1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Gökyüzü olarak Zihin
Gökyüzü olarak Zihin

Gökyüzü olarak Zihin

Meditasyonun faydalarını ortaya koymak adına geçtiğimiz yirmi yılda yüzlerce hatta binlerce çalışma ile tıp, psikoloji, nörobilim, eğitim ve hatta ekonomi alanlarından kanıtlar toplanmaya çalışılmıştır.

A+A-

 

Vanessa Zuisei Goddard

Çeviri: Seda Argün
[email protected]

 

Yaptığım işin ne olduğunu söylediğim zaman insanlar çoğu zaman bilinçli şekilde kafa sallayıp gülümseyerek, “oldukça huzurlu olmalısınız” diyorlar. Bugüne kadar bu sözleri o kadar sık duydum ki ben de artık kafa sallayıp gülümsüyorum. “Evet, meditasyon kesinlikle odaklanmama yardımcı oluyor.” Onlara söylemediğim fakat meditasyon yapan herkesin bildiği gibi hareket etmeden oturarak kendine dönmek ve gerçek anlamda açık ve çıplak olmak bazen çok da kolay ya da huzurlu olmayabiliyor. Meditasyonun güzel bir yan ürünü olmasına karşın sakinlik meditasyonun hedefi olmamakla birlikte bu pratiği bir nevi sakinleştirici olarak yansıtırsak aslında ona haksızlık yapmış oluruz, çünkü baktığımız zaman meditasyon bundan çok daha fazlası.

Oturma meditasyonu özellikle de mindfulness (bilinçli farkındalık) meditasyonu günümüzde oldukça popüler hale gelmiş durumda. Esas hedefi çekilen acılardan özgürleşmek olan 2,500 yıllık bir gelenekten alınan bilinçli farkındalık meditasyonu anksiyeteden strese, uyku bozukluklarına ve hatta cinsel iktidarsızlığa kadar her türlü rahatsızlık için bir çare olarak sunuluyor. Meditasyonun faydalarını ortaya koymak adına geçtiğimiz yirmi yılda yüzlerce hatta binlerce çalışma ile tıp, psikoloji, nörobilim, eğitim ve hatta ekonomi alanlarından kanıtlar toplanmaya çalışılmıştır. Bilinçli farkındalık uygulamasının fiziksel ve zihinsel sağlığımız yanında ruhsal iyi olma halimiz üzerindeki olumlu etkileri her ne kadar da iyi bir şekilde ortaya konsa da esas oturma meditasyonu pratiği çoğu zaman yanlış anlaşılmaktadır.

Birkaç gün ya da bir kaçta hafta meditasyon yaptıktan sonra meditasyona yeni başlayanlar bana hep “zihnimi susturamıyorum” der. “Düşünmemem gerektiğini biliyorum ama sanki duramıyorum.” Bu durum aslında meditasyonla ilgili en sık karşılaştığımız yanlış algılardan bir tanesi: zihinlerimizi düşüncelerden arındırmalıyız ve bu sükûnet ulaşmaya çalışacağımız şey olmalı. Fakat meditasyon düşünmek ya da yapay ve belli belirsiz bir huzura ulaşmamız için zihnimizi boşaltmakla ilgili değil. Meditasyon düşüncelerimizin (burada düşüncelerimizden kastım aynı zamanda duygularımız veya hislerimiz) temelini, yapısını ve etkilerini anlayabilmemiz, bir diğer deyişle kendimizi daha net anlayabilmemiz için onlarla yakınlaşmak aslında.

Farkındalık, meditasyon esnasında güçlendirmeye çalıştığımız algılama, farkına varma, hissetme becerisidir. En temel şekliyle farkındalığın üç yönü vardır. Bunlardan birincisi keskinleştirme faktörü olarak adlandırılan konsantrasyondur. Konsantrasyon dikkatimizin dağıldığı her anda dikkatimizi verdiğimiz nesneye dönmemizi sağlayan bir kastır. Nefesimizi takip ederek meditasyon yapıyorsak, bu durumda konsantrasyon zihnimiz başka yere daldığında nefes alıp vermeye geri dönme becerisidir. Yani konsantrasyon aktiftir. Yaptığımız ve zaman içerisinde beslediğimiz bir şeydir.

İkinci yön ise farkındalığın görme faktörü olan mindfulness (bilinçli farkındalık). Bilinçli farkındalık zihnimizde belirenin düşünce, duygu, his ya da doğrudan nefesimiz olup olmadığıyla ilgili bize bilgi verir. Ayrıca belirli bir düşüncenin yakalanması veya bırakılması gerektiğini de söyler. Bu aslında önemlidir çünkü konsantrasyonu kullanarak görmek istemediğimiz düşünceleri göz ardı edebilir ya da bastırabiliriz. Gitmesine izin vermemiz gereken düşünce ile kabul etmemiz gereken düşünce arasındaki fark basittir: gitmesi gereken düşünce dikkatimizi dağıtırken kabullendiğimiz bizi kendimize daha da yakınlaştırır.

Düşüncelerimize baktığımız zaman birçoğunun sürekli eğlenmek isteyen bir zihnin döküntüleri, sadece gürültü olduklarını görürüz. Bu düşünceler geri-dönüşmüş şarkılar ve konuşmalar, fanteziler, geçmişin yeniden yaşanması, gelecek ile ilgili endişelerdir ve farkındalığımızı bizden alır, bizi anın dışına çıkarır ve dikkat dağınıklığı ile bir şeylerden kaçınma örüntüleri meydana getirir. Dikkatimizi gerektiren düşünceler ise öte yandan içlerinde duygusal bir bileşen barındırır ve her ne kadar da gitmelerine izin versek ortaya çıkmaya devam ederler.

Örneğin, hayat arkadaşınız ya da çocuğunuzla zorlu bir konuşma yapsanız, daha sonra meditasyon yaparken nefesinize defalarca kez geri dönseniz dahi kendinizi bu konuyu düşünürken bulursunuz, bu da dikkatinizi gerektiren bir husus olduğuna işaret eder. Konsantrasyonu kullanarak zorla bu düşüncelere sırtımızı dönmek yerine, bu düşüncelerin kendisi olmamız önerilir. Bu da düşündüğünüz ve hissettiklerinize yakınlaşmak, deneyiminizi herhangi bir şekilde yargılamadan veya değiştirmeye çalışmadan ona yaklaşmak için kendinize izin vermek anlamına gelmektedir. Bunu yapabildiğimiz zaman farkındalığımız bize yapmamız gereken bir şey olduğunu gösterebilir. Belki de bir konuşmayı sonuca ulaştırmak için onu yeniden ziyaret etmemiz gerekmektedir. Öte yandan, hislerimizi yaşamak için kendimize izin vermemiz onları açığa çıkarmamız için yeterlidir. Zaman içerisinde kucaklamamız gereken düşünceler ile gitmesine izin vermemiz gereken düşünceler arasındaki farkı ayırt etmeyi ve ayrıca zihnimizi ziyaret eden her şey için bir alan açmayı öğreniriz.

Konsantrasyon lazer ışığı ise bilinçli farkındalık  projektöre benzer. Her ikisi de algılayışımızın berraklığa kavuşması için bir diğerinden diğerine özgürce geçmemize sağlayan soğukkanlılık faktörü kadar gereklidir.

Farkındalığın dengeleyici faktörü olarak soğukkanlılık biz deneyimimiz arasında eleme yaparken zihnimizi stabil tutar. Kimi zaman zihin bir havuz kadar durgun ve berraktır. Dikkatimizi ele geçiren birkaç düşünce yanında meditasyon esnasında sakin, odaklanmış ve sessiz hissederiz. Bazen de zihnimiz bizi yorgunluktan bitap hale getiren metrelerce yükseklikteki düşünce ve duygu dalgalarına sahip kızgın bir denize benzer. Fakat aklımıza gelebilecek olanın aksine, soğukkanlı olmak zihnin dalgalarını sakinleştirmek anlamına gelmemektedir. Bu, dalgalarla nasıl başa çıkılacağını, farkındalığımızı elbet sakinleşecek olan fırtınanın dinmesini beklerken nefesimiz ve bedenimize demirlemeye izin vermeyi bilmemiz demektir.

İşte bu nedenle sakin olup olmadığımızın çok da önemi yoktur. Önemli olan zihnimizin değişen durumlarına nasıl tepki verdiğimizdir. Konsantrasyon, bilinçli farkındalık ve soğukkanlılık farkındalığımızı güçlendirmek, ufkunu açmak ve stabilize etmeye yardımcı olan ve korkmamız gereken düşünce ya da kaçınmamız gereken bir duygunun aslında olmadığını bize gösteren araçlardır. Mutluluk, üzüntü, dargınlık, korku, sessizlik, heyecan, huzursuzluk ya da başka bir şey yaşıyorsak da her bir deneyime ferahlık ve farkındalık ile tutunmak temelde şunu söylemektedir: şu an zihnimde bunu yaşamamda bir sorun yok. Bu durum meditasyonun daha da geniş bir yönü ve bize nihai amaç olan özgürlüğü tattırıyor. Çünkü sonuç olarak meditasyon ile duygularımızdan ya da düşüncelerimizden kurtulmaya çalışmadığımızı anlıyoruz. Onların içinde özgür olmaya çalışıyoruz yani onları görüyor ve aslında tam olarak oldukları şey olmaları için onlara alan sağlıyoruz.

Bunu şöyle düşünebiliriz: her düşünce, duygu ve his gökyüzünde hareket eden bir bulut gibidir.  Zihnimiz de öyle açık ve boş bir gökyüzü gibidir. Hava nasıl olursa olsun gökyüzü özünde her zaman geniş, açık ve berraktır. Bu zihnimizin gerçek doğasıdır.

Vanessa Zuisei Goddard, Playa del Carmen, Meksika’da yaşayan yazar, editör ve Zen öğretmenidir. Still Running: The Art of Meditation in Motion eserinin yazarı ve Tricycle Magazine,  Teachings Editörüdür.

Bu haber toplam 7250 defa okunmuştur
Gaile 490. Sayısı

Gaile 490. Sayısı