“Gönyeli’de olası gömü yerleri ve anlatılanlar…”
OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR…
Bir okurumuz, aylar süren gönüllü ve insani bir çabayla, Gönyeli bölgesindeki bazı olası gömü yerleri hakkında bazı bilgiler toparlayarak bize iletti. Bu okurumuza göstermekte olduğu insaniyet için çok teşekkür ederiz.
Okurumuz, Gönyeli’de gerek olası gömü yerleri, gerekse anlatılanlarla ilgili kaleme almış olduğu yazısını bize gönderdi.
Okurumuzun elde ettiği bilgilere göre, Gönyeli’de eski belediye binası arkasında bir bölgede bir olası gömü yeri olabilir… Okurumuz, bazı Gönyelililer’e dayanarak bir diğer olası gömü yerinin de Gönyeli barajı civarında olduğunun anlatıldığını ifade ediyor.
Okurumuzun yazısı şöyle:
“Gönyeli’de yaşamlarını sürdürmekte olan ismini vermek istemeyen dört kaynaktan Gönyeli’de yaşananlarla ilgili edindiğim bilgiler şu yöndedir:
Kaynak Kişi 1 (Erkek-58 yaşında) şöyle anlatıyor olayları:
“19 Temmuz’un gecesi, saat 10-11 gibi yaşı tutanları asker aldıydı evlerden. Gönyeli’nin içine götürdülerdi bizi. Biz 17 kişiydik. Bizim aileden 3 kişi vardı. Görevimiz mühimmat taşımaktı, Gönyeli ovalarında.
19 Temmuz gecesi saat 4-5 sularında yükledik tırları ve Boğaz’a gidip, gizlendik çukurlara .
20 Temmuz sabahı önce dağlardan sesler geldi, tam o saat başladıydı Rumlar da Gönyeli’yi dövmeye. Yunan Alayı vardı Lefkoşa Havaalanı’nın olduğu yerden ve oradan atışlarla Gönyeli’ye saldırırlardı.
Helikopterler ve 130 nakliye uçaklarıyla, mavi bereli komandolar inmeye başlamıştı ovalara. Bu esnada biz de seyrederdik, vurulanlar, düşenler, ölenleri görürdük.
Rumlar bir yandan Gönyeli’ye ateş eder, diğer yandan bizim arkadaşlarımız (Hüseyin ve bir kişi daha) da stenlerle gelirlerken, bir havan topunun yanlarına düşmesiyle gözümüzün önünde şehit olmuşlardı.
Ben 16 yaşındaydım, 3 bin kişilik bir tabur inmişti, Boğaz’a, Girne’ye.
1974 yılıydı, 7-8 tane Rum tankı Gönyeli’ye girmeye çalışıyordu. Biz o yıllarda daha küçüktük. İddialar o yöndeydi ki, bu tankların arkasında bir de tabur vardı. Taburun arkasından birkaç tane de buldozerin geldiğini söylemişti görgü tanıkları. Sanırım Rumlar Gönyeli’ye girip de bir katliam yapmak istemişlerdi, katliamı yaptıktan sonra da bizi buldozerlerle, toprağa gömeceklerdi. Atlılar, Muratağa ve Sandallar’a benzeteceklerdi bizi.
Bunlar yaşanırken, Türkiye’den gelen komutan vardı ve hava desteği isteyerek bu gelen Rumları bombaladılardı. Kaçışanlar oldu, göz gözü görmezdi. O tanklar da imha edildi. Bu saldırıda ölen Rumlar toplandı sonradan ve şimdi Gönyeli Belediyesi’nin Eski Binası’nın hemen arkasında olan bölgeye ve Çevre Yolu’nun hemen arkasına (Kiler 3 Süpermarket’in olduğu alana) gömülmüşlerdi.
Bizim evimiz bu gömülen yerin yakınındaydı. Bombalama yapılırken de görmüştüm, ancak yakına gidip de bakamadım. Kapının aralığından Belediye Binası’nın arkasına ölen Rumları gömerlerken görmüştüm. Sonradan o tahrip edilen tankları da gelip almıştı askerler ve götürmüşlerdi.
Bilirsiniz bir tankı vurduğunuzda, içindekilerin hepsi ölür, patlar. Mahşer yeriydi Gönyeli.
Hiç unutmam 22 Temmuz’da Rumların attığı havan toplarından biri bir evin üzerine de düştüydü. O evden 6 kişiyi çıkarttıydık bizler. Pattaniyalara sarıp çıkarıp götürüp gömdüydük. Hiç aklımdan çıkmaz, bir tanesi hamileydi ölenlerin.Ameliyat yaptılardı, karnını yarıp çıkarttılardı çocuğu. Yaşar mı, yaşamaz mı artık bilmem o çocuk.
16 yaşımdaydım, 6 gün eve gitmedim ben. Yap derlerdi, yapardım!”
Kaynak Kişi 2 (Kadın-80 yaşında) şöyle anlatıyor:
“21-22 Temmuz 1974’te tam bizim evin önünde 7 tane tank geldi. Yüzbaşı vardı bir tane bağırırdı “Hava desteği verin! Hava desteği verin!” diye. O gelen tankların arkasında tabur da vardı. 2 tane uçak geldi, kalbur etti kendilerini. Kurtulan var mı diye gidip bakmadık. Cesetler ve kemikler hâlâ oradadır o evlerin altında.
Eski Belediye Binası’nın orada bir ev var, onun yanından devam ettiğinde çatallanan yolun oraya gömdülerdi kendilerini. Orada hâlâ daha bir bina var, orası keşif bölüğüydü, onu havaya uçurmak isterlerdi asıl. İşte bizimkiler de orada kesti önünü Rumların ve vurup öldürdülerdi kendilerini. O ateşin içine girip da bakamadım, kim sağ kaldı, kim öldü. Bizimkilerden de ölenler vardı zere. Sonrasında asker bırakmadı yanaşalım oraya, onlar daha da kalabalık olup geldiydi bizimkiler. Ölen Rumları çukur kazıp gömdülerdi. Hiç unutmam söve söve bizim Türk askercikleri gömerlerdi o Rumları. Biz gömüldükten sonra Rumlar gidip baktıydık sadece.
Bir de hiç unutamam Gönyeli Katliamı vardı. Babam da vardı saldıran o Türklerin arasında. Kanlıköy’de olmuştu olanlar. O zamanlarda kasaturalarla kestilerdi kıyım kıyım insanları, Rumları. Şimdi Coca Cola’nın olduğu yerde. O tepelerin oralarda, ölenlere ne oldu kimse bilmez. Hâlâ daha arar insanlar yakınlarını. Yazık, günah insanlara. Silah yoktu, topladıydı İngiliz hepsini, kamyonların dingillerinden silahlar yaparak saldırdılardı Rumların üzerine.”
Kaynak Kişi 3 (Erkek-35 yaşında) şöyle anlatıyor:
“Şimdi bu Gönyeli’de yaşanan gelişmeleri, savaşı farklı farklı birçok kaynaktan dinledik. Bazen geceleri korku da düşer içimize, bizimkiler neler neler yapmış buralarda diye. Bu evlerde yaşayan insanlar, evlerinin altında kimlerin yattıklarını bilmeden rahat rahat uyuyamazlar.
Bir dede vardı, Gönyeli’nin içinde şimdi ismini vermeyim buradan. Yaşı 80’i devirdiydi, anlatırdı bize. Savaşta neler yaptığını. Bizimkiler öldürdüğü Rumları, bizim dedeye söylerdi, bu da traktörünün arkasına bağladığı üstü kapalı trolly ile götürüp gömme işini yapardı. Bir gün bize uzun uzun anlattıydı bu işlemi yaparken neler hissettiğini.
İlk başlarda korkarmış bunu yaparken, sonra alışmış ve hepsini aynı yere gömmeye başlamış. Gönyeli Barajı’nı bilirsiniz. Gönyeli Barajı’na gittiğinizde, Girne yoluna doğru iki tane tepe görürsünüz, ortası şimdi sazlık gibi bir yerdir. Orası yumuşak topraktır. İşte o iki tepenin arasında onlarca Rum’un cenazesi yatır. Kaç kişiyi gömdüğünü hatırlamadığını söyledi ama 30-40 kişiyi kadar gömdüğünü söylerdi bize bu dede. Şimdi pişmanlık mı yaşar, yoksa gün yüzüne çıksın mı ister bize anlattı. Farklı dönemlerde ölüler götürmüş oralara, bu da gösteriyor ki bu ölümler belirli zaman aralıklarında oldu.
Bir an önce yetkililer gelip, oraları kazmalı ve bu cesetleri çıkarıp ailelerine teslim etmeliler. Yazıktır, günahtır.”
Kaynak Kişi 4 (Erkek-65 yaşında) şöyle anlatıyor:
“Zamanında bizim “teşkilat”, bizlerden maddi katkılar da toplardı. Bu katkılarla silah alır, aletler alır, bizim aklımızın kesmediği bir takım işlerde kullanırdı. Benden de istediklerinde, ben de benim hanımdan habersiz onun birkaç parça altını vardı, götürüp kendi elimle teslim ettim. Sonuçta vatan hepimizindi, mal gider, geri gelir ama bir elden çıkarırsak vatanı, toprağı geri alması zordu. Sonradan öğrendi benimki, parçalandık. Ama anlattım durumu ve yeni almak için söz verdim.
Benim biraz sinirlerim bozuktur. Asabiyim. Bir da çatışmalar var, sürekli bir yerlerden haberler gelir. Toplanır giderik biz de, savunmaya. Arkadaşlar dizginler bizi zaman zaman, çünkü biz deli fişek, vurup yıkacayık, dökeceyik ortalığı. Allah seni inandırsın, salsalar beni Rum tarafına, ele geçireceyik o tarafı. Öyle deli bir tarafım var yani. Ve bu beni olduğu gibi çevremdeki insanları da kokuturdu.
Bir gün gece kapım çalar bir arkadaş gelir der bana “Gel da sana bir şey gösterecem”. Çıkar giderik, bir bakarım bizim para verdiklerimiz yanında kadınlarla, yer içerler. “Nerede buldu be bunlar paraları?” diye sorarım arkadaşa, “Aha bizim verdiğimiz paralardır” demez mi bana.
“Ee biz ne parçalandık be hanımla?” diye sordum kendime ve beklemeye başladık kendilerini yol üstünde. O pavyon kadınlarını bıraktılar, dönüş yolunda yalnız dönerlerken, önce sokak lambasını kırıp bekledik, karanlıkta. Sonra kestik önlerini hainlerin. Bunlar teşkilatın parasını, hovardalıkta harcıyorlardı. Vurduk geberttik kendilerini, bunu yapmamız gerekirdi. Sonra da çektik toprak alanın içine yol kenarına gömdüydük kendilerini. Ağırdağ yolunun üzerinde bir virajın köşesine gömdüydük kendilerini. Belki da yol geçti şimdi üstünden. Keşke yapmasalardı öyle bir şey…”
Okurumuzun toparlamış olduğu bu bilgiler ve olası gömü yerleri hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olanları, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefonumdan beni aramaya davet ediyorum… Dileyen okurlarımız 181 numaralı telefondan da isimli veya isimsiz olarak Kayıplar Komitesi’ni arayabilirler.