GÖRÜŞME MASASI YEMİNİ
O masayı göreniniz var mı? Hani İngiliz kraliçesine ait, İngiliz yasalarının uygulandığı o ulaşılmaz yerde duran masayı. Televizyonda, fotoğraflarda görmüşsünüzdür. İki lider takım elbiseleriyle siyah makam araçlarından inerler ve ince uzun bir yolda yürürler. Sonra poz poz resimleri çekilir. Liderler değişir ama fotoğraf değişmez. Gülümsemek ve el sıkışmak birinci kuraldır. Bu sahne her durumda ada halkının kalbinin çarpmasına vesile olmalıdır. Gazeteciler fotoğraf çekilen o noktadan daha ileriye gidemezler. Birkaç kez özel bir nedenle içeriye girme şansını bulduğum için söylüyorum. Kaderimizin çizilmesini beklediğimiz o mekan kaderimiz kadar kara, steril ve can sıkıcı.
Bu kadın, çapulcu, resmiyet alerjili halinle oralarda, hem de birkaç kere ne işin vardı diye soracaksınız. Yıllar önce orayı renklendirmeye çalışan bir sanat projesinin parçasıydım diyelim. Ressam Andreas Charalambous ile böyle bir girişimi başlatmış ve dönemin iki lideri Dimitris Hristofias ve Mehmet Ali Talat ile gerekli izni almak için görüşmüştük. Sonrasında basına da yansıyan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sanatçıların yaptığı enstalasyonlar, duvarlara asılan peintürlerle sıra dışı birkaç hafta yaşamıştı o kader odaları. Aklımda kalan en çarpıcı enstalasyonlardan biri Emin Çizenel ve Anber Onar’ın gerçekleştirdiği odanın her tarafından liderleri seyreden Kıbrıslı çocukların gözleriydi.
Sen de bir şey yap dediklerinde ben görsel sanatçı değilim ki ne yapayım diye cevap vermiştim. Sonradan aklıma bir fikir geldi ama: Bir görüşme masası andı yazmak ve bunu bir enstalasyona dönüştürmek.
Projemin konseptini şöyle açıklamıştım: “Özel görevlere seçilen ya da getirilen kişilerin göreve başlamadan önce yemin vermesi beklenir. Cumhurbaşkanları, milletvekilleri görev öncesinde yemin verirler. Bu yeminler, önemli pozisyonlara gelen kişiler milyonlarca insanın hayatı ve iyiliğinden sorumlu oldukları için gerekli görülür.
Doktorlar da Hipokrat Yemini yaparlar çünkü hayatlarımız onların ellerindedir.
Görüşme Masasını da Kıbrıs’ın ağır yaralı, ikiye bölünmüş ve kanamalı olarak can çekiştiği bir Ameliyat Masası’na benzetebiliriz. İki lider, bu hastanın hayatından sorumlu olan doktorlar konumundadırlar. Onlar bizlerin de hayatımız ve mutluluğumuzdan sorumludurlar.
Beş ordu tarafından beklenen dünyanın en militarize bölgelerinden birinde yaşamaktayız. Hayatın zorlukları ve baskıları ile başa çıkabilecek deneyime sahip olmadıkları bir yaşta genç insanların ellerine silah verip onları patlayıcı maddelerin bulunduğu tehlikeli mekânlarda bulunmaya mahkûm ediyoruz.
Görüşme Masası kaderimizin belirlenmekte olduğu yer olduğundan şu anda ülkenin en önemli noktası. Bu noktadan hem bir gün doğumu hem de gün batımı gerçekleşebilir.
Bütün bu kaygılar, görüşmelerin yapıldığı bu mekânda geliştirdiğim bu çalışmanın temelini oluşturdu. Liderlerin Görüşme Masası’na doğru yürüdükleri yola yeminin çeşitli maddelerini yerleştirdim çünkü odaya girdiklerinde ilk akıllarında tutmaları gerekenin dışarıdaki yüzbinlerce insanın hayatlarından ve iyiliklerine karşı sorumlulukları olduğunu düşündüm. Görüşmelerdeki “insan unsuru”na vurgu yapmak için özellikle el yazısı kullandım. Onlara politika ve diplomasinin birer mekanik parçası olmadıklarını ama kalplerini ve duygularını da sürece katmaları gereken kırılgan insanlar olduklarını hatırlatmak istedim.”
Duvarlara yazdığım görüşme andıyla hazırladığım Türkçe, Rumca, İngilizce posterleri asıp liderlerin oturacakları sandalyelerin karşısına da rulo yapıp kurdelelerle bağladığım andı koydum ve içeriye girmek için yürüdükleri o ince uzun yola ayaklı panolarla andın maddelerini düz yürüyüp geçmesinler ve okuyabilsinler diye zikzak biçimde yerleştirdim.
Sonradan bazı BM yetkililerinden aldığım bilgiye göre güvenlik görevlileri, liderleri bir çeşit zikzak yürüyüşle dans ettirecek projeme ateş püskürmüşler ve ayaklı panoları kaldırmışlar. Bir yetkili belki de beni avutmak için “Ben onları yolun kenarına dizdim ve okuduklarını da gördüm “ demişti. Ben aslında vakit bulup ya da ciddiye alıp önlerine konan yemini bile okuduklarından emin değilim. Köşemin sınırını doldurmuş olmama rağmen bu yemini yeniden başlayan görüşmeler vesilesiyle burada tekrar yayınlamak istiyorum.
GÖRÜŞME MASASI ANDI
Bu masaya her oturduğumda dışarıda yüzbinlerce hayatın beni beklediğini, çocukların, gençlerin, yaşlıların hatta henüz doğmamış bebeklerin bile kaderinin benim elimde olduğunu anımsayacağıma.
Bu ülkenin yıllardır çektiği acıları, kardeş kavgasını, evlerinden zorla koparılan, yıllarca yurdunun öteki yarısına hasret kalan insanlarını unutmayacağıma.
Oğullarını yitiren annelerin kederli yüzlerini annemin yüzü gibi hatırlayacağıma ve ülkenin tek bir oğlunun dahi bir daha eline silah almaması ve ülkenin bir başka oğlunu öldürmemesi için çalışacağıma.
Savaşta bedenleri hunharca kullanılan ve tüm çatışmalar boyunca en büyük acıları çeken ülkem kadınlarını barış sürecine dâhil edip onların pratik zekâsından ve duyarlılığından yararlanacağıma.
Korkularımı, kaygılarımı ve özlemlerimi büyük bir netlikle ortaya koyacağıma ve karşımdakinin korkularını ve kaygılarını anlamaya çalışacağıma.
Sadece kendi toplumumun değil ama diğer toplumun ve Kıbrıs’taki tüm toplumların da geleceğini ve mutluluğunu, tümünün ortak çıkarını düşünerek hareket edeceğime.
Karşımdakinin söylediklerine itiraz etmeden önce onun içinde bulunduğu durumu ve zorluklarını anlamaya çalışıp tüm Kıbrıs’ın iyiliğine olan ortak yolu bulmaya gayret edeceğime.
Bu ülkenin birleşmesini istemeyenlerin tehditlerine boyun eğmeyeceğime
Kritik anlarda tüm yaratıcılığımı ve cesaretimi ortaya koyup Kıbrıs için en doğru olanı yapmaya çalışacağıma.
Şüphenin yerine güveni, kaygının yerine umudu, milliyetçi inadın yerine paylaşımcılığı koyacağıma.
Bu küçük adanın sınırlarının denizler olabilmesi için düşüncemin sınırlarını aşacağıma.
Burada göstereceğim anlayış ve kardeşlik ile tüm ülkeye örnek olacağıma.
Bu masayı karşımdakini mat etmek için çıktığım bir boks ringi gibi değil ama ortak yurdumuzun barışının kurulacağı bir dostluk sofrası olarak algılayacağıma. Karşımdakini rakibim gibi değil ama ortak annemiz Kıbrıs’ın bir diğer evladı, aynı evi paylaştığım kardeşim gibi göreceğime. Bu masaya her oturduğumda zekâm kadar kalbimi ve cesaretimi de yanımda getireceğime. Geçmişten gelen görüşme masası taktiklerini takmayacağıma ve büyük resmi hep aklımda tutacağıma.
Ülkemin bana verdiği bu büyük görevi başarmak için dışardan yardımcı olabilecek yaratıcı fikirlere kapımı açık tutacağıma.
Hiçbir iç politika hesabının ya da dış gücün beni yönlendirmesine izin vermeyeceğime ve önümüzdeki kısa yıllara değil ülkemin uzun geleceğine doğru bakacağıma.
İnat ve uzlaşmazlığın yerine cömertlik ve yüce gönüllülüğü koyacağıma.
Sımsıkı yapıştığım bazı pozisyonları gözden geçirip karşımdakiyle anlaşabilmek için yaratıcı seçenekler bulacağıma.
Bugünkü kısa erimli çıkarlar uğruna çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini feda etmeyeceğime.
Bütün farklılıkları kucaklayıp onların armoni içinde var olabileceği bir gelecek kurmaya çalışacağıma.
Bu masadan ülkemizi yeniden birleştirmeden, ona çatışmadan uzak bir gelecek sağlamadan kalkmayacağıma
Bana verilen bu olağanüstü önemdeki görevi başarıyla tamamlayacağıma tüm kalbimle ant içerim.