Görünenin Ardındaki Hikayeler…
Görünenin Ardındaki Hikayeler…
Hüseyin Özinal
Bu söyleşiyi yapma önerisi gelince, üzerinde çok düşünmeden kabul ettim. Ama zaman geçtikçe , üzerinde düşünme süreçleri çoğaldıkça ağırlığı üzerime binmeye başladı. Tanımadığım, görmediğim, cinsiyet kimliğini, yönelimini bilmediğim biriyle olacaktı bu söyleşi. Söz konusu kişi hakkında bilebildiğim tek şey, HIV pozitif olduğuydu.Üstelik karşılıklı iletişim yerine dolaylı, bir başkası üzerinden iletişim kurulacaktı.Böylesine ‘’dokunamadığım’’ bir ’’varlıkla’’ nasıl konuşacaktım. Bu ‘’varlığı’’ canlandırmaya, var etmeye çalıştıkça yaşadığımız dünyanın, ülkenin gerçekliğine, duvarlarına çarpmaya başladım.Hegemonyanın bedenler üzerinden kurguladığı ve toplumun her zerresine salgıladığı politika; homofobi ve kendisi gibi olmayana yaşam hakkı tanımama üzerinden can yakmaya devam ediyordu. Gizlenerek, saklanarak neredeyse var olmayan , görülmeyen bireyler haline getirilen toplumun tüm ötekileri gibi , LGBT bireyler de bundan payını alıyordu. Var olan hetero –maskülen erk’e aykırı düşen tüm bireyler yok sayılıyordu. Sistemin içinde kaybolmaları , ortada olmamaları, görülmemeleri gerekiyordu. Günümüz tedavi olanakları ile tehlike oranı nerdeyse sıfır noktasına getirilmiş bir hastalığın tedavisi bile bu önyargı duvarlarına çarparak can yakmaya devam ediyordu.Görünenin ardında duran, satır aralarına gizlenmiş , saklı hikayelerdi tüm yaşananlar. Okuyacağınız söyleşi , işte ‘’bu hikayelerden birisidir.’’
HIV pozitif olmadan önce nasıl yaşıyordunuz ve bu konuya bakışınız nasıldı?
Herkes gibi yaşıyordum. Ev-iş, arkadaşlar vs. Önceliklerim daha farklıydı diyebilirim. Sevdiğim insanlarla ve ailemle geçirdiğim zamanı ertelediğimde çok dert etmezdim. Şimdi her dakikanın önemi var benim için. HIV ile ilgili ‘’Bana olmaz’’ şeklinde bakardım. Sonuçta her zaman tedbirli davranırdım. Son 3 yıldır düzenli bir ilişkim vardı. Bu nedenle biraz da ön yargılı sayılırdım. Sanki HIV virüsünü alanlar hiç korunmayan pervasız insanlarmış gibi düşünürdüm. Biliyorum, günah çıkarmak gibi söylediklerim ama ister istemez bize öğretilenlerden ben de payımı epey almıştım.
HIV pozitif sonucunu nasıl aldınız ve neden test yaptırmaya gerek duydunuz?
Kronik gastritim vardı. Endoskopi yaptırmam gerekti. İşlem öncesi kanımı aldılar. Sonra kan sonuç raporumda ‘’enfeksiyon hastalıkları uzmanıyla görüşün’’ gibi bir şey yazıyordu. Ben de hastaneye gitmek istemedim. İnternetten bununla ilgilenen doktorlara baktım. Dr. Nesil Hanım’ı buldum. Sanırım bu konudaki en büyük şansım oldu. Bana HIV pozitif olduğumu söylediğinde önce inanamadım. Doğrulama testi yaptık. Test sonucunda yine pozitiftim. Bir süre sonucumu göstermek için gitmedim. Kendimi ‘’zaten öleceğime’’ inandırmıştım. Yurt dışına gitmek için planlar yapmaya başladım. Neredeyse ailemle vedalaşma yemeği organize ederken bir sabah saat 9’da (bilen bilir Nesil hanım’ın sabah 9’ları meşhurdur) Nesil Hanım aradı. Sonucumu alıp almadığımı sordu. Pozitif çıktığını ve gitmeye hazırlandığımı söyledim. Benimle konuşmak istediğini ve kararım konusunda saygı duyduğunu söyledi. Aynı gün öğlen beni hastaneye çağırdı. Koridordan bozma bir servisin mutfağına gittik. Yaklaşık 1 saat konuştuk. Beni hastalığımla barıştırdı diyebilirim. Ancak hastalığımla barışmam veya bununla yaşayacak olmam ne yazık ki yetmiyordu. Bunun tedavisi vardı, insanların öğrenmesi durumunda bana saldıracak olan bir sürü canavarları vardı. Yani iş hasta olmak ve ömür boyu tedavi almakla bitmiyordu. En önemlisi sevgilim vardı…
Bu durumla nasıl baş ettiniz/ediyorsunuz?
Öncelikle hasta olmakla taşıyıcı olmak arasında farklılıklar olduğunu öğrendim. Yani, tedavi alırsam ve düzenli almayı sürdürürsem hasta olmadan sadece taşıyıcı olarak yaşamımı sürdürebileceğime ikna oldum. Yüzleşmem gereken insanlarla yüzleştim. Bu konuda Nesil Hanım’ın desteği olmasa başaramayabilirdim. Önce sevgilimle konuştum. Onu doktoruma getirdim. Üçümüz konuştuk. Ona da test yaptık. 6 ay sonra bir daha yaptık. Şükür ki ona bulaşmamıştı. Ailemden sadece kız kardeşime söyleyebildim. Onu da doktoruma getirdim. Ancak cinsel yönelimim gibi hastalığımın da saklı kalması gerekiyor. Çünkü bu ada’da AIDS’li damgası yersen hiçbir iş yapamazsın kimsenin sana güveni kalmaz. Üstüne çarşaf çarşaf gazetelerde haberler falan. Bu risk altında olmak çok zor. Bu yüzden çevreme karşı çok temkinli davranıyorum. Haplarımı başka kutularda saklıyorum. Jiletlerimi 5 kere sarıp öyle atıyorum. Özel bakımımda kullandığım ne varsa sürekli kontrol ediyorum. Bu şekilde zamanın bir yerinde yaptığım sorumsuzluğu şimdi gidermeye çalışıyorum. Kendime çok daha iyi bakmam gerektiğini biliyorum. Düzenli kontrollerimi yapıyorum. Sağlıklı olduğumu biliyorum. Yani başa çıkmam gereken bir hastalığım vardı ve tedavi alarak onun önüne geçebiliyorum. Ama atomu parçalayan adam demiş ki ‘’önyargıyı yıkmak’’ daha zordur. Bununla hala baş etmekte zorlanıyorum.
Sevgilinizle konuştuğunuzda bunu nasıl karşıladı? O an’ki tepkisi ne oldu ve daha sonraları bu süreci (birlikte ) nasıl aştınız?
Onu aldattığımı düşündü ve beni terk etti. Çok ağladım. Çünkü mutlu giden bir ilişkimiz vardı. İhanet de etmemiştim. Tabii bana inanmadı. Bana inanmasa bile test yaptırması gerektiğini söyledim. Daha kötü kavga ettik. Sonra onu da alıp doktora gittim. Doktorum ona da hastalığı ve tedavi sürecini anlattı. Ama onun duymak istediği aldatılmış olup olmadığıydı. Bu konuda doktorumuzdan kesin cevap alamadığında zor zamanlar geçirdik. Onun sonuçlarını gün gün kendim topladım. Bulaşmadığından emin oluncaya kadar hiç üstüne gitmedim. Hep aradım sordum ziyaret ettim. Sonuçları kesinleşince benden duysun istedim. Eğer isterse benden ayrılabileceğini söyledim. Ama onu aldattığım için değil hastalık kapmasın diye. Bir iki kere birlikte psikoloğa gidelim istedim. Kabul etmedi. Daha sonra kendiliğinden benim sonuçlarımla benimle ilgilenmeye başladı. Virüs yükü tahlili temiz gelince derin bir nefes alıp birbirimizi aslında ne kadar çok sevdiğimizi anladık. Birbirimize hayat arkadaşı olmayı öğrendik.
Toplumsal baskıdan ve ön yargılardan söz ediyorsunuz. Üstelik bu önyargılara cinsel yöneliminizin getirdiği bir diğer önyargı ve bunu gizlemenin getirdiği baskılar ekleniyor.Tüm bunlarla baş etmekte zorlandığınızı da ekliyorsunuz. Bununla ilgili pisikolojik desteğe gereksinim duydunuz mu? Destek alıyor musunuz.?
Doktorum tedaviye başlamadan gitmem gerektiğini söyledi fakat ben cesaret edemedim. Sonra sevgilimle birlikte gitmeye karar verdim bu sefer o istemedi. Şimdilik başa çıkabiliyorum. Ama bir gün ihtiyaç hissedersem güneyde birine gitmeyi isterim. Orada daha güvende hissedeceğimi sanıyorum.
Tedavi süreciniz nasıl oluyor? HIV pozitif olalı kaç yıl oldu ? Tedavi olma-olabilme şekli dünya standartlarına göre ne düzeyde?
Hap kullanıyorum. Günde 5 tane. Bu tedaviyi tek hapla da yapabiliyormuşuz ancak devletimiz henüz ilacı getirmiyor. İlaçlarımı hastaneden bizzat doktorumdan alıyorum. İsmime kod’ladıkları için ilacın kim için alındığını yalnız doktorum biliyor. 1 yıl 3 aydır tedavi alıyorum. Pek bir yan etkisi olmadı. İlaçların yanında aşılarımı da yaptırıyorum. İlk 6 ay daha sık virüs yüküme bakıldı. Kandan temizlenince kontrollerim 6 ayda bire düştü şimdi, bağışıklık hücrelerim sayılıyor, rutin muayenem yapılıyor.
Mesleğinizi etkiliyor mu?
Çalıştığım yerde kimse hastalığımdan haberdar değil. Bu nedenle etkilemiyor. Eğer öğrenseler işimi yapamayacağımı biliyorum ne yazık ki.
Bu söyleşiyi birbirimizi tanımadan internet üzerinden yapıyoruz. ’’normal şartlarda’’ karşılıklı sohbet ederek, tanışmış olarak yapabilmiş olmamız gerekiyordu. Bu konudaki düşünceleriniz ne?
Daha önce de belirttiğim gibi kendimi saklamak zorundayım. Dolayısı ile bu konuda yüz yüze görüştüğüm çok az sayıda insan var. Ancak deneyimlerimi paylaşarak destek vermem gerektiğini düşünüyorum. Kaldı ki bu yazıyı okuyan her kim olursa olsun bilmelidir ki yarın bu yazının sahibi kendisi olabilir. Bunu anlayan insanlar çoğalırsa bir gün tabi ki karşılıklı konuşmalarla sohbetlerle yükümüz azalacak. Kendimi güvende hissetmemenin nedeni siz değilsiniz. Genel olarak hayatım için aldığım bir tedbir olarak düşünmenizi rica ederim.
Şimdiki duygusal haliniz, hayata, insanlara, kendinize bakışınız nasıl?
Beni olduğum halimle kabul eden insanların yanında mutluyum. Herkes her şeyi bilmek zorunda değil. Tabii zaman zaman, kendimi iki yüzlü hissettiğim de oluyor. Beni bu halimle seven bana destek olan hayat arkadaşımı sakladığım için içim içimi kemiriyor. O zaman öfkeleniyorum. Gece klüpleri’nden hastalık alsam kimsenin umurunda olmayacak ama HIV virüsü aldığım için daha çok dışlanacağımı bilmek üzücü. İnsanların kendilerini temizlemek için beni ve hastalığımı kullandıklarını düşünüyorum. Bir gün herkesi kucaklayan bir toplum olursak belki daha özgür ve daha dürüst insanlar oluruz.
Herkesi kucaklayabilecek hale gelebilmekten, daha özgür ve daha dürüst insanlar olabileceğimizi anlatıyorsunuz. İnsanların kendilerini temiz kılmak için hastalığınızı ve sizi kullandıklarını söylüyorsunuz. Bu konuda ( birçok konuda olduğu gibi) iki yüzlü hatta çok yüzlü olduğumuzu düşünüyorum. Eşcinsel şarkıcılara hayran olup onların müzikleri, şarkıları eşliğinde dans edip eğlenirken (bırakın HIV pozitif olmayı ) aynİ insanlar, cinsel yönelimi veya cinsel kimliği farklı birine çok rahatlıkla sözel, fiziksel veya psikolojik şiddet uygulayabiliyor. Bu konuda (çok umutlu olmamakla birlikte) daha mutlu ve umutlu, birlikte yaşabileceğimiz bir toplum olmayı nasıl sağlayabiliriz?
Herkesin önce kişinin kendisiyle yüzleşmesi lazım. Önce bunu sağlamak lazım. Ötekiymiş, berikiymiş sende yokmuş onda varmış meselesini bırakıp ‘’bakalım ben neyi, nasılım neye benzerim ya da neden benzemem,benzeyemem?’’ bunları sordurtmak lazım aynada. Umut etsek ne etmesek ne? Yapmak ister miyiz istemez miyiz, bence sorumuz ve başlangıç noktamız bu olmalı. Bizim dönem için enerji yatırımı yapacak zaman geçti bitti. Sonrakiler için, yanımızda ,arkamızda gelenler için toplum inşa edilebilir. Bunu kabullenemediğimiz için bir yerinden tutup bizler de başlamaya cesaret edemiyoruz. Birlikte yaşıyoruz zaten. ‘’Öteki’’ , ‘’azınlık’’ statüsünde yaşıyoruz. Şiddet olayı da başımıza geliyorsa yine aynı ayırımcı bakış açısından geliyor. Toplumla hiç yoktan örneksiz tanışabilmek gerekiyor. Bülent Ersoy, Zeki Müren gibi değil; Mehmet’le Ayşe gibi tanışmak gerek. Cinsel yönelimle değil insan olarak. Çünkü hepimizin en temel başlangıcı budur. Ayşe’nin gece ‘’nikahsız’’ iken bir adamla yatması ne kadar ‘’ayıpsa’’ bunun iki katı daha çok ayıp olan ‘’Fatma’’ ile uyuması değil mi? İkisini beraber anlamak lazım, ikisine beraber birleşmek lazım. Ama bizler de ayırıyoruz kendimizi, bazen bundan avantaj sağlıyoruz. Saklanmamızı kolaylaştırsın diye evimize kapanıyoruz. Eğleneceksek ya uçak bileti alıp uzaklarda eğleniyoruz ya da kapalı özel alanlarda. Yani toplumla barışmanın yolunu değil onlardan korunmanın yollarına enerji harcıyoruz. Çünkü umutla çaresizliğimizi kutsamayı adadaki her toplum parçası gibi seviyoruz. Bunu düşünmenin yazmanın sonu yok. Önce biz birimize sahip çıkalım, bizlerin de ortak değerlerinden ve bunlara olan sadakatimizden bahsedelim. Yani kendimizi bu adada inşa etmeden birlikte yaşama hayali kurduğumuz bir toplumu inşa etmek bana biraz kolaycılık gibi geliyor.