Polis ‘askere mi sivile mi bağlanmalı’ derken…
‘Eros’a bağlandı !..
‘Ok’unu arıyor...
Ve Genel Müdürü dahi atanamayan polis örgütü, belli ki bocalıyor.
***
İki ‘cinayet’ yaşandı, peş peşe…
Birinin yeri çok daha ayrı.
Çünkü bir ‘Polis Müfettişi’ öldürüldü.
İlk günden bugüne ‘soruşturma’ süreci şaşırtıyor bizleri...
Hem ‘insan hakları’ ayıbı kanımca,
hem de gayrı ciddi.
***
Polis bize  ‘suç delilleri’ni değil…
Kimin kiminle ‘gönül ilişkisi’ olduğunu anlatıyor.
‘Gönül’ polisi adeta!..
***
İlk tutuklu kadının ‘suçla ilgisi’ni anlamaya çalışırken…
‘Gönlünü kime kaptırdığını’ anlıyoruz, polisin ifadesinden...
Mahkemeye sunulan ‘göz altı sebepleri’ yalanlanıyor örneğin.
“Telefon trafiği” deniyor..
“Yok” diyor avukatı…
Kadın serbest…
Ancak ‘polis’ başarıyor, bir insanı ‘ifşa’ ediyor toplum önünde…
İkinci bir ‘cinayet’ gibi ‘vicdan’ın süzgecinde...
***
‘Polis cinayeti’ soruşturmasının devamı yine Brezilya dizisi gibi sunuluyor.
Biz ‘parmak izi’ merak ediyoruz…
‘Tetiği çeken kimliği’…
‘Olay yeri incelemesi’ni…
Tüm bunlar ‘araştırma gizliliği’ olabilir, anlıyoruz.
Anlamadığımız şu ki, polis “gönül” kovalamaya devam ediyor!..
Kim, hangi mahalleden geçmiş, kimle buluşmuş, kime gönlünü kaptırmış...
Ve bir ‘polis müfettişi’nin cinayetinin ardından, ‘av’ tüfeklerinin ölüm makinesine dönüştüğü bir ‘asayiş’ gündeminde, emniyetimiz ‘biri bizi gözetliyor’ evine döndürüyor mahkeme salonlarını…
***
Kan örneğinden DNA bekliyoruz!..
Saç telinden analiz!..
Polis ‘kim kimin saçını okşamış’ orada henüz!..