Gordion Düğümünü kim keser?
Kıbrıslı Türk toplumunun sosyal ve ekonomik sorunları tahmin edilenin ötesinde bir sorunlar yumağına dönüşmüş durumda. Tek tek çözülmesi neredeyse imkansız, bir Gordion düğümüne döndü sorunlar.
Ekonominin kayıt dışına kaydığı; hemen herkesin borçla yaşama yöneldiği; üreticinin günü çıkaramadığı; Esnaf’ın çek yasağından çıkamadığı; asgari ücretin, rezillik ücreti düzeyinde olduğu; yurt dışından gelen öğrencilerin sermaye grupları tarafından birer para kaynağı olarak açıkça sömürüldüğü ; yüksek öğrenim açma izninin toplamda 31’e ulaşarak, pek çok apartmanın adını üniversite olarak değiştirdiği; vatandaşlık konusunda hiçbir kuralın geçerli olmadığı; eğitimde ciddi bir gerilemenin yaşandığı; sağlık sisteminin çöktüğü v.d bir dönem…
Nereden tutsanız elinizde kalıyor !
UBP-DP Hükümetinden yapılan açıklamaların tümü, günü kurtarmaya yönelik, yalan-yanlış bilgilerle dolu.
UBP-DP, dur bakalım ne olacak halleri ile siyaset yapıyor…Hele bir Meclis açılsın, hele bir bütçe geçsin, hele bir seçimleri atlatalım…
Siyaseti baştan sona zehirleyen bu durumun arkasında sadece siyasetçilerin beceriksizliği yatmıyor. Yargıdan, yasamaya, güvenlikten, bürokrasiye büyük bir çürümüşlük sarmalı ile karşı karşıyayız.
Siyasetin bu noktada topluma “dönüştürücü yegane güç” olarak, vizyon, proje ve kadro bağlamında umut vermesi gerekir.
Vatandaşın bu ortamda yapabileceği şey, elbette kendi iradesinin yansıdığı sandık sonuçlarının ne denli değiştirici, dönüştürücü olduğunu ve bunların kendi hayatına ne denli yansıdığını sorgulamaktır.
Sokakta durum oldukça kötü ve halk öfkeli, çok tepkili.
Bu noktada ister beğenelim ister reddedelim, nesnel şartları iyi okuyamazsak, bugünden yarına vizyon ve program geliştiremeyiz. Son dönemde cımbızla hata aramaya çıkmışların algı operasyonları ile sol’un tarihsel değerlerini yok etmeye kalkmaları manidardır.
Ancak kendi mücadele tarihini bir bütünsellik içerisinde, neden-sonuç ilişkisi bağlamında ve özgün tarihsel koşulları gözeterek değerlendirmeyi bilenler açısından bu durum, günlük, sıradan ve öz itibarıyla yok hükmündedir.
Bugün içinde bulunduğumuz zor şartlarda, demokratik, laik ve dünyaya entegre olma perspektifini asla kaybetmeden, kendi kimliği ile Kıbrıslı Türk halkının varlığı üzerinden hareket etmek temel bir çıkış noktasıdır. Bu varlığın sürdürülebilir kılınması, sosyal, ekonomik ve siyasal gerilemelerin önlenmesi ve bunalım koşullarının bir sonucu olarak toplumda giderek azalan dayanışma pratiğini hayata geçirmek, siyaseten bunu olanaklı kılmak içinde bulunduğumuz koşullarda yarına çizeceğimiz siyasi hat açısından çok önemlidir.
Bir diğer yandan, rejimin çizdiği sınırlar içerisinde siyaset yapma baskısı; bunun dışında durup, her statükonun sahte maskesini sert bir şekilde düşürme çabasındakilerin ötekileştirilmesi, rejimin sarsılan aklı ile ilgili bir konu. Statüko geleceğini göremeyip, eski dönemin söylemlerine geri dönmek durumunda kaldı; aslında statükocular körleme siyasetleri ile kendi sonunu hazırladılar: Kendi kendilerini bitirecekler.
Bu noktada alternatif, moda deyimle popülist siyasi çıkışlar olabilir mi?
Nesnel koşulların iyi değerlendirilemediği bağlamda elbette. Çünkü öfke ve tepkinin yöneleceği alan kısmen sandığa gitmemek, kısmen de siyasetsizlik siyaseti ile var olmaya çalışanlar olabilir. Fransa örneğinde olduğu gibi…
Kıbrıslı Türk toplumunun bu geçici rüzgara kapılmaması, yegane alternatifin, vizyon, proje ve kadro ekseninde, soğuk ve uzak değil, sıcak ve kucaklayıcı bir siyaset anlayışı ile yurtsever değerleri öne çıkaran bir tavır olacaktır.
Bunu gerçekleştirebilecek tek partinin ise kim olduğu açıktır. Yani, Gordion düğümünü kesecek tek güçtür. Elbette yukarıdaki kapsam bağlamında.