“Gizli görüşmeler” ve statü konusu...
Kıbrıs sorunu yeniden gündemin ön sıralarına taşındı. Geçen haftaki yazımda bu konuyu işlemiş ve Doğu Akdeniz’de bulunan Kıbrıs ve özellikle İsrail’e ait doğal gaz ve petrol yataklarının rantabl olabilmesinin temel koşulunun bu gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması olduğunu, bu nedenle Kıbrıs sorununun çözümünün şart olduğunu belirtmiştim.
Önceki gün Rum basınında açıklanan sözde “gizli görüşmeler” sürecin hızla ilerletilmeye çalışıldığının işaretleridir.
KKTC Dışişleri Bakanı Özdil Nami ile Rum görüşmeci Mavroyannis arasında yapılan ve Rum basınının “gizli” dediği, ama Özdil beyin “hayır gizli değildi, beraber bir kahve içip, sohbet ettik” diye açıkladığı görüşmeler ve aynı gün açıklanan din adamlarının, yani Rum Başpiskobosu Hrisostomos ile bizim müftü Atalay’ın 2011 yılından beri ara ara görüştükleri gündeme bomba gibi düştü.
Bu arada Nami ile Mavroyannis’in bu “aleni” kahve sohbetlerinin birinin güneyde, birinin kuzeyde, birinin de ara bölgede gerçekleştiği de açıklandı. Elbette iki Kıbrıslı olarak kahve içip sohbet ederken konu görüşme sürecindeki sıkıntılara ve bu sıkıntıların nasıl aşılabileceğine de geldi.
Rum basını bu görüşmelere “acaba gizli gizli neler pişiriliyor, yoksa yeni bir Annan planı ile mi karşı karşıya kalacağız ” sorusu ile yaklaştı.
Türk tarafında ise “Özdil Nami dışişleri bakanıdır, Mavroyannis ise görüşmeci, o nedenle Mavroyannis, Nami’nin muadili değildir” biçiminde yaklaştı. Yani yeniden statü tartışması başlattı.
Hatırlarsınız bir-iki hafta önce de Cumhurbaşkanı Eroğlu Ankara ve Atina’ya gidecek temsilcilerin aynı statü ile gitmesi ve karşılıklı muadili olan makamlarla görüşmesi gerektiğini belirtmişti.
Ben de konu ile ilgili yazımda “statü meselesine takılmayalım” demiştim.
Amaç bağcı dövmek değil de üzüm yemekse elbette statü konusuna takılmamalıyız. Ama amaç bağcı dövmekse o zaman başka, bu tartışmaları uzatır ve sonuç alınmasını engellersiniz.
Kıbrıs sorununun yarım yüzyıldır devam ediyor olmasının en önemli nedeni iki tarafta çözüm istemeyen statükocuların bu yöndeki sonu gelmez tartışmalarla süreci uzatıp gitmesidir.
Şimdi yeni bir süreç var. Koşullar çözüm için uygundur. İki tarafta da ekonomik sıkıntı var ve bir çözümle iki taraf da önemli kazanımlar elde edeceğinin farkındadır.
Ayrıca çözümle birlikte İsrail ve Kıbrıs MEB’inde bulunan doğal gaz Türkiye üzerinden Avrupa pazarına iletilebilecektir. Bu işi de Amerikan şirketleri ile muhtemelen Rus şirketleri ve başka AB üyesi ülkelerin petrol şirketleri üstlenecektir. Yani bu işten herkes kazanacaktır.
Bu anlamda çözüm için bütün taraflar motive oldu. Bu aşamada bize düşen anlamsız tartışmalarla çözüm sürecini engellemek değil, elimizden gelen her türlü katkıyı koymaktır.
Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin dün ve önceki gün Strazburg’ta yaptığı üst düzey görüşmeleri de bu çerçevede değerlendirmeliyiz.
Özdil Nami Avrupa Birliği (AB)’nin Genişleme ve Avrupa Komşuluk Politikasından sorumlu Komiser Stefan Füle ile görüştü. Ayrıca Parlamento başkan yardımcıları ve bütün grup başkanları ile de ayrı ayrı görüşerek Kıbrıs Türk tarafının hassasiyetlerini birinci ağızdan iletti.
Elli yıldır çözülemeyen Kıbrıs sorunu artık çözülmelidir. Bunun için de gizli ya da açık, muadil ya da değil sonuçta çözüme katkı yapacağına inandığımız her görüşme yapılmalı, her temastan kaçılmamalıdır.
Çözümle herkes kazanacağına göre bu çözümü sağlayacak adımlar çekinmeden atılmalıdır.