1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. “Görüntü yönetmenliği gerçek bir sanattır”
“Görüntü yönetmenliği gerçek bir sanattır”

“Görüntü yönetmenliği gerçek bir sanattır”

Türkiye’nin önemli görüntü yönetmenlerinden biri Ali Aslan… Ekibi ile ‘Savaşın İki Yüzü’ filminin çekimleri için Kıbrıs’ta bulunuyor. Ali Aslan hayatı adeta ekranda yaşıyor…

A+A-

Simge Çerkezoğlu

Türkiye’nin önemli görüntü yönetmenlerinden biri Ali Aslan… Ekibi ile ‘Savaşın İki Yüzü’ filminin çekimleri için Kıbrıs’ta bulunuyor.  Adada baktığı her yerin bir görsel şölene dönüştüğünü söylerken, yönetmenliğini Ömer Evre’nin yaptığı filmde büyük bir mutlulukla çalıştığını samimiyetle anlatıyor. Genç yaşına rağmen kariyerini ilmek ilmek nasıl işlediğini, bir görüntü yönetmeninin sorumluluklarını, iş disiplinini, bitmeyen öğrenme sürecini, titizliğini bizimle paylaşıyor. Ali Aslan hayatı adeta ekranda yaşıyor, çok çalışıyor.      

“Kameraya olan ilgim ortaokul yıllarımda başladı”

Ali Aslan’nın filmlerinin, dizilerinin hikâyesini öğrenmeden önce, ilk olarak kendisinin hikâyesinin nasıl başladığına kulak veriyorum.

“Ben Malatya’da doğdum, büyüdüm. Ben çok da çocukluğumu yaşayamadım. Erken yaşlarda iş hayatına atıldım. Kameraya olan ilgim ortaokul yıllarımda eniştem sayesinde başladı. Uzun süre Almanya’da yaşadıktan sonra 90’lı yıllarda Türkiye’ye dönen eniştem gelirken yanında kamera getirmişti. Onun kamerasını kullanmaya başlamıştım. Lise yıllarına gelince okulun hemen yanında yerel bir televizyon vardı. Okuldan kaçıp kaçıp oraya gittiğimi hatırlıyorum. Orada yeni bir şeyler öğrenmeye çalışırdım. Daha sonra TV Malatya’da çalışmaya başladım. Ardından daha profesyonel adım atabilmek için illa ki İstanbul’a gitmem gerektiğine karar verdim. Her şeyin kalbi, merkezi İstanbul’dur dedim. Böylece NTV’nin yurt haberleri bölümünde kameramanlığa başladım. Bu birimde bölgeleri gezerek daha çok özel haberler yapıyorduk, özellikle doğu ve güney doğuyu geziyorduk. Elbette artık teknoloji ilerledi ama iki yıla yakın bu şekilde çalıştım. Tabii habercilik çok zor bir meslek, özellikle de kameramanlık anlamında. Kuşkusuz her birimin zorluğu farklıdır magazin kameramanı olmak da zordur, bir dizide, filmde çalışmak da…”

f3-022.jpg

“Haber kameramanlığı yaparken, haberden hikâye yarattım”

Daha önce bir röportajında haber kameramanı olarak çalışırken bile, habere mizansen kattığını okumuştum. Benim için o zamanlara geri dönüyor…  

“Ben haber alanında çalışırken bile düz haber mantığı ile hiçbir zaman çekimler yapmadım. Olaylara her zaman canlandırma da kattım. İnsanlara bir haberi verirken hikâye yaratıp çektim, aktardım. Habere de bir tat, bir anlam kattım. Malatya’da kayısı haberi yapacaksak ona renk katmak içim önce köye gider, sabahları nasıl uyanırlar, gün boyu nasıl çalışırlar, nasıl üretirler onu anlattım. Sadece oradaki bir üreticiye, ya da kooperatif başkanına mikrofon uzatmadım.  Bence habere bile senaryo katmak zorundasınız. Kimse sıradan bir haberi izlemek istemez çünkü. Bu şekilde çalışarak geçen iki yılın ardından askere gittim ve döndüğümde kendimi dizi setlerinde asistan kameraman olarak buldum. Böylece habercilik tecrübemi bir kenara bırakıp, her şeye yeniden başladım. İlk dizim Star TV’de ‘Üvey Baba’ isimli bir diziydi. O yıllarda Yeşilçam’dan usta isimlerle çalıştım, onlardan edep, adap öğrendim. Asistanlığım dört yıl sürdü. Haberden sonra dizide çalışmak bambaşka bir dünyaydı. Adım adım öğrenmeye, kendimi geliştirmeye devam ettim. Böylece dizi kameramanlığına başladım. Yeşilçam’dan ustalarla çalışırken bana söyledikleri ilk söz kameraman olmak istiyorsan ışığı öğrenmen gerekiyor, ifadesidir. Böylece ben ışığı öğrendim. Şeytan Ömer, Kürt Yusuf gibi Yeşilçam’da lakaplarıyla bilinen emekçilerden ben ışığı öğrendim. Böylece yıllarca çalıştıktan sonra dizi sektöründeki usta isimler artık kameramanlıktan görüntü yönetmenliğine geçebileceğime kanaat getirdiler. Bunlar hep birer adımdır.”

“İlk iş mekânlar belirlenir, her mekânda ön çekimler yapılır”

Kariyeri boyunca önemli yönetmenlerle çalışma şansı yakalayan Ali Aslan bugün geldiği durumu, görüntü yönetmenliği yapabilmesini özellikle bir isme borçlu olduğuna vurgu yaparak, hakkını teslim ediyor.

“Kariyerimde görüntü yönetmeni olmamı Barış Yöş’e borçluyum. Kendisi çok iyi bir yönetmendir. Halen TRT’de çalışmaktadır. Dizi olarak onunla ilk kez ATV’de Seni Bana Yazmışlar isimli yapımda çalıştık. Ben onun yanında kameramanlık yapıyordum. Bu diziyi Adını Feriha Koydum takip etti. Böylece Barış hoca ile birkaç dizide daha çalıştıktan sonra Almanya’da çekimleri başlayan, FOX’da yayınlanan Bir Aşk Hikâyesi dizisinde görüntü yönetmenliğine adım attım. Bana verdiği heyecan anlatılmaz. Onca yılın bilgisini, birikimini bir dizide göstermem gerekiyordu. Görüntü yönetmenleri önce senaryoyu okur, beğenirse, yönetmenle uyumlu çalışabileceğini düşünürse, güvenirse kabul eder. Ardından ilk iş olarak mekânlar belirlenir,  mekânlara gidilir, bakılır, ön çekimler yapılır. Mekânlar kayıt altına alınır. Daha sonra oyuncular seçilerek, projeye başlanır.”

f2-041.jpg

“Herkesin bir nesneye bakış açısı çok farklıdır”

Alaylı bir kameraman olmanın Ali Aslan üzerinde yarattığı etkiyi merak ediyorum. Usta çırak ilişkisi ile çalışıp, adım adım öğrenmeye çalışırken neler hissettiğini benimle paylaşıyor.

“Tabii ki öğrenerek, pratikte uygulayarak gitmek çok doğru bir yöntem ancak imkân varsa insan bu işin okulunu da okumalı. İşin okulu çok farklı, zaman zaman bunun eksikliğini de hissettim. Ancak uzun yıllar içinde fark ettim ki okul okuyanlar da yanımıza staj yapmaya geliyordu. Çünkü pratikte mesleği öğrenmenin başka bir yolu yoktu. Ben alaylıyım, işin bütün inceliğini sindire sindire öğrendim. Kameraman olarak işe başladım, ışık öğrendim. Elbette bir görüntü yönetmeni olabilmek için ışık bilgisi yeterli değildir. Fotoğraf gözünüzün çok iyi olması gerekmektedir. Herkesin bir nesneye bakış açısı çok farklıdır. Setlerde çalışırken ayrıca sanatı da bilmek zorundasınız. Çünkü sanat yönetmeni ile de birlikte çalışırsınız, bunun yanında kostüm de bilmek zorundasınız. Renk uyumu, tarama sistemi dediğimiz, oyuncunun çizgili mi kareli mi giymesi gerektiğini bilmek zorundasınız… Hatta makyajı bile bilmek zorundasınız. Görüntü yönetmenliği gerçek bir sanat, ben hala kendim için görüntü yönetmeni oldum demiyorum. Bunca yıldır bu işi yapıyorum ama oldum diyemiyorum. Oldum dediğim an bittiğim andır. Öğrenmenin sonu gelmiyor. Sürekli teknoloji gelişiyor, sürekli kendinizi yenilemeniz gerekiyor. Çalışmadığım dönemlerde de sürekli film izliyorum. O boşlukları kendimi geliştirmek için kullanıyorum. İnanılmaz derecede çok film izlerim. Görüntü yönetmenliği için bu çok önemlidir. Her yönetmenin filminden bir kadraj, bir ışık bilgisine sahip oluyorum. Çünkü her çektiğim projeye aynı ışığı uygulamak diye bir şey olmaz. Komedi filminin ışığı farklıdır, korku filminin farklı… Bunun sonu gelmiyor, sürekli gelişiyor.”

f1-052.jpg

“Türkiye’de dizi sürelerinin kısalması gerekiyor”

Türkiye’deki dizi sektöründen de bahsediyoruz. Her bir bölüm neredeyse iki saati buluyor. Türkiye’de dizilerin tek bir bölümü bir sinema filminden bile uzun sürüyor, bir hafta arayla yeni bir bölüm tamamlamak gerekiyor.

“Normal bir sinema filmi, doksan ile yüz yirmi dakika arasındadır. Bunun hazırlık ve çekim süresi de yaklaşık dört, beş haftadır. Fakat dizilerde beş günde çekimleri bitirmek zorundasınız. Altıncı güne sarkamaz. Kurgusu, mixage, renklendirme aşamaları var. Beş günde yüz elli dakika çekmeniz gerekiyor. Elbette işimizi savsaklamak anlamına gelmiyor. Yine en iyisi yapılıyor, ona göre ekipler oluşturuluyor. Dizilerde iki ekip çalışmak zorundadır. İkinci bir ekip görüntü yönetmeni, kameraman ışık şefi, her şey olmak durumundadır. Zamanla yarışıyoruz. O nedenle Türkiye’de dizilerin süresinin kısalması gerekiyor. En fazla kırk beş dakika, altmış dakika olmalı. Oysa Türkiye’de dizi sekizde başlayıp gece yarısı bitiyor. Çalışma saatleri de kötü. Bununla ilgili sendikalar da mücadele veriyor. Biz de destek vermeye çalışıyoruz. Yapımcılar da bu durumdan çok memnun değil. Sonuçta önemli olan doğru yapımla doğru işler yapabilmek. Ben şu anda çok iyi bir yapım şirketiyle çalışıyorum. Çok da mutluyum.”

f4-012.jpg

“Savaşın İki Yüzü benim altıncı filmim”

Görüntü yönetmeni olarak yoktan on üç diziyi hayata geçirdiğini söyleyen Aslan kameramanlık, asistanlık derken pek çok projeye imza atarken, uzun metrajlı filmlerde de görüntü yönetmeni olarak çalıştı. Son zamanların en etkileyici filmlerinden Mor Ufuklar da bunlardan biri.

“Diziler yanında beş sinema filminde görüntü yönetmeni olarak çalıştım. Son olarak iki yıl önce Olgun Özdemir’in çektiği Mor Ufuklar filminde çalıştım. Bir Suriyeli kızın hikâyesini anlatmıştık. Film sekiz ödül aldı. Çok ses getirdi. Etkileyici bir hikâyeydi. Tabii tüm bunlar yanında bugüne kadar yüzlerce klip, reklam, tanıtım filmi de çektim. İşini iyi yapan herkes gibi ben de bundan nemalandım. Ne yaparsam yapayım severek, en iyisini yaptım. ”

“Ömer Evre sinemaya gerçekten gönül verenlerden”

Yönetmen Cem Karcı ile şu sıralarda Mardin’de Hercai dizisinde çalışan Ali Aslan, şu anda ise tüm ekiple Savaşın İki Yüzü filmi için Kıbrıs’ta…     

“Savaşın İki Yüzü benim altıncı sinema filmim olacak. Çekimlere başladık. Kıbrıs’a yedi yıl önce bir otel tanıtımı çekmek için gelmiştim. Üç gün kalmıştım. Bu kez yönetmen Ömer Evre için buradayım. Ömer ile iki yıl önce tanıştık. Çok yetenekli bir yönetmen, bu işe gönül verenlerden. O kadar imkânsızlıklar içinde bu işi başarıyor ki. Olmaz diyeceğiniz ne varsa son anda Ömer ile olabiliyor. Şu anda üzerinde çalıştığımız proje hem çok büyük bir proje hem de Kıbrıs’ın tanınması için önemli bir adım. Fakat Kıbrıs’ta elini taşın altına koyan insan sayısı çok az. Kıbrıs çok güzel resim veren bir yer, kamerayı nereye çevirsem bir görsel şölen. Fakat bu projeyi tamamlamak için buradaki insanların da Ömer’e yardım etmesi gerekiyor. Kıbrıs maalesef yokluk yeri sinema alanında yatırımcıların ve yapımcıların artması gerekiyor. Savaşın İki Yüzü filminin de işte tüm bunlara ön ayak olacağına inanıyorum.”                 

 

 

 

 

Bu haber toplam 13209 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 432 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 432 Sayısı ISSN 2672-7560