıydı diye aklıma geliyor. Tabii sanatçının çok güzel bir bayan oluşu da elbette bilinmekteydi. Daha sonraları bu filmi görmesem bile film hakkında elime geçen fotoğrafları biriktirmiş,

bayağı da zengin bir albüm elde etmiştim. Aslında Kıbrıs’ta yapılan tüm filimlerin bana göre tarihi bir değeri vardır çünkü o dönemlerin de havasını taşımaktadır. Mesela 1971 yılında Karmi Köyü’nde çekilen Raquel Welch filmi (Sin AKA “Beloved”) muhakkak o dönemlerin havasını, insanlarını da yansıtmakta ve köyün sosyal ve kültürel görüntüsünü de bize vermektedir. Bir başka önemli nokta da, yaklaşık üç sene sonra Kıbrıs’ta savaşın çıkması, bu filimde yer alan insanların köyü terketmesi ve 49 yıl sonra artık hayatta olmamalarıdır. Köyün tarihi açısından da bu önemli bir noktadır. Bir başka önemli ve altını çizeceğimiz nokta ise o köyün kendisine has yerel kültürü, köyün sosyal hayatının ortadan kalkması, halkının göçmen durumuna gelmesiyle, binalarının orada kalmasına rağmen, o Kıbrıslırum köy bilincinin artık ortadan yok olması, tarih sahnesinden silinmesidir. Köy orada durmaktadır ama o köyün kültürünü taşıyan insanları artık yoktur. Ne Karmi Köyü’nü, ne de  örneğin Baf kentindeki insanlarla orada yaşattıkları kültürü bulabiliriz artık, çünkü 46-47 yıl sonra o insanlardan çoğu yaşamamakta, hatta 46-47 yıl sonra yeni yeni o kültürü yaşamayan genç nesillerin varlığı da önemlidir. Genç nesiller orada bir zamanlar yaşanan kültürün artık bilincinde değildir. Bir farkındalık yoktur. Bu Kuzey veya Güney olsun tüm Kıbrıs için geçerlidir aslında.

Raquel Welch’in Karmi Köyü’nde çevirdiği filmden sonra 1973 yılında meşhur İngiliz sanatçı ve Pembe Panter’i (Peter Sellers’in aynı adı taşıyan seri Pembe Panter adlı dedektif filmleri) Girne’de bir filim yapmayı aklına kor.  Girne’de bir korsan filmi çevirmeye çalışır. Maalesef filim Peter Sellers’in kompleksleri ve geçimsizliği yüzünden gereken kısımları çekilse bile bitirilemez, stüdyo çalışmaları yapılamaz, Peter Sellers’in stüdyosunda senelerce atılı kalır. Filmin senaryosu hazırlandığında orijinal ismi “Ghost In The Noonday”di (Öğlen Güneşi’nde Hayalet). Ben 1973 yılında, bu filmin çevrilmesinden haberdardım ama o dönemler Baf’taydım (O yıl da 16 yaşındaydım). Aynen benim gibi o yıllarda filmin çevrildiğini haber alan bazı arkadaşlar meraklarından Girne’ye gitmişler, filmin çevrildiği Girne limanında, filmin geçtiği eski model Yunanistan’da yapılmış gemiyi görmüşlerdi. Hatta bir arkadaşımız limandan yüzerek gemiye çıkmış, tam gemiye çıktığı anda gemide yer alan figüranlardan dazlak ve iri yarı biri, onu görmüş, kırbacıyla onu kovalamış, arkadaşımız da can havliyle gemiden denize dalmak mecburiyetinde kalmıştı. Filimde yer alan gemi, Yunanistan’dan satın alınmış, ahşap, eski bir gemiymiş - hatta Girne’nin eski yerlilerinden Göksel Kemal da bana anlattığına göre, gemi daha limana girerken limandaki kayalıklara bindirerek hasar görmüş. Daha sonra gemi bir şekilde limandan alınmış. Göksel Kemal’in bana anlattığına göre gemiyi yüzdüren kaptan o sırada sarhoşmuş. Bu arada yine Girneli bir Kıbrıslırum arkadaşıma bu film hakkında soru sordum ama bana ilginç bir bilgi verdi. Bazı Kıbrıslırumlar Peter Sellers’in oraya Kıbrıslırum askeri bölgelerini ortaya çıkarmak ve Türk çıkarmasının casusluk bilgilerini elde etmek için oraya geldiğine inanıyorlarmış. Filmin bu yüzden ciddiye alınıp da bitirilmediğini söyledi. İlginç bir bilgi olarak geldi bana. Çıkarmayla ilgili olarak CIA’nın da 1970’li yılların başından beri bilgi topladığını birçok Türkçe kitapta da okumuştum. Kim bilir…

s1-176.jpg

1970’li yılların sonlarında Girne Limanı’nda tanıdığım tamamıyle hippi hayatı yaşıyan başında koskocaman bir Meksika şapkası giyen ilginç bir kişilik olan, hatılardığım kadarıyla Girne-Laptalı olup hayatının çoğu limanda geçen İbrahim Apaçi de,  bana film hakkında ilginç olaylar anlatmıştı. Ona Apaçi lakabını takan Peter Sellers imiş ve filim setlerinin dışında Sellers’le aralarında çok iyi bir dostluk kurulmuş. İşin başında daha filim çekilmeden önce Apaçi de limanda Peter Sellers’le tanışmış, Peter Sellers ona da filimde yer vermiş, hatta filmin senaryosuna göre bir aralık Peter Sellers’in Girne Kalesi’nden dalması gerekiyormuş ama bu iş çok zor olduğu için, Sellers Apaçi’ye 500 KL vererek onun Kale’den dalmasını sağlamış. Aslında Apaçi de ilginç bir kişilikti. Onunla turist rehberi olduğumdan dolayı özel olarak söyleşiler de yaptım. Altı dile kendi ana lisanı Türkçe dahil vakıftı. Bu diller arasında konuştuğu Türkçe, Rumca, Arapça, Japonca, Çince ve şimdi unuttuğum kuvvetle muhtemel Endonezca diliydi. Apaçi 1939 yılında,15 yaşındayken Cyprus Regiment’e katılmış, Normandiya çıkarması sonrası İngilizlerin Japonlara karşı yaptığı Endonezya çıkarmasında da yer almış (Bana albümleri arasında Endonezya’da Japon esirleri beklerken görülen fotoğraflarını göstermişti), ABD’nin Hiroşima ve Nagazaki’yi bombalamasına da şahit olmuştu. Bombalamadan sonra Japonya’da askerlik görevini sürdürmüştü. Bu yüzden Apaçi bu Uzak Doğu dillerine vakıftı çünkü ben limana ne zaman yabancı dil konuşan gruplar götürsem, onlara kendi dillerinde konuşarak bu grupları çalıştığı lokantalara çekip bizim acentenin gruplarını da eline geçirmekteydi. Arap veya Japonlar’la anadili bu dillermiş gibi temasa geçerek, ne söylerse söylüyor ve bu grupları bizim götüreceğimiz lokantaların elinden alıyordu. Tabii acente ve lokantalar arasında kavgalar da çıkmaz değildi. Apaçi’nin Peter Sellers’in filmi çekilirken Sellers’in Hollywood kadın yıldızlarından hanımını ayarttığı ve filmin bu yüzden akamete uğradığı dedikoduları vardı ve Apaçi’ye bunu sorduğumda da sadece gülmüştü.

Peter Sellers, öldükten sonra yazılan aynı adı taşıyan kitapta da anlatıldığı gibi, çok kompleksli ve geçinilmez bir adammış. Girne’de asabiyet ve öfkeden en az üç defa kalp krizi geçirmiş, hastaneye kaldırılmıştı. Kendi gibi Hollywood yıldızlarından olan kendinden genç olan güzel ve çekici hanımını da devamlı kıskandığından, pek tabi ki filim personeliyle bile devamlı kavga etmiş. Ne yazık ki filim bitmesine rağmen Selles’in komplekslerinden dolayı vizyona konmamış ve stüdyosunda beklemeye alınmıştı. Geçmiş senelerde bir Kıbrıslırum bu filmi alır ve Youtube’da kesik kesik  yayınlar. Şu anda filim Youtube da gösteriliyor ama başından itibaren bir filimken şu anda bir dökümanter durumuna getirileceği söylenir. Şimdiki haliyle aslında filmin bir anlamı yok. Nasıl dökümanter durumuna getirileceğini ise ileride göreceğiz…

s3-075.jpg

Blood Suckers (Kan Emiciler), Raquel Welch ve Peter Sellers’in Kıbrıs’taki filimleri hakkında kendi özel çalışmalarımla elde ettiğim bilgiler bunlardı. Her üç filmin de en önemli yanları bizlere 1974 öncesinde Girne’deki sosyal ve kültürel hayatı yansıtmalarıydı…

 

Bu yazı toplam 7076 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar