Gözümüz aydın!
Tam da Kıbrıslı Türklerin ruh halini anlatan güzel bir tartışma var.
Hani “röntgenimiz” çekilmiş gibi...
Bak ve ağla!
* * *
Kıbrıs’ın güneyinde “Genel Sağlık Sigortası”na geçmeyi başarmışlar.
Öyle görünüyor ki onlar için uzun ve sancılı bir yol olacak.
Sancısız dönüşüm yok.
* * *
Kimi Kıbrıslı Türkler hemen isyan etti: “Bizi dışarıda bıraktılar.”
Yaşadığımız yarı buçuk ülke ve eğreti düzende, fırsatçılığa ve faydacılığa alıştık çünkü...
“Vermeden almak” istiyoruz.
* * *
Adanın güneyinde “sigorta primi” yatırıyor muyuz?
Yok!
Peki; bir sisteme katkı yapmadan nasıl fayda elde edeceğiz?
Eğer öyle olursa...
O sistem nasıl ayakta kalacak?
Kim “ödeyecek” senin giderini, bu “bütçe”yi kim oluşturacak?
* * *
Çünkü adanın kuzeyinde buna alıştık, alıştırıldık.
Yirmi sene elektriği bedava aldık!
Parayı “partizanlığa” ödedik.
(Yeni kuşaklar pek bilmez, savaşın ardından 1974’ten 1995’e kadar güneyden gelen elektriği kullandık ya da Kıbrıslı Rumlar, adanın kuzeyindeki enerji ihtiyacını karşıladı. Bunun karşılığını ödemedik. Ancak, bu elektrik için yıllarca ahaliden para toplandı. Bu para nereye gitti, kimselere anlatılmadı.)
* * *
Yıllardır yol için “seyrüsefer” diyerek para veriyoruz, yola gitmiyor; sağlık için kesinti yapılıyor, sağlık bütçesine düşmüyor, vergisini veren de kağıda üfleyen de aynı terazide tartılıyor.
Ödeyenin sırtına biniyor yük, ödemeyen affediliyor.
* * *
“Devlet”e inanmıyoruz.
Ya da “devlet” inanılacak gibi değil!
O nedenle bilmiyoruz, “paylaşmak” için önce “biriktirmemiz” gerektiğini!
Hep alacaklıyız.
Denizden bile!
* * *
Neydi sahi o söz…
“Para yoksa bulacan canım; bulamazsan gidecen canım.”
Neyse, mayısta yeni bir sözleşme imzalanıyormuş…
Gözümüz aydın (!)