1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Göğsünde “Kıbrıs”la dünyaya açılmak
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Göğsünde “Kıbrıs”la dünyaya açılmak

A+A-

Dünya sahnesinde göğsümde “Kıbrıs” yazsın istiyorum, “Türkiye” değil…
O zaman kendi özgün kimliğimiz ve ana yurdumuzla, milyonlar içinde kaybolmadan hayatımızı genişleteceğimizi hissediyorum.


Körleşmekten kurtulacak ve özgürleşeceğiz.
Dünyaya karışmaktır özgürleşmek, dünyayla yarışabilmek…
Kıbrıslı Türkler için yıldızlara dokunmak kadar uçsuz bir özlem, varlığımıza dair tarifsiz bir duygu bu…

***
Bir yeteneğimiz dünya sahnesine çıkarken göğsünde Türkiye yazsa da seviniriz elbette, başarmak önemlidir, sınırları aşmak…
Yine de farklı…
Kıbrıs benim ülkem, Türkiye değil…
Dosttur, kardeştir, yakındır; en önemli destekçimizdir, olabilir…
Yine de başka bir ülkedir.

Türkiye’de kendini kuzey Kıbrıs’ın mal sahibi gibi gören bir rejim var; irade gaspı ve ilhak siyasetiyle güç dayatıyor. Kıbrıslı Türkler buna rağmen bir başka seviyor Türkiye’yi…
Ama dedim ya…
Kıbrıs bir başka ülke…

***
En değerli oyuncu seçildi, Demir!
Aferin be çocuk…
Göğsünde “Cyprus” yazıyordu ve hepimize yeniden, Kıbrıs’ın özünü anımsattı.

Hakikat dilsiz ya da kimsesiz değildir.
Sabah akşam söylenen yalanlara karşı hayatın içinden bağırır, onca palavrayı çürütür, gerçeği işaret eder.


Kosova’da düzenlenen FIBA Avrupa Şampiyonası’nda yeniden gördük bunu… Kıbrıs Cumhuriyeti, Azerbaycan’la oynadı. Kıbrıslı Türk Demir Öztoprak turnuvanın MVP'si yani “En İyi Oyuncusu” seçildi ve Kıbrıs forması giyiyordu.

İlk düdükle birlikte “çözümsüzlük” siyasetinin boyası döküldü, maskesi düştü.

***
Kıbrıs ülkesinde yönetime katılmak; eşitlikle, haysiyetle, kardeşlikle dünyaya açılmak, bölünerek yalnızlaşmak yerine bütünleşerek çoğalmak yaşamsaldır.

Azerbaycan, “KKTC”yi tanıyacaktı, öyle mi (!)

Kıbrıs’ta iki toplum var, iki ayrı devlet değil…
Tek bir ülke var Kıbrıs’ta…
Dünyanın gündeminde “ayrı devlet”i bırakınız tanımak, tartışmak gibi tavır bile yok.

40 senedir olmadı.
40 senedir tören devleti KKTC!
40 senedir üzgünüm ama yalan devleti!
Bu gerçeği bir öteki değil Azerbaycan sahada gösterdi…

***
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar “komşu” değil, ortak bir yurdun evlatlarıdır. Kucak kucağa yaşamaları gerekmez, yitirilen güven yeniden kazanılır ve bir ülke birlikte paylaşılır, yönetilir, yaşanır. Çağdaş, demokratik, dayanışmacı bir ortaklık mümkündür. Tek bir uluslararası kimlik ve çoğulcu bir anlayışla çok daha güzeldir, Kıbrıs ülkesi…

Vazgeçiniz bu adayı bölmekten…
Çözüm için esneklik gerekir; sürekli ayrılığı köpürtmek, oportünist hırslarla korkuları büyütmek, hınç ve nefretin diliyle hareket etmek, hak teslimini taviz gibi göstermek, barışı çatışmanın diliyle konuşmak hepimizi bir adanın yarısına hapsediyor. “Ümidin, akarsuyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın” düşmanları gençliğe kaybettiriyor.


***
Göğsümde “Kıbrıs” yazsın istiyorum, “Türkiye” değil…
“KKTC” yazmıyor, göstermelik organizasyonlar haricinde, çünkü dünyada kabul görmüyor bu… Toprak bütünlüğü öyle marşla, nutukla, törenle çiğnendiğinde meşru olmuyor.


Kıbrıs, ortak yurdumuz…
Demir gibi güçlü, altın gibi gerçek…
Sahtesi kararıyor giderek.

demir-1.jpg



 

Euro 2032: Birlikte kazanmak!


Türkiye ve İtalya, Euro 2032 organizasyonu için ortak adaylık başvurusu yaptı.
Son derece önemli bir işbirliği, kolektif bir yaklaşım, dikkat çekici bir strateji oldu.

***
Euro 2032 için Türkiye ve İtalya birbirine rakipti aslında… Müzakere ettiler ve “birlikte kazanalım” dediler, ikisinden biri kaybetmek yerine…
Böylece rakipsiz kaldılar.

***
Kıbrıs siyasetine de birlikte kazanmak hedefiyle odaklanmak gerekiyor.
Üstelik şu anki ortamda tek kaybeden değilse de çok kaybeden tarafın Kıbrıslı Türkler olduğu yaşanarak test ediliyor.

***

Umarım bir gün, Avrupa’da ortak bir organizasyon için böylesi bir başvuru, Kıbrıs-Türkiye-Yunanistan adına gerçekleşir.
Harika olur.
Dünya ayağa kalkar.
 



 

“Kıbrıs Hakikat Komisyonu”


En son liderler buluşmasında, Kıbrıs’ta bir hakikat komisyonu kurulması gündeme gelmiş… Her iki taraf yarım hakikatlerle idare ediyor yıllardır. Hele kuzeyde, egemenler, resmi tarihini dışına çıkılmasını asla istemezler. O büyük “mağdur” edebiyatı çöker sonra…

Hakikat komisyonunu önemli olsa da çok daha gerekli gördüğüm “ortak gelecek komisyonu”dur. Geçmişin karanlığına yeterince saplanıp kaldık zaten… Ortak bir geleceğe dair senaryolar yazalım, projeler çalışalım ve adım adım eyleme geçelim…

Ah ne güzel olurdu ortak bir üniversite ya da bir hastane kurabilseydik, onca senede…

 

 

 

Bu yazı toplam 2601 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar