Gönüllü Kulluk
Gönüllü Kulluk
Tufan Erhürman
Montaigne’in yakın dostu Etienne de La Boétie’nin “Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev” adlı eseri üniversite yıllarından beri beni en çok etkileyen kitaplardan biridir. Söylev’in başlarında korku ile gönüllü kulluk arasında bir ayrım yapar yazar. Ona göre, “iki kişi tek kişiden çekinebilir; on kişinin de çekinmesi olasıdır. Fakat bin kişi, bir milyon kişi, bir kent eğer kendilerini tek bir kişiye karşı koruyamıyorlarsa bu korkaklık değildir”. Çünkü, “her erdemsizliğin daha ileriye gidemeyeceği doğal bir sınır vardır” (Etienne de La Boétie, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev, çev. Mehmet Ali Ağaoğulları, Ankara, İmge Kitabevi Yayınları, 2011, s. 21).
Yazarın yaptığı ayrım son derece düşündürücüdür. Korkudan pek hazzetmediği açıktır. Ama belli ki bu duyguya sahip olanları bazı şartlar altında anlayabilir. Yanında kendisine yardım edebilecek birileri olmasına karşın bir kişiye gücü yetmediği için ondan korkan, ona boyun eğen insanın hâlet-i ruhiyesi hoş olmasa da anlaşılmaz değildir. Ancak korkanın yanındaki insanların sayısının (yani niceliğin) belli bir noktaya kadar artmasıyla erdemsizlik nitelik değiştirmeye başlar. Binlerce insanın bir tek insana boyun eğme sebebini ondan korkmalarıyla açıklamak kolay değildir çünkü. Bu durumda korkuyla asla karıştırılmaması gereken farklı bir tür erdemsizliktir söz konusu olan. “Öyleyse korkaklık sıfatını bile hak edemeyen, kendine uyabilecek aşağılık bir ad bulamayan ve doğanın onu yarattığını, dilin de onu adlandırmayı reddettiği bu korkunç erdemsizlik nedir” diye sorar (s. 21) yazar ve yanıtı verir: Gönüllü kulluk!
Burada kullukla ilgili bu nitelendirmenin sebebi, bu kadar çok sayıda insanın bir tek kişiye boyun eğmesini korkuyla açıklamanın mümkün olmadığının düşünülmesidir. Çünkü “yalnız olan tirana karşı savaşmak gerekmez bile. Ülke ona kulluk etmemeye karar versin bir kere, tiran kendiliğinden yok olup gider. Ondan herhangi bir şey eksiltmek gerekmez, ona hiçbir şey vermemek yeterli olur”. Ve “kulluk etmemeye karar verdiğiniz an özgürsünüz demektir”! (s. 22-23, 26)
Etienne de La Boétie 16. yüzyılda yaşamış bir yazardır. Bu nedenle korku ile gönüllü kulluk arasındaki farkı insanların sayısı ve fiziksel güç üzerinden açıklamaya çalışması anlaşılabilir. Onun söylediklerini kelimesi kelimesine bugüne uyarlamak elbette mümkün değildir. Bugün, tek başına da olsa, bilginin ve teknolojinin gücüyle, binlerce, milyonlarca kişiye korku salma olanağına sahip insanlar vardır. Ama yine de korku ile gönüllü kulluk arasında bir ayrım yapılabileceği noktasında yazar hâlâ haklıdır bence. Başka türlü yaşamanız mümkün değilse, birine boyun eğmeniz korkuyla açıklanabilir. Ancak boyun eğme sebebiniz, alışkanlıklarınız, tembelliğiniz veya sahip olduğunuz rahat yaşamı kaybetme endişesiyse, artık erdemsizlik nitelik değiştirmiş demektir. Korku arzu ettiğiniz bir şey değilken, burada kulluk, arzu edilen, alternatifini denemeye cesaretiniz olmadığı için bir bakıma tercih ettiğiniz bir hâldir. Korkudan özgürleşmek, onun esiri olmaktan kurtulmak güç bir iştir. Oysa gönüllü kulluk ise yaşadığınız hâl, özgürlüğünüz bir reddediş kadar yakınınızdadır. “Ben kulluk etmeyi reddediyorum ve bedeli her neyse ödemeye hazırım” dediğiniz anda ona ulaşmak mümkündür.
Günümüzde gönüllü kulluk, devletler, halklar arası ilişkilerden tutun da bireyler arası ilişkilere kadar birçok noktada rahatlıkla gözlemlenebilir. Yazarın, bu hâldekilerin erdemsizliğinin korkaklarınkiyle kıyaslanamayacak boyutlarda olduğuna ilişkin vurgusu iyice kavranmış olmalı ki gönüllü kulluğu tercih edenlerin birçoğu durumlarını korkuyla ya da çaresizlikle açıklamaya çalışırlar. Oysa aynaya bakmaya cesaret edilse, işin renginin hiç de öyle olmadığı rahatlıkla görülebilecektir. Hülasa, korkaklıkla gönüllü kulluğu birbirinden ayırmak 16. yüzyılda olduğu gibi bugün de son derece önemlidir. Çünkü farkında olmadan da olsa gönüllü kulluk batağına saplanmış olanların özgürleşmelerinin yolu bu ayrımı görmekten geçmektedir.
Not: 22 Eylül 2013’te yine adres kıbrıs’ta okuduğunuz yazının tekrarıdır.