Göl

Göl

Zorbalığın, hem zorbayı hem de mağduru, bireyleri ve hatta toplumları intihara sürükleyebilecek yıkıcı bir eylem olduğu unutulmamalıdır.

A+A-

Asu Demircioğlu
[email protected]

…dElİk DeŞiK…

“Hayatım farklı olacaktı bu insanla karşılaşmasaydım.” dedi 45 yaşındaki arkadaşım. Derinleşen bakışlarını benden kaçırarak... Sadece bakışlarımız konuştu sessizlikte. Ne acı… Çoğumuz taşıyoruzdur bu gibi cümlelerin derinliğini yüreğimizde. Tıpkı başka bir arkadaşımın “psikolojik tedavi gördüm, tek başıma aşamadım” demesi gibi. Ağlayan küçük bir çocuk; arkadaşları ona “balina gibisin” demiş. 10 yaşlarındayım, adım dışında bir lakapla çağrılıyorum.  Hiç gözyaşı akmadı yüzüme, derin bir göl oluştu içimde… Suskunlukla seyrettim gölün birikimini... Şu an 50 yaşına yaklaştım.  Halen suskunluğa bürünür yüreğim; koca koca adamların, kadınların, insanların birbirine yaptığını seyrederken. Acı bir gülmeyle taş atarım biriken göle. Nefes alıyorum, alıyoruz. İzler bırakıyoruz hayata, olumlu olumsuz. Davranışlarımız birbirimizi etkiliyor. Ne açıkgözdür insan, karşısındakinin bir açığını yakalamayagörsün. Bile isteye yaralar karşısındakini bazen, bazense fark etmeden... Davranışlarımızın bilincinde olduğumuz kadar olmadıklarımız da bizim eserimiz değil midir sonuçta? Hayatlarına kattıklarımız ve hayatlarını çaldıklarımız…  Güçlü olmak zorunda mı her insan zorbalıklarla baş edebilecek kadar. Zorba davranışlarla hayat mı çalınır? O kadar zayıf olmasaydı. Keşke intihar etmeseydi Ayşe, Mehmet, Hüseyin… Benim yüzümden mi?

İnsanlar, zamanla kazanılabilecek yapısal gücü ezip, zorbalık yoluyla pasifleştirerek ve depresyona sürükleyip yok ederek kişiyi güçsüzleştirebilen içgüdülere sahip... Kendinle beraber yok edersin aslında karşındakini... Zorbalık… Akran zorbalığından tutun da insanın birbirine, çevresine;  öğretmenin öğrenciye, öğrencinin öğretmene, öğretmenin öğretmene, market çalışanının müşteriye, müdürün çalışana, iş arkadaşlarının birbirine, trafikte herkesin herkese, kişinin kendine yaptığı zorbalık. Zorbalık nedir? Trafikteyim düz yolda gidiyorum, yılbaşı öncesi bende deli bir heyecan, hediye olayları (elimde değil seviyorum hediye alıp vermeyi, bahaneyle buradan duyurulur!). Kızım arabada kime ne alınacak sayıyor. Resmen arabanın her adımında (adım diyorum o kadar yavaş gidiyoruz) herkes birine bağırıyor. Zorbalık mıdır bu da? Beni etkiliyor. Kızımı etkiliyor. Anlamıyorum ki kim kime neden bağırıyor? Kendimde arıyorum suçu. Garip olan artık kimin kime bağırdığının da belli olmaması. Kendi kendine arabalarda söven, dövünen, yüzü kızaran insanlar. Toplum çıldırmış. 13. maaşlar ödendi, niye sinirliler diyorum kendi kendime. Özel sektör almıyor o da var diye düşünüyorum. Trafik, evet artık sığmıyoruz. KKTC’nin sorunlarını düşünmeye başlıyorum ansızın. Gitgide çöküyorum. Sallanan ara yoldan anayola çıkamayan arabaya takılıyor gözüm. Amcanın tansiyonu çıkacak, baygınlık geçirip bize çarpacak diye korkuyorum. Bir anda ben de kızım da mutsuz ifadelere bürünüyoruz. Bu böyle olmaz dedim ve kızımla trafikte kim kime bağırıyor tahmin oyununu oynamaya karar verdik. Oyuna bakar mısınız? Kim kime bağırıyor tahmin et oyunu. Şiddet, kötü davranma, bağırma, aşağılama, küçümseme, psikolojik şiddet, görmezden gelmek, yok saymak. Nasıl etkiler bunlar bizi?

İnsanın insan olduğunu kanıtlama (ki niyeti varsa) çabası, kendini sorgulaması ile başlar. Bilmeden hayatını etkilediğimiz, geleceğini çaldığımız canlar. Tıpkı “bana böyle davranmasaydı ben böyle biri olmazdım.” diyerek konuşmasına devam eden 45 yaşındaki arkadaşım gibi. “O zaman şimdiki ben olsaydım izin vermezdim asla.”

O güçlüydü, ben zayıf. Eskiden kendimi suçlardım.  Düşünüyorum o anlatırken, şimdiki beni o zaman ortaya koymak için neler yapmalıydım? Arkadaşım hassas biri; özgüveni sarsılmış, hayatı boyunca okul, iş ve sosyal yaşantısı, başarısını etkilemiş. Yakın hissettiğim yanlarımı sorgularken buluyorum kendimi.

“Farklı olmak suç mu? Duygularım biraz ağır basıyorsa, hassassam hayata karşı, canlıya cansıza değer veriyorsam suç mu? Sen, ben, o hepimiz aynı yapıda olamayız bu yaşamda. Senin gibi bakabilir miyim ben hayata? Beni zayıf görüp ezmeye çalışması aşağılaması acımasız. Neden birbirimize karşı vahşileşiyoruz bu hayatta” diyor psikolojik destek alan arkadaşım. Soruyorum kendime neden? Neden zorbalık yapar insan? Daha güçlü olmak için, ezmek için,  kanıtlamak için kendini bilemedim…

 Bilerek, farkında olarak mı bu davranışları sergiler?

Fark etmeden mi böyle davranır?

Asla böyle davranmayız kimseye değil mi? Asla, ben de dahil…

Zorbalığa maruz kalan biri olarak bakıyorum ve soruyorum kendime;

Farkında mıyım zorbalığa uğradığımın?

Farkında değilsem nasıl farkına varırım!

Farkındaysam nasıl dur derim.

Kendimi nasıl korurum?

Farkındalık ne kadar önemli… Zorbalığa karşı en önemli konu, farkındalık bence. Hem yapanın, hem zorbalığa maruz kalanın hem de maruz kalanın kendini nasıl koruyacağının farkındalığı... Bu konuda eğitim programlarının her yaş grubu için hazırlanması şart. Bu eğitimlerin her yaş grubuna uygulanacak şekilde planlanması, düzenlenmesi ve uygulanması geleceğimiz için önem taşımaktadır. Empati geliştirme eğitimi ve kişilik gelişimleriyle ilgili neler neler katılır bu eğitimlere...

Çocuğun kişilik gelişiminde; içinde taşıdığı ışığı söndürmek ve yok etmek yerine, zorba davranışlarla başa çıkabilen ve ilerleyeceği yolu, onun öz değerini baskılamadan bireylerin topluma kazandırılması gerekmektedir. Bu çaba, bireylerin başarılı ve mutlu olmaları için bir adımdır ve sağlıklı toplumun oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Zorbalığın, hem zorbayı hem de mağduru, bireyleri ve hatta toplumları intihara sürükleyebilecek yıkıcı bir eylem olduğu unutulmamalıdır. 45 yaşında ve psikolojik destek alan arkadaşlarım şu an çok mutlu. Keşke daha önce aşabilseydik, yol gösterilseydi konusunda hemfikirler. Arkadaşları balinaya benziyorsun dediği için ağlayan çocuk mu? Bilmem. Belki göle taş atmaktan vazgeçmiştir…

Kaynakça: Yaşananlar, gözlemlenenler, sohbetler, okunanlar, göle atılan taşlar, 2025.

Bu haber toplam 408 defa okunmuştur
Gaile 514. Sayısı

Gaile 514. Sayısı