1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Güle Güle Nevcihan
Güle Güle Nevcihan

Güle Güle Nevcihan

“Seninle hiç tanışmadım. Ancak doğduğumdan beri seni tanıyor gibiyim. Tüm Kıbrıslı kadınlara benziyorsun…”

A+A-

dd-037.jpg
Dionysis Dionysiou
Politis gazetesi Genel Yayın Yönetmeni


Seninle hiç tanışmadım, ancak doğduğumdan beri seni tanıyor gibiyim. Tüm Kıbrıslı kadınlara benziyorsun…
Güle güle Nevcihan Oluşum… Benim annem, Nikos’un, Mustafa’nın, Özdil’in, Kudret’in ve Andreas’ın annesi olabilirdi.  Büyümeyi reddeden, olgunlaşmaktan kaçınan, sorumluluklarını üstlenmekten korkan, çok acı çekmiş bu ülkede her yurttaşın annesi olabilirdin.
Sen 84 yaşında hayata gözlerini yumarken, hayata genlerimize işleyen o tarihi fotoğrafı bıraktın; o fotoğrafla birlikte geride yüzüne yansıyan ölüm acısı, seni teselli etmek adına elini tutmak için adeta yalvaran o çocuğun bakışı ve yere yığılmayasın diye bedenine tutunan komşularının çığlığı kaldı.

“Seninle hiç tanışmadım. Ancak doğduğumdan beri seni tanıyor gibiyim. Tüm Kıbrıslı kadınlara benziyorsun…”


Seninle hiç tanışmadım. Ancak doğduğumdan beri seni tanıyor gibiyim. Tüm Kıbrıslı kadınlara benziyorsun…  Aynı zamanda Avrupalı ve Orta Doğulu kadınlara… Simsiyah saçlar, iri, güzel Kıbrıslı gözler ve erken ölümün çaresizliğinin yansıdığı bir yüz…
Bundan sonraki hayatını neden babası olmadan yaşaması gerektiğinin bilincine varması gereken küçük Kubilay… Evet, henüz reşit olmamış çocuğunun varlığı nedeniyle çok daha sarsıcı bir hayat, bitmek tükenmek bilmeyen bir acı…
Birkaç ay sonra doğacak ve hiçbir zaman babasının okşayamayacağı üçüncü çocuğun Öcal’a ne söyleyeceğini bilemediğin için güçlü bir haykırış…

Bana, Büyükkonuklu (Komikebir)  Panayota’yı anımsatıyorsun. Kıbrıslı Türkler, eşini ve oğlunu Mehmetçik’te (Galatya) öldürdüler. Bana Sevilay’ı anımsatıyorsun. Kıbrıslı Rumlar annesini ve babasını Yeni İskele’de (Trikomo) öldürdüler. Bana Maria’yı anımsatıyorsun. Kıbrıslı Türkler annesini, babasını, kız kardeşini ve erkek kardeşini Değirmenlik'te (Kitrea) öldürdüler. Babası Tahtakale’de öldürülen Tijen’i, erkek kardeşi Mesarya’da öldürülen Katerina’yı…


Hüseyin

Ailen dağıldı, 19 Mart 1964’te, sen 33 yaşındayken, eşin Hüseyin Niyazi Hasan’ı kaybettin. Eşin, Kıbrıslı Rumlar tarafından Gaziveren’de öldürüldü. Üç çocuğundan ikisi Avustralya’ya göç etti. Yalnızca ve yalnızca, seni sembole dönüştüren bazı aşırı tutum yanlılarının ellerindeki fotoğraflarda kaldın. Çünkü var olabilmeleri için sana benzer birçok fotoğrafa ihtiyaç duyuyorlardı.
Bana, Büyükkonuklu (Komikebir)  Panayota’yı anımsatıyorsun. Kıbrıslı Türkler, eşini ve oğlunu Mehmetçik’te (Galatya) öldürdüler. Bana Sevilay’ı anımsatıyorsun. Kıbrıslı Rumlar annesini ve babasını Yeni İskele’de (Trikomo) öldürdüler. Bana Maria’yı anımsatıyorsun. Kıbrıslı Türkler annesini, babasını, kız kardeşini ve erkek kardeşini Değirmenlik'te (Kitrea) öldürdüler. Babası Tahtakale’de öldürülen Tijen’i, erkek kardeşi Mesarya’da öldürülen Katerina’yı…

Bana, hiçbir şey yapmayan, ancak her şeylerini kaybeden bu talihsiz ülkede acı çeken binlerce Kıbrıslıyı anımsatıyorsun. Bu ülkeyi mahveden ve hala tüketmeye devam edenlerin propagandasının tüm sembolleri… Hiç kimse bize, bunun bedelini ödemeyi isteyip istemediğimizi sormadı.


Sembol

Kimi Kıbrıslı Türkler senin fotoğrafını sadece kendi direnişlerinin sembolü olarak ortaya koyuyorlar. Yanlış yapıyorlar. Bu fotoğrafı, bu ülkede 1964 sonrasında yaşanan ve haddi hesabı olmayan acıyı hatırlamamız için, yıl dönümlerinde biz Kıbrıslı Rumlar da asalım.
İçimizden birçoğu senin Kıbrıslı Türk mü, Kıbrıslı Rum mu olduğunu bilmiyor. Bunun hiçbir önemi yok,  inan bana… Artık hiçbir önemi yok. Fanatizme, milliyetçiliğe doyduk, korkumuz o kadar küçük düşürücü ve aptalca ki, artık saldırganlık üretmiyor. Bugün artık bizi yöneten birkaç kişinin çıkarlarını bir kenara ayırarak, bizi ele geçiren bitmek tükenmek bilmeyen kuşkuyu hasıraltı etmemizin zamanıdır.
Tıpkı benim gibi bazı safların, bu ülkede barıştan, kardeşlikten ve gerçek sevgiden bahsetmeye başladığı zaman, aptal ve alaycı bir gülümsemeyle ifade edilen kuşkuyu yıkıp geçmenin zamanıdır.
Yineliyorum.
Bu ülkede kana doyduk, bayrak taşımaktan yorulduk. Başka bir çağın kahramanlarının büstlerini inşa etmekten sıkıldık. Kıbrıs’ın bugün için ihtiyaç duyduğu öncülerin ne silaha ne mevziye ihtiyacı vardır.
Şimdi gerçek kahramanlık birinin sırtına dostça dokunmak, dürüstçe elini sıkmak ve onunla bugünü ve geleceği konuşmaktır.
Geçmişte kim olduğumuzu hatırlamamız için senin resmini sonsuza dek canlı tutmak istiyoruz. Bunun faydalı olmasını umut ediyoruz. Bu nedenle bu fotoğraf kimseye ait değildir. Bu nedenle senin bu fotoğrafın propaganda amaçlı kullanılmamalıdır.
İngiliz Fotografçı ve savaş muhabiri Don MacCullin’in bu fotoğrafı, tüm Kıbrıs’a ait bir fotoğraftır. Hiçbir topluma, hiçbir milliyete, hiçbir dini gruba ait değildir.
Eğer ünlü ressamımız Diamantis bir tabloya “Kıbrıs’ın Dünyasını” çizdiyse ve tüm Kıbrıslıların ruhundan bahsettiği için bu resimle klasikleşmişse, bu fotoğraf da aynı şekilde “Kıbrıs’ın Acısını” yansıtmaktadır.
Senin fotoğrafını talep ediyoruz, izin ver de bu fotoğraf, hepimizin olsun.

Nobel ödüllü şair Yorgos Seferis “Kıbrıs Salaminası”nda neyazmıştı, hatırlayalım:

“Yardım et tanrım,
Anımsayalım bu cinayeti,
Bu yağmayı, yalanı, bencilliği,
Kurumasını sevginin,
Tanrım yardım et, söküp atalım bunları…”

 

 

(Çeviri: Yenidüzen | Özel)

 

Bu haber toplam 13576 defa okunmuştur
Etiketler :
İlgili Haberler