1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Göç sorunu ve Kadın
Göç sorunu ve Kadın

Göç sorunu ve Kadın

Göç sorunu ve Kadın

A+A-

FEMİNİST ATÖLYE
[email protected]

Geride sevinçten çok birçok acı bıraktığımız 2015 yılına veda ediyoruz. Her sene bir öncekinden daha iyi geçmesini umarken, ne yazık ki bazı şeyler iyileşemeden daha da kötü bir hale bürünerek devam ediyor. Dünyanın birçok yerinde hızla artan şiddet sivilleri hedeflerken, milyonlarca insan yaşadığı topraklardan bilmediği ülkelere göç etmek zorunda kalmakta. Göç elbette ki hem kadın hem de erkekleri etkilemekte. ‘Mülteci sorunu’ olarak adlandırılan bu durum modern çağın en ciddi sorunlarının başında geliyor. Günümüz dünyasının gelişen teknoloji, ülkeler arası artan bağlılık ve küresel işbirliğinin gerekliliğine yapılan vurguya rağmen milyonlarca insanın insani olmayan koşullarda daha güvenli topraklara geçmek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Birçok insan bu yollarda hayatını kaybediyor.

Kadınların Göç Süreci Farklı Mı?

Bu süreç içinde kadınların yaşadığı göç deneyimi erkeklerden farklılık göstermekte. Yerlerinden olan kadınlar toplumsal cinsiyetleri üzerinden daha dezavantajlı ve istismara açık bir durumdadırlar. Özellikle, çocuğuyla birlikte göç yollarına düşen kadınların yaşadığı deneyimlerin yanı sıra bu yollarda karşılaştıkları yoksulluk da kadınların mücadele etmesi gereken bir başka önemli sorundur. Suriye’den iç savaş nedeniyle kaçan kadınlar hem hayatta kalma mücadelesi verirken hem de kadın olmaları sebebiyle birçok farklı sorunla karşı karşıya kalıyorlar.
Ne Gibi Sorunlar?
Kadınlar cinsiyet temelli birçok şiddete maruz kalmaktalar. Tecavüz, taciz, cinsel istismar gibi durumlarla kadınlar hem göç yollarında hem de mülteci kamplarında karşı karşıya kalmaktalar. Birçok kadın maruz kaldığı şiddeti dile getirmekten çekiniyor ve saklıyor. Bunların yanı sıra kadın ticareti, seks kölesi ve ya seks objesi olarak kullanılmak bu süreçte en sık karşılaşılan durumlar.
Ne/Neler Yapılabilir?
Hem fiziksel hem de psikolojik olarak zarar gören kadınlar için acil olarak danışmanlıkların kurulması önemlidir. Herhangi bir vaka durumunda kendisini ifade edebileceği uzmanların, mülteci kamplarında ya da yaşadığı yere en yakın bölgede bulunması gerekiyor. Bunun yanı sıra kamplarda kadınların kullandıkları mekanların örneğin banyolara, tuvaletlere erkeklerin erişimi engellenmeli. Bunların dışında, varılan ülkedeki toplumda kalıplaşmış olan toplumsal cinsiyet algısının değişmesi için eğitimler verilmeli. Medyaya yansıyan haberlerde mülteci kadınların çoğu çevredeki bölgelerde yaşayan erkekler tarafından kuma olarak satın alınıyor. Kadınlar içinde bulundukları güvensiz koşullardan başka bir güvensiz hayata geçiş yapmaya zorlanıyorlar. Bu sebeple varılan topraklarda kadınların güvenliliğinin ciddi bir biçimde gözetilmesi ve her türlü cinsel istismara karşı kadınların korunması gerekiyor. Umarız, 2016 kadınların katledilmediği, şiddet görmediği,  savaşların, acıların, ölümlerin sona erdiği bir yıl olur!

-----------------------------------------------

MOR KİTAPLIK

Yeni yılın ilk gaile’sinde zaman hızla akıp giderken, yaşadığımız her an, her olay tarih olurken Fatmagül Berktay’ın “Tarihin Cinsiyeti’’ adlı kitabını sizinle paylaşmak istedik. Fatmagül Berktay’ın kadın çalışmaları alanında önemli bir yere sahip. ‘Tarihin Cinsiyeti’ adlı kitabı, 2009 yılında Metis Yayınlarından çıktı. Bu kitap hem kadın çalışmaları yapan hem de bu alana ilgi duyanlar için önemli bir kaynak. Tarih yazımının tarafsızlık ve nesnelliğine karşın, tarihi yazanların eril bakış açısından beslendiklerini vurgulayan yazar, tarih disiplinin kadını tarih dışına attığını, ve marjinalleştirdiğini söylüyor. Aslında tarih boyunca, hem erkekler hem de kadınlar mensup oldukları sınıf, ırk, dinsel topluluk vb. nedenlerle tarihsel geleneğin dışında bırakılmışlardır. Ancak, hiçbir erkek salt cinsiyeti nedeniyle tarih dışına atılmamıştır. Oysa kadınlar tarih yazımının dışında bırakılmış; aidiyetleri ne olursa olsun, sırf cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Bu yüzden kadınların tarihini kadın bakış açısından yazmak var olma mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Berktay, bu alandaki öncü tarihçilerden Joan Kelly Gadol’un da söylediği gibi kadın tarihinin hedefinin, kadınları tarihe kazandırmak ve kadınların tarihini de kadınlara kazandırmak olduğunu söylüyor. Kitabın arka kapağındaki yazı ise yazarın tam da odaklandığı noktayı dile getiriyor.  "Sabit kimliklerin olmadığı, kimlik dediğimiz şeyin her an bozulup yapılabilen bir kurgu olduğu gerçeği, kimlik politikalarının geçerliliğini çok kuşkulu hale getiriyor.

Öte yandan, henüz özneleşme mücadelesi vermekte olan 'kıyıda kalmışlar'ın, kendi öznelik konumları dahil her şeyin bir dil oyunundan ibaret olmadığını unutmaları mümkün değil - 'dünyayı ellerinde tutanlar', bunu onlara sürekli hatırlatıyor. Bu çetrefil durum, bizim daha uzun süre kimlik, benlik, kendilik sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalacağımızı gösteriyor.

Hiç belli olmaz, bakarsınız günün birinde, farklılığın kutuplaşmış ikiliklerin sınırlarına hapsolmadığı düşünsel ve siyasal bir iklimde, bugün ancak bir özlem olarak var olabilen 'cinsiyet tanımayan akıl ve insan' kavramı, gerçeğe dönüşür. Ama o zamana dek, cinsiyetlendirilmiş bir tarihi, teorinin ve felsefenin peşine düştüğümüz için bizi kim kınayabilir?" Tarihe feminist gözle bakmak isteyenler için okunası bir kitap!

 

---------------------------------------------------------------------------

CADI SÜPÜRGESİ
Geçtiğimiz aylarda birçok festivalde gösterilen ve ödüle layık görülen ‘’Sarmaşık’’ filminin Kıbrıs Galasına katıldık. Film sanatsal anlamda iyi bir başarı elde etmiş olsa da, filmde kullanılan eril dil ve sıkça tekrarlanan küfür repliklerini hiç mi hiç sevmedik. Küfür ve argo kendini çoğunlukla kadın cinselliğinin pasifliği ve erkek cinselliğinin aktifliği üzerinden kurarak hem bedenlerimize, hem de erkeklik ve kadınlığa dair toplumsal cinsiyet rollerini yeniden üreten veya güçlendiren bir araç işlevi görüyor. 2015’e veda ederken, kadın bedenini hedef alan tüm küfürleri bir çırpıda tarihe süpürmek istiyoruz!
 

--------------------------------------------------------------------------

Müntüfiye Aba

Evgafın Su Meselesi:
Geçen gün Femacılar aradı. Özlemişler Müntüfiye abalarını da gaveye geleceklermiş. Dedim “Hade Müntüfiye, madem bu gadar zamandan sonra hatırladı seni bu hayırsızlar da gaveye gelecekler, galk iki lase bakkala git da un al. Bir lokmacık dök gennere da datlı yeyip datlı gonuşasınız”.
Hemen da çıktım kapıdan, baktım bizim Çavuçesgu muhtarın oğlu Mengene Hüseyin, elinde telefonan hem gonuşur hem dolanır.

* Noldu ya be Hüseyin, gene ne iş çevirin?
- Nolsun Müntüfiye aba. Bizim partinin ilçe başganıynan gonuşurdum, ne olacak bu su meselesi diye…

* Uuuuu? Sen ilgilenir miyidin yahu suyunan?
- İlgilenmezdim ama durum kritikmiş. Türkiye kesmiş paraları. “Ya benim istediğimi yapacaksınız ya da ne belediyelere, ne bakanlıklara para yok” dermiş.

* Ha bilirim, okudum gazeddalardan ben da. Eyi alışdılar ikide bir para tehdidiynan isdediklerini yaptırmaya!
- E tamam da bizim 13’üncü maaş da ödenmeyecek demektir bu.

* Ne be Hüseyin, 13’üncü maaş bu ahalinin geleceğinden daha önemlidir?
- E napalım? Hakkımızı da isdemeyelim yani?

* İsteyecen tabi oğlum, gazanılmış haktır, isteyecen. Ama vaziyet da belli… Kıprıslı Türkleri paragöz beslemeler olarak görürler. 13’üncü maaş ödenmezsa ahali sokağa dökülecek, biz da istediğmizi yaptıracayık diye düşünürler. Senin gönlün razı mı memleketin bütün su kaynaklarını dışarıdan gelecek yabancı bir tekel yönetsin? Hade gazedda okuman, televizyon da seyretmen? Çıkar goca goca üniversite hocaları annadır. Türkiye sadece gendi gönderdiği suyu değil, Kıprıs’ın yer altı sularında, hatta denizden arıtılan su konusunda da söz hakkı isder.
- Hade yahu? Bilmezdim bunu.

* Eyyya! Suyun fiyatını da, su parasının toplanmasını da, yapılacak bütün yatırımları da gendi eline almak isder. Yapışacak bağzımıza, istediğini yapmazsak bu sefer sadece parayı değil, suyu da kesecek bize. Düşün bakayım bütün su kaynaklarını yöneden bir şirket yazın göbeğinde suyu kesersa nolur? Grak grak eder bütün memleket. Onun için bu işi belediyeler yapsın derler. Geçen gün televizyonda söylerlerdi, Avrupa’da hep özel şirketlerden alıp belediyelere vermişler su işletmesini.
- Ama bizim belediyelerin durumu eyi değil zaten. Madem biz yapamayık, gelsinler yapsınlar.

*Kim dedi da biz yapamayık? Görmedin galiba belediye başkanlarını şu gurdular BESKİ’yi? Nedir yapılması gereken da biz yapamaycayık? Su paralarının toplanması? Zaten özel bir şirket gelse da, tahsilatı belediyeler yapacak olsa da, her ikisinde da akıllı sayaçlara geçilecek. Su borularının yenilenmesi, gayıp gaçağın önlenmesidir yapılacak olan? Onu da, ister özel bir şirket gelsin, ister BESKİ yapsın, faturalara yansıdacaklar. Sence bu yapılacak masrafları kim daha adil yansıdır faturaya? Amacı para gazanmak ve kar etmek olan tekel bir şirket mi? Yoksa halka hizmet götüren belediyeler mi?

-Tamam be Müntüfiye aba, doğru söylen da… Ahali homurdanır, hükümet Türkiye’nin dediğini yapmazsaymış bizim bu 13’üncü maaşlar yatmayacakmış. Para kesildiği için belediyeler ve bakanlıklar da çok zorlanacakmış.

*Doğrudur Hüseyinim da, 13’üncü maaş ödensin diye satsınlar bütün memleketi? Aha zamanında Ercan havaalanını sattılar da ödediler maaşları. Noldu sora? Bunun sonu yok! Bugün su için parayı keser, yarın elektriği veya telefonu özelleştirmezsan parayı keserim der. Boşuna değil ya Aralık ayında, tam sıkışmışken yapar bu önerileri Türkiye.
-  Ama bizim ilçe başganı da der ki, bu su Anavatanımızdan bize hibe edilen bir nimettir. Manevi bağlarımız olmasaydı, Anavatanımız bu gadar büyük bir yatırım yapmazdı.

* Ölüssünün goca körrü senin ilçe başganının! Ma bu devirde daha inanın o manevi bağ hikayelerine sen? Ben şu senin gadar tahsil görmedim, benim bile aklım daha çok keser ay oğlum. Neresi hibe? Aha medozori bir şirkete ver der sana. Türkiye gara gaşımıza döşemedi o boruları. Yarın Kıprıs sorunu çözülürsa, hem urumlara hem da Ortadoğu’ya su satacak. Sadece su da değil, bu doğalgaz-petrol meseleleri için da hazırlık yapar. Yarın bu Akıncı’ynan Anasti bir annaşma imzalarlarsa, asgerini çekmek zorunda galacak Türkiye. Ee asgeri çekeceksa, lüzüm ekonomik güç bıraksın bunun içinde. Onun içindir hep bu baskılar.
- Ne bileyim be Müntüfiye aba, … düşünürüm düşünürüm da maraz ederim. Bilin benim babam TMT’ciydi diye hep urumları düşman, Anavatanı koruyucu diye anladırdı bize. Şimdi düşünürüm da aklım garışır. 

* Hade Hüseyinim hade… Maraz etme da geçecek bunlar.  Bakkala gidiyom şimdi un alayım, lokma dökecem. Femacı hayırsızlar geliyor böyce, buyur gel sen da datlı yeyesin.

-------------------------------------------------------------------------------------------

MALUMAT-I NİSVAN

Belçika’da 15 yaş üstü çalışan nüfus içerisinde,
• Tam zamanlı işlerde istihdam edilenlerin %36.7’si kadın iken, % 54.3’sı erkek.
• Kadınlar ayda 2430 Euro kazanırken bu miktar erkeklerde 2801 Euro
• 15-74 yaş arası nüfusta yüksek öğrenim oranı kadınlarda %30.8 iken, erkeklerde % 27.7
• Her gün yemek pişirme ve ev işlerine en az 1 saat ayıran çalışanlar içerisinde kadınlar % 77.7, erkekler %30.8
• Her 2 günde bir ev dışında yapılan spor, kültür ve eğlence aktivitelerine çalışan kadınların sadece %11.2’si katılırken, bu oran erkeklerde %18.4.
• Kabinedeki kadın oranı %23, erkek oranı %77.
• Parlamentodaki kadın oranı %31, erkek oranı %69.
• Bölgesel kurullar/belediyelerde kadın temsili  %40, erkek temsili %60.

Bu haber toplam 3658 defa okunmuştur
Gaile 350. Sayısı

Gaile 350. Sayısı