‘Git’ diyorlar, ‘evine dönme’
Bir işçi elinde çantası gidiyor.
Bak ağardı sabah, yankılandı gök, yürüdü otlar.
“Git” diyorlar, “evine geri gelme.”
Sözüm ona “devlet”in insanı yuttuğu bir yer burası, hayatın bölündüğü, umudun silikleştiği, yurtsuzluğun büyüdüğü bir yer…
“Git” diyorlar, “evine dönme...”
Yalnızlaşıyor kent sen yürürken…
* * *
Kendi yurdunda bir “mülteci” gibi yürüyor işçi, barikatın bir yanından, ötesine…
Alın terine doğuyor gün, ısınıyor toprak, yer yarılmış gibi…
Salgına sığmıyor insanlık…
Yıkıntılar kalıyor geride…
Yüzünden göçmen kuşlar havalanıyor bir babanın, ekmeğin peşine düşmüş, yürüyor, “git” diyorlar, “git, bizim otoritemiz, sizin insanlığınızı ezer…”
* * *
Hiç merak etmeyiniz, insanlar giderse eğer insanlar…
“Çözümsüzlük” ambalajlı çözümlerimiz var (!)
Sözlerimiz var “süslü”, “çifte bayraklı” merasimlerimiz var (!)
Bir “protokol” yaparız yeni bayramlarda, insan mı lazım, “deniz altından” gelir!
Yeni mevsimlerde protokol sırasına uyumlu yeni imzalar atarız.
Kimlik yitmişse kimlik, tuz kokmuşsa tuz gelir (!)
Herkes yerini de haddini de bilir!
* * *
Göçmenlik hiç bitmemiş gibi yürüyor işçiler güneye doğru…
Şimdilik ‘öğrenciler gitmesin’ denmiş.
Kuzeyden gelsin, güneye gitmesin, şimdilik...
Tutarlı bir tutarsızlıkla yıkılıyor sözler tepemize...
Şimdilik…
* * *
İnsanlar gidiyor…
“Git” diyorlar, “evine dönme...”
Bak bayraklar yerli yerinde nasılsa!
Dön de bak ardına…
“Hoş geldiniz TRNC” yazıyor tabela…
* * *
Bak “insanlık” gidiyor bizim buralardan.
Gün yeni yeni ışıyor “kuklalar” henüz uyanmamışken.
“Gösteri” daha başlamadan, git hadi, geç kalma işine gücüne!
Hırkasıyla gidiyor, çarşafıyla, yastık kılıfıyla işçiler…
Bir küçük tencere almış yanına, birkaç teneke tuna balığı, bir de cezve…
Yüzünde memleket buğusu, avuçlarında ter, dilinde öfke yürüyor.
Koskoca devlet imzayı attırmış, “gidiyoruz, kalacağız” diye…
‘Kimliğini’ de ibraz etmişse eğer…
Tamamdır…
‘Güle güle.’
‘TRNC.’